Lula’nın “Seçimi” 

Ekonomik açıdan Latin Amerika’nın en büyük, dünyanın ise ilk on beş ülkesinden biri olan Brezilya’da aylardır beklenen seçim gerçekleşti. Büyük farkla ve “rahatça” kazanması “beklenen” eski başkan Lula, yüzde 1,8 ve 2 milyon oy farkıyla Bolsonaro’yu anca geçebildi. Öncesi ve sonrasıyla seçim sürecinde yaşananlar ise başta Brezilya olmak üzere Latin Amerika ve dünyadaki önemli gelişmelere “beklenmedik” şekilde etkileri olabilme potansiyelini taşıyor. 

Adam “Kazandı” 

2003-2010 yıllarında arasında iki dönem Brezilya Başkanı olan Lula, bu dönemde izlediği politikalarla ülke içindeki popülaritesini yüzde 80’in üzerine çıkarmıştı. ‘Bolsa Famila’ adı verilen programla milyonlarca insanın yoksulluk seviyesinin üzerinde gelir elde etmesini sağlayan, BRICS’in kurucularından biri olarak dünya siyasetini etkileyen, pembe dalgayla iktidara gelen “solcu” iktidarları bölgesel ittifaklarla birleştiren, Brezilya ekonomisini hızla büyüterek 2010’da dünyanın 7. büyük ekonomisi yapan Lula, koltuğunu eski gerilla Dilma Rousseff’e devretmişti. Halefi Dilma Rousseff’in 2016 yılında yargı darbesiyle azledilmesinden sonra kolları sıvayan Lula, başkanlığa tekrar aday olduğunu ilan etmişti. 

2018’de ABD’nin de desteğiyle yargı komplosuyla 580 gün hapis yatan Lula, aynı yıl gerçekleşen seçimlerde aday olamamıştı. ABD destekli müesses nizamın çabalarına rağmen Lula, özellikle alt sınıflardan aldığı büyük desteğiyle tekrar seçilebilmeyi başardı. Alt sınıflardan gelen destekle birlikte Bolsonaro’nun izlediği politikalar da halkın diğer kesimlerinin yönünü Lula’ya dönmesini sağladı. 

Asker eskisi olan Bolsonaro kamu kurumlarını özelleştirmesi, ülkenin en önemli gelir kaynaklardan biri olan petrolü çıkartan ve işleten Petrobras’ın rafinerilerini kapatıp ABD’den petrol ürünleri alması, amazonları talana açması, pandemi sürecinde kamu sağlığını hiçe sayarak 680 binden fazla ölüme neden olması, kadın ve LGBT+ karşıtı söylemleri Brezilya halkının başkanlığında izlediği halkçı politikalar nedeniyle Lula’ya destek vermesine neden oldu. 

Diğer yandan Lula’nın Bolsonaro’nun faşizan söylemleri ve politikaları karşısında “demokrasi” söylemini öne çıkartıp geniş bir cephe kurması da seçimleri “kazanmasına” sağladı. 

“Sınırlamalar” 

Seçimi kazanmasına karşılık Lula’nın önündeki engeller ve sınırlılıklar azalmak bir yana giderek artmakta. Seçim sonrasındaki konuşmasında Lula’yı tebrik etmeyen, seçim sonuçları kabul ettiğini açıklamayan Bolsonaro’nun “mücadelesine” farklı biçimlerde sürdürmekten imtina etmeyeceği görülüyor. Seçim öncesinde ve sırasında darbe söylentilerinin eksik olmaması, darbeci geçmişine inkâr etmeden sahip çıkan Brezilya ordusundaki kimi generallerin Bolsonaro’ya desteklerini sunması önümüzdeki süreçte (Lula’nın başkan olmasına kadardan başkan olduktan sonraki dönemde de) askeri darbenin önemli bir olasılık olduğuna işaret ediyor. 

Diğer yandan Temsilciler Meclisi ve Senato’da Lula’yı destekleyen partilerin ve ittifakların çoğunluğa sahip olamaması, önemli eyaletlerin valiliklerinin Bolsonaro’nun müttefiklerinin elinde olması “yasama” ve “yürütme”de de Lula’ya sınırlama çabalarının uygulanabileceğini gösteriyor. 2018’de Lula’yı mahkûm ettikten sonra adalet bakanı olan Sergio Moro’nun biçim verdiği “yargı”nın da Lula’yı sınırlama konusunda yasama ve yürütmeye katılma ihtimali yüksek. 

Lula’yı “dışarıdaki” bu sınırlamalar kadar “içerideki” sınırlamalar da bekliyor. Brezilya’da neoliberalizmin öncüsü PSDB (Brezilya Sosyal Demokrasi Partisi) partisinden 2006 yılında Lula’ya karşı aday olan, uzun yıllar valiliğini yaptığı Brezilya’nın en büyük eyaleti Sao Paulo’da kentin yoksul mahallerinde gerçekleştirdiği yıkımlarla “kötü bilinen”, sermayedarlarla yakın ilişkilere sahip Geraldo Alckmin’i başkan yardımcısı yapması Lula’nın izleyeceği açlık ve yoksulluk karşıtı “sosyal” politikalarda önemli frenleyici olacaktır. Keza kurduğu Bolsonaro karşıtı, “demokrasiyi” önceleyen cephenin bileşenleri de Lula’nın izleyeceği “sınıfsal” ya da “ilerici” politikaları sınırlamaya çalışabilirler.  

Fakat Haziran 2013’te ulaşım zamlarına karşı sokaklar zapt ederek Gezi’ye selam çakan, Bolsonaro’yu sokakta adım adım gerileten Brezilya halkının bu “sınırlamalara” uyacağı pek olası değil. Çocuk işçilikten gelme Lula da “halk”tan yana tavır aldığı takdirde sınırlamaların aşılması oldukça mümkün. 

Mümkünatlar 

Brezilya’daki bu gelişmelerin etkilediği ve etkilendiği bir diğer gelişmeler de Latin Amerika’da ve dünyada yaşananlar.  

2000’li yılların başında yükselen, ama ABD’nin özel hamleleriyle sönümlenen Latin Amerika’daki pembe dalga tekrar yükselişe geçmiş durumda. 

2018 yılından bu yana gerçekleşen seçimler sonucunda Meksika, Arjantin, Peru, Honduras, Şili ve Kolombiya’da devlet başkanlıkları “solcular” kazandı. Yaklaşık 560 milyon insanın yaşadığı Amerika kıtasındaki bu ülkelerdeki “solcuların” kızıllığı farklı tonlarda olsa da ortak noktaları bulunuyor.  

Kapitalizmin krizine karşı toplumsal serveti yoksullara lehine dağıtma, kadın mücadelesinin partiler ve hareketlerde önemli bir özne olması, ekolojik talanı ve yıkımı durdurma, barınma krizini çözme gibi ortak noktaları olan bu “solcu” iktidarların ayakta kalarak güçlenmeleri dünya halklarına da mücadelelerinin zaferle sonuçlanabilmesinin mümkün olduğunu gösteriyor.  

Bu iktidarların kapitalizmi karşısına alıp, onu aşarak sosyalizme yönelme gibi kesin hedeflerinin olmamasının ise kapitalizmin krizinin derinleştiği, hegemonya mücadelesinin dünyayı savaşa buladığı günümüzde değişebilmesi oldukça mümkün. Krizler ve savaşlar derinleştikçe halkların kapitalizme karşı mücadelesinin büyümesiyle bağlantılı olarak “solcu iktidarların” daha sola kaymakla birlikte alternatif bir blok oluşturmaları ihtimal dahilinde. 

Bu bağlamda çok kutupluluğu desteklediğini belirten, Ukrayna krizinde Putin’le birlikte Biden’ın ve AB’nin de suçlu olduğunu söyleyen, Çin’e açılan ‘Soğuk Savaşı’ eleştiren ve önceki dönemde kurulmasına öncülük ettiği “alternatif” ittifaklar sürdürme isteğinde olan Lula’nin öncülüğündeki bir Brezilya oldukça önemli bir noktada duracaktır. Lula’nın izleyeceği politikalar, Latin Amerika ve dünya halklarının isyanları ile buluşabilme çabasını gösterdiği takdirde “başka bir dünya mümkün” sloganın mümkünatlarını artırabilir.