Birleşik Metal İşçileri Sendikası, Türk Metal Sendikası ve Öz Çelik-İş sendikasının Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile yürütecekleri ve Türkiye’nin en büyük iş kolu sözleşmesi olma niteliğinde olan 2023-2025 toplu iş sözleşmesi dönemi başladı.
Metal iş kolunun en büyük toplu iş sözleşmesi 3 işçi sendikasının örgütlü olduğu 247 işyeri ve işletmede değer üreten yaklaşık 185 bin metal işçisini kapsıyor.
Ocak ayının başına kadar devam edecek toplu iş sözleşmesi ile birlikte işçilerin geçim sıkıntısı günbegün artıyor.
İşçiler olumsuz ekonomik koşulların ve yüksek enflasyonun neden olduğu hayat pahalılığı ile mücadele ediyor, bunun yanında vergi dilimiyle beraber asgari ücretle eşitlenen maaşları metal işçilerinin belini bükmeye devam ediyor.
Ekonomik krizin faturasını işçilere kesen AKP iktidarı öte yandan patronlara devletin bütün imkanlarını seferber ediyor. Teşviklerle patronlara finans sağlayan AKP iktidarı, yetmezmiş gibi patronların vergi borçlarını silerek patronları ödüllendiriyor.
İşçilerin talepleri:
– TİS sözleşmesi bitene kadar maaşlarının revize edilmesi,
– Vergi oranlarının sabitlenmesi ve bununla ilgili düzenleyici yasa,
– Toplu iş sözleşmelerinin 2 yılda bir değil her yıl yenilenmesi,
– Grev ve sendikalaşma haklarının aktifleşmesi.
Bunlar sadece taleplerden birkaçı. Peki, sendikalar işçilerin taleplerini karşılıyor mu? Nasıl bir sendika anlayışı ve işleyişi var?
1970-1980’li yıllar işçi sınıfı mücadelesi açısından sermaye karşısında ekonomik, sosyal, sendikal hak ve özgürlüklerin kazanıma dönüştüğü yıllar oldu. Sendikaların örgütlülük düzeyi ve toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçiler, 24 Ocak kararları ve 12 Eylül Askeri Darbesi süreci ile bütün bu hakların kendilerinden geri alınmasına tanık oldular. Özal dönemiyle başlayan özelleştirme süreci, AKP dönemiyle büyük oranla tamamlandı.
Sendikaların, sendikacıların önemli bir bölümü bürokratik bir anlayışa sahip. Sendikal bürokrasi iktidar ve sermayeyle kol kola oldu. Mücadeleyi büyütmek, işçilerin yeni haklar kazanmasını sağlamak, saldırılara karşı ortak bir tutum almak yerine iktidar ve sermayeyle uzlaştılar. Özelleştirmeleri alkışladılar. Saldırı ve grev yasalarına göz yumdular. İktidarları koruyan bir anlayış sergilediler. Mücadelenin gereklerini yerine getirmediler. İşçilerde sendikalara güvensizlik oluştu. İş cinayetleri karşısında bile ortak tutum alamadılar. Bu anlayış dışında olan sendikalar ve sendikacılarda ise küçük olsun benim olsun anlayışı hâkim oldu. Yardımlaşma, dayanışma ve ortak örgütlenme başarılamadı.
Bu anlamda sendikaların bağımsız birer örgütlü güç olması söz konusu değil. Sendikaların “bağımsızlığı” konusunun geçmişten bu yana tartışma konusu. Sendikaların işverenlerden ve devlet otoritesinden bağımsız olması, bir sendikanın sendika olabilmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Bugün içinden geçtiğimiz dönemde artık belki de sendikaların bağımsızlığı konusunu, “sendikaların bağımlılığı sorunu” başlığı altında yeniden tartışmaya ihtiyaç var.
Metal iş kolunda yetkili tüm sendikalar MESS grubuna yani patronların sendikasına/işveren sendikasına toplu iş sözleşmesi taslaklarını sundu.
