Rant Gölgesinde Kalan Halk Sağlığı: “Asbest Sorunu”

Giriş

Asbest minerali doğada yatakları bulunan bir madendir. İzolasyon malzemelerinde kullanılan bu mineral, maliyetleri büyük oranda düşürdüğü için başta Çin, Kazakistan ve Rusya olmak üzere üretimi ve ticareti yapılmaktadır (Ban Asbestos, 2010).  Asbestin akciğer kanseri, akciğer zarı (plevra) kanseri (mezotelyoma) gibi hastalıkların birincil nedeni olarak tanımlanmasına, mide zarı, gırtlak, yumurtalık kanserine yol açmasına rağmen üretimin ve ticaretin durdurulmasına yönelik bir adım atılmamaktadır. Emperyalist ülkeler tıpkı çöp ihracatı meselesinde olduğu gibi asbest kullanımı ve asbestli gemilerin sökümünde de üçüncü dünya ülkelerini kullanmakta ve kendi ülkelerinde yasakladıkları bu sağlıksız minerali şirin göstererek toplumsal olarak verilen tepkileri yok saymaktadır. Gemi sökümünde çalışan işçilerin, iş kıyafetleri ile temas eden ailelerinin ve çalışma süresince salınan liflerin hava yolu ile soluyan çevredeki herkes için başta akciğer olmak üzere pek çok hastalığın önü açılmaktadır. Ancak asbest kaynaklı hastalıkların belirtileri 20-30 yıllık bir sürede kendisini gösterdiği için asbestin kullanımına son verilen andan itibaren bile ne kadar insanın bu hastalıklara yakalanacağını öngörmek oldukça güçtür.

Günümüz teknolojik gelişimine ayak uyduramayan eski gemilerin söküldüğü gemi söküm sahalarında çalışan işçiler için asbest maalesef kaçınılmazdır. Çünkü günümüzde inşa edilen gemilerde asbest kullanımı yasaklanmış olmasına karşın 1930’lardan 2000’lere kadar inşa edilen askeri ya da ticari gemilerin hepsinde asbest geminin makine dairesinden güverte kompartımanlarına kadar birçok yerde mevcuttur. Bu eski gemilerin %94,5’i Bangladeş, Hindistan, Pakistan, Çin ve Türkiye’de söküme gelmektedir (UNCTAD, 2021). Sadece Bangladeş’te gemi söküm sahası kurmak amacıyla 2009 yılında birçok canlı türüne ev sahipliği yapan 40 bin Mangrov ağacı kesilmiştir (Hossain, 2015). Bu doğa tahribatı ve akabinde gerçekleştirilen çevre denetimsiz gemi sökümü neticesinde yaklaşık 21 farklı deniz canlısı türünün yok olduğu düşünülmektedir (Wan, 2016). Asbestin tehlikeleri bir yana sermayenin yüksek kazanç güdüsü ekosistemi talan etmekten hiç çekinmeyerek hem halk sağlığını hiçe saymaktadır hem de doğadaki dengeyi ortadan kaldırmaktadır. Ülkemize gelen gemiler de İzmir Aliağa’da sökülmekte ve maalesef burada çalışan deniz işçilerinin yaşamı kapitalist sermayenin menfaatlerinin yanında herhangi bir değer ifade etmemektedir. Bunