Yaşamı Yeniden Kurmak İçin Gücümüz Örgütlülüğümüzde

Hatay/Samandağ Mor Dayanışma Kadın Çadırından tanıklığımın güncesidir.)

Örgütlü olamadığım yıllarda bile örgütlü yaşamı savunan bir kadın olarak, kendime hayat benim için ne ifade ediyor”diye sorduğumda değişen çokça duygu ama değişmeyen tek bir kelime oldu: Mücadele.”  Örgütlü mücadele içinde geçen lise hayatımın sonunda, örgütümden ayrılma sebeplerim iki sene sonra bir kadın örgütüne dahil olma nedenlerimle birleştiğinde, hayatı anlamlandırırken kullandığım kelimelere ikisi daha eklendi: Birlik ve dayanışma.”

Örgütlü mücadeleme ara verdiğim zamanlarda anlamsızlık, çaresizlik ve yalnızlık hissettiğimi hatırlıyorum. Daha çok okuyacağım, filmler izleyeceğim, gezeceğim, eğleneceğim… gencim ve bunu doyasıya yaşayacağım…” dediğim zamanları yineliyorum zihnimde, ardından da; gezdiğim, gördüğüm, okuduğum ve izlediğim şeylerden sonra dünyaya dair farkına vardığım sıkıntıları konuşacağım bir yere ait olamamanın verdiği iç sıkıntısını anımsıyorum.

Eğer farkına vardığım ve rahatsız olduğum bunca probleme dair mücadele etmeyeceksem, neden öğrendim ki bunca şeyi diyorum kendime. Ve annemin uzun sohbetler içeren kahvaltılarımızdan birinde söylediği bir söz geliyor aklıma Kullanılmayan bilgiler insanın yüreğinde ve zihninde ağırlık yapmaktan başka bir işe yaramaz derler.”

Sonra anlamlandırıyorum gökyüzüne baktığımda hissettiğim daralmışlığı, haykırmak istediğim cümlelerin boğazıma düğümlenmesinin bana ne kadar öfkeli hissettirdiğini. İşte sadece bu yüzden bile örgütlenmeliyim diye düşünüyorum sonra.

Örgütlenmeliyim, çünkü bu gözle görülmeyen ama her hücremize kadar hissettiğimiz, hissettirilen sınırları ve kalıpları ancak kız kardeşlerimle dayanışarak ve bize dayatılan bu sisteme karşı birlikte mücadele ederek aşabiliriz.

Örgütlenmeliyim, çünkü bu kapitalist patriyarkal düzenin içinde unutturulmaya çalışılan benliğimizi ancak mücadeleyle hatırlayabiliriz.

Örgütlenmeliyim, çünkü tahayyülünü kurduğumuz barışa ve özgür bir dünyaya ancak bu şekilde ulaşabiliriz.

Örgütlenmeliyim, çünkü yaşadığımız haksızlıklara ses çıkartmak istediğimde binlerce kız kardeşimin yanımda olduğunu bilmenin güvenini hissetmeliyim.

Örgütlenmeliyiz, çünkü bir şeyleri değiştirmek istiyorsak birlikte mücadele etmekten başka çaremiz yok!

Enkazın Altında Filizlenen Dayanışma

6 Şubat 2023te, ülkemizde 11 ili etkileyen; on binlerce insanın ölümüne, yüz binlerce insanın yaralanmasına sebep olan bir katliam, deprem gerçekleşti. Depremin şokuyla, aradığım arkadaşlarıma telaşla Ne yapacağız? diye sorduğumu ve onların da bana Acilen bölgeye gidecek dayanışma tırlarını organize etmemiz gerek” dediklerini anımsıyorum.

Çünkü karşımızda daha önce ülkede yaşadığımız birçok olayda deneyimlediğimiz gibi, krizleri çözmek yerine geç müdahaleleriyle, ihmalleriyle krizleri büyüten bir siyasi iktidar vardı ve hiçbirimiz onlara güvenmiyorduk. Maalesef düşündüğümüz gibi de oldu.

Biz ilk gece Hataya bir tır ve içinde arkadaşlarımızın da olduğu iki karavan yola çıkartırken devlet adına ortalıkta hiç kimse yoktu. Depremden sonra bulunduğumuz illerdeki arkadaşlarımızla gecemizi gündüzümüze katarak dayanışma tırlarını organize etmeye çalıştığımız bir haftanın sonunda artık bölgeye gitme sırası bana gelmişti.

Mor Dayanışmadan bir arkadaşımla birlikte Hatay, Samandağ’a doğru yola çıktık. Bölgeye vardığımızda birçok olayda olduğu gibi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı yaşanılan krizlerden en çok etkilenenlerin kadınlar ve LGBTİ+lar olduğunun bilinciyle, depremin ikinci gününde kurduğumuz kadın dayanışma çadırımızın sürdürebilirliği için kolları sıvadık. Daha önce bölgede olan arkadaşlarımızın tanıştığı kadınlarla iletişim kurduk. Yeni kadınlarla tanıştık. Sohbet ettik. İhtiyaçlarını sorduk. Bu ihtiyaçlara göre örgütlü olduğumuz diğer illerdeki kadınlara çağrılar yapmaya ve bize ulaşan dayanışma eşyalarını kadınlara ulaştırmaya devam ettik.