Birleşik Metal-İş, Türk Metal Sendikası ve Özçelik-İş verdiği taslaklar şu şekilde:
Birleşik Metal-İş Sendikası
Sendika, diğerlerine göre en yüksek teklif taslağını açıkladı. İşçilerin saat ücretlerinin 65 TL’ye yükseltilmesi istenen teklifte işçilere 20 bin lira zam yapılması talep edildi. Kıdem zammının yanında tüm işçilere saatlik seyyanen 77 TL ücret zammı talebi de taslakta yer aldı. Sendika ilk 6 aylık dönem için yüzde 140,5 zam istedi. Diğer altı aylarda enflasyon+yüzde 8 zam isteyen sendikanın talepleri arasında, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile Engelliler Günü’ne ilişkin izin, zammın yüzde 30’luk kısmının avans olarak verilmesi, sosyal haklara yüzde 450 zam uygulanması, işe giriş ücretinin asgarinin yüzde 10 üzerinde olması, kreş yardımı, yüzde 15’i aşan gelir vergisini işverenin ödemesi bulunuyor.
Türk Metal Sendikası
Türk Metal ise tüm ücretlere ilk 6 için yüzde 80, toplamda yüzde 119,05’e varan zam talep ederken diğer dönemler için enflasyon oranına ek 5 puan artış istedi. Sendikanın talepleri arasında 20 yılla sınırlı olmak üzere her kıdem yılı için ücretlerde 3 TL artış, sosyal haklarda ise yüzde 150 artış bulunuyor. Ayrıca sendika sözleşme imzalanana kadar her ay avans niteliğinde olmak üzere 5 bin TL ödenmesini isterken diğer 6 aylarda ise enflasyon artı yüzde 5, sosyal haklarda ikinci yıl enflasyon oranına ek olarak 10 puan daha artış talep etti. Taslakta, saat ücreti 65 TL’nin altında olan işçilerin saat ücretinin 65 TL’ye çekilmesi talebi de yer aldı.
Özçelik-İş Sendikası
Teklif taslağını en son açıklayan Özçelik-İş’in taslağına göre mevcut saat ücretlerine 6 TL ücret iyileştirilmesi yapılması, ilk 6 aylık dilim için yüzde 80 oranında artış ve 20 yılla sınırlı olmak üzere her kıdem yılı için 3 TL kıdem zammı talep edildi. Sosyal haklara ise ilk 6 aylık dönem için yüzde 150 oranında, diğer 6 aylık dönemlerde de ücret artışları ile aynı oranda artış yapılması istendi. 2. 3. ve 4. altı aylık dilimler için de enflasyon+5 puanlık ücret artışı ve imza tarihine kadar oluşacak toplu iş sözleşme farklarından mahsup edilmek üzere her ay 5000 TL avans verilmesi de taslakta yer aldı. Sendika ayrıca postabaşılık zammının yüzde 15’e çıkarılmasını da isterken Kurban Bayramı’nda 12 bin TL yardım talep etti.
Bu dönem toplu iş sözleşmesi Eylül ayının 2. haftasında toplu sözleşme tekliflerinin işveren sendikasına verilmesiyle devam etti. Teklifler verildikten sonra 30 iş günü içerisinde ilk toplantının yapılması ve 60 günlük toplu sözleşme görüşmesi sürecinin başlaması gerekiyor.
Metal İşçileri Olarak Ne Yapabiliriz?
Peki, metal işçileri bu bürokrasi anlayışı ile yazılmış taslaklar karşısında ne yapmalı? Nasıl örgütlenmeli?
Toplu sözleşme süreci ile birlikte MESS’e sunulan taslakların yetersizliğini metal işçileri çok iyi biliyor. Birçok fabrikada tepkisini de ortaya koyuyor. Bugün için bu tepkiler çok anlamlı olsa da bilinç ve örgütlülük planında zayıflık hızla çözülmesi gereken bir mesele olarak önümüzde duruyor. Metal işçilerinin taban iradesinin ürünü olarak örgütlenecek fabrika komitelerine ve fabrikalar arası iletişimi güçlendirecek, eylemlerini ortaklaştıracak, koordine edecek mekanizmalara ihtiyacı vardır. Sözleşme sürecinden kazanımla çıkmak isteniyorsa, bu adımların vakit kaybedilmeden atılması gerekmektedir.
Önemli olan mevcut işbirlikçi-uzlaşmacı sendikal çizgiyi aşarak sermayenin karşısına kendi öz örgütlülükleri ile talepleri ve en önemlisi de fiili meşru bir mücadeleyi göze alarak çıkmaktır.