Yargının Gücü ve Rejimin Dönüşümündeki Kilit Rolü

Türkiye’de yargı mekanizması hiçbir zaman sermayeden ve ona hizmet eden devlet içi kliklerden bağımsız olmadı, doğası gereği de olamazdı. Ancak, yargı hiç bu kadar da bağımlı ve alenen siyasi iktidarın suç düzeninin kollayıcısı olmamıştı.

Memleketteki hukuk, rejimin değişme eğilimine gere cıva gibi şekil aldığı için, faşizmi kurumsallaştırmaya çalışan AKP-MHP faşist koalisyonunun halihazırda güçlü bir olasılık olduğunu sezinleyen yargı döneme uygun bir hukuku işletmeyi bilinçli olarak tercih ediyor.

Gözleri Karartan Yargı

Yargı içindeki kardelen çiçeği gibi nadir kalan, etiği terk etmeyen ve sürgünü göze alarak onuruyla mesleğini icra etmeye çabalayanları tenzih edersek, azımsanmayacak orandaki kısmı faşizmin inşa sürecinin aktif örgütleyicisi, mimarı ve müsebbibi olarak rol almayı göze almış durumda.

Faşizmin kurumsallaşma ihtimalinde bu yargı mensuplarının faşist rejime uygun olmayan ve karşı çıkan toplumsal muhalefeti toplama kamplarına, gaz odalarına gönderen kararlara imza atacağından kimsenin şüphesi olmamalı.

HDP ve Kobani Davaları

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, HDP’nin hesaplarına tedbiren bloke konulması talebini 8’e 7 oy çokluğu ile karar altına alan Anayasa Mahkemesi üyeleri bunun hukuka aykırı olduğunu da bu kararın bir gasp ve seçmen iradesine saldırı olduğunu da gayet iyi bilmekte.

Kobani Davası’nda sorguları tamamlamaksızın, savunmaları almaksızın savcıdan mütalaa isteyen heyet üyeleri de herkesin gözünün içine baka baka mevcut hukuku ayaklar altına alarak yangından mal kaçırırcasına kendisinden beklenen tarihte davayı bitirmeye çalışırken faşizmin kurumsallaşma sürecine önemli bir tuğla koyduklarının bilincinde ve kararlılığında.

İmamoğlu ve TTB Davaları

Ekrem İmamoğlu’na “ahmak” sözünden dolayı ceza ve siyasi yasak veren yargıcından, talep eden veya iddianame hazırlayan savcılarına kadar, siyasi iktidarla iltisaklarını ispatlamaya dâhi gerek olmaksızın, siyasi yasak konulacak kadar ceza verilmesi gerektiğine dair çok özel telefonlar aldıkları oldukça belli ettiler.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında örgüt propagandası iddiası ile açılan davada hocaya neticeten 2 yıl 8 ay hapis cezası veren heyet talimat almamış olsa dahi siyasal iktidarın bu davadan arzu ettiği sonucu bildiği için, ortada propagandanın unsurlarından hiçbiri bulunmamasına rağmen beraat kararı veremeyeceğini gayet iyi biliyordu.

Veyahut dosyaların yıllarca bekletildiği ve gelmek bilmediği Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemesi’nin Gezi Davası kararını 8 ay gibi kısa bir dönemde onaması da aynı sürecin bir tezahürü olarak yorumlanmalı.

Yargılayanlar Yargılanır Elbet

AKP-MHP faşist koalisyonunun faşizmi kurumsallaştırmak adına bir yol haritası var ve yukarıda güncel örnekleri verilen yargı pratikleri de tamamen kontrollü bir şekilde sürecin inşasında önemli bir rol almakta ve yargı, siyasi iktidarın oyun hamuru gibi dilediği şekle soktuğu bir noktaya evrilmekte.

Her fırsatta ve zeminde bir suç, mafya, çete düzeninin menfaatleri doğrultusunda hareket eden yargı mensuplarının bu düzenin bir parçası olduğunu, bunun bir karşılığının olduğunu ve devranı döndürdüğümüzde yargılanacaklarını ifade etmek gerekir.