Ama biliyorduk ki, dayanışmamızın sınırları sadece kadınlara ihtiyaçlarını ulaştırmakla kısıtlı değildi. Kadınların güvende hissedeceği alanlar yaratmak ve nefes alabilecekleri zamanları kurgulamak da mücadelemizin bir parçasıydı. Süreç içinde çalışmalarımızı gören, bizimle hareket etmeye başlayan bölgedeki kadınlarla bir koordinasyon kurduk. Kadın dayanışma çadırımızı birlikte organize etmeye başladık. Her akşam hep beraber bugün ne yaptığımızı konuşup, daha planlayacağımız çok yarınlarımızın olduğu bilinciyle, bir sonraki gün neler yapabileceğimizi konuştuk.

Kadınlar burada olmaya devam ettiği müddetçe bizim dayanışma çadırlarımız da bölgede olmaya devam edecek dedik. Sizin yok etmeye çalıştığınız bu şehirleri yeniden kuracak ve ölüme terk ettiğiniz kadınların yaralarını dayanışmayla beraber saracağız diye de ekledik. Birlikte yeniden kuracağızdüşünceleri çevrelerken zihnimi aynı zamanda örgütlenmeme sebep olan başka bir duygu belirdi içimde: öfke! Güçlü bir ses yükseldi zihnimde, bu halkı ölüme terk ettiler dedi o ses. Bizleri göz göre göre, bile isteye ölüme terk ettiniz!

Ve evet her ne olursa olsun, bunun için hesap vereceksiniz. Almadığınız önlemler,  göndermediğiniz arama kurtarma ekipleri, tırlar, çadırlar, konteynerler için hesap vereceksiniz. Halk kafasını sokacak bir yer ararken çadır ticareti yaptığınız için hesap vereceksiniz. Bölgede hiçbir işe yaramayan kolluk kuvvetlerinizin, İstanbuldaki arkadaşlarımızı Deprem değil, rant öldürür” dedikleri için işkenceyle göz altına almasının hesabını vereceksiniz. Arkadaşlarımız bölgede dayanışma kolilerini halka ulaştırmaya çalışırken üzerlerine silah doğrultup fiili gözaltı yapmanızın hesabını vereceksiniz. Depremden sonra 22 gün ortalıklarda görünmeyip halkın kendi öz gücü ve iradesiyle kurduğu yaşam alanlarını terk etmelerini söylemenizin hesabını vereceksiniz. Milyonların, halkın sorduğu o soru gerçeğin çıplak hali: Neredeydiniz?

Hesap vereceksiniz, yapmadığınız her şey için hesap vereceksiniz. Ve yaptığınız her şey için de. Ve sonra devam ettim içimdeki sesin gürültüsüyle; sizlere hesabı biz soracağız. Biz. Halkın yanıbaşında, kalbi halkla birlikte atan, biz. Sosyalist ve feministler. Biz her daim halkın yanıbaşında olacağız.

Yaşamı Beraber Kuracağız

Umudu ve öfkeyi bir arada hissetmemiz gereken bugünlerde öfkemi unutmayıp umuda tutundum ve hatırlattım kendime, dayanışmaktan ve birlikte mücadele etmekten başka çaremiz yok.

Biriktirdiğimiz onca deneyim ve kadınlarla kurduğumuz o kadar derin bağın sonunda bölgeden ayrılırken zihnimdeki onlarca anının içinde öne çıkan birkaç hatıra canlandı sonra aklımda. İrlandalı feminist bir kadının bize doğru koşup Burada devlet yok, hükümet yok ama siz buradasınız, feministler burada ve ben sizi gördüğüm için çok mutluyum” dediği o an mesela. Hükümetin yokluğunu sürdürdüğü iki haftanın sonunda yaşadığımız 6.4lük depremden sonra çadırları dolaşıp kadınlara iyi olup olmadıklarını sorduğumuzda bize sizin burada olmanız yeter, teşekkür ederiz” dedikleri o an. Onlarca anının içinde buna benzer onlarca hatıraya tutunuyorum. Ve hatırlatıyorum kendime. Her an. Yaşamak içinörgütlenmek ve kazanmak zorunda olduğumuzun bilinciyle. Ve var gücümle fısıldıyorum; birlikte mücadele ettiğimiz tüm yoldaşlara. Biz kazanacağız. Mutlaka.

Ve şimdi bunca yıkıntının içerisinde filizlenen umudun içerisindeYeniden Kuracağız”iddiasıyla çıktığımız bu uzun yolda dayanışmayı her gün daha büyütmeye ve kalıcılaştırmaya ihtiyacımız var. Çünkü enkaz hala orada öylece duruyor. Deprem bölgelerindeki yaşamsal ihtiyaçlar devam ediyor. Yıkılmış şehirleri yaşanacak kentlere dönüştürmek için önümüzde daha çok uzun bir yol var. İşte bu yüzden hatırlatın kendinize ve etrafınızda kim var kim yoksa, herkese. Ben kime ve neden öfkeliyim? Devam etme gücünü kimden ve nereden alıyorum diye… Bolca sevgi ve dayanışmayla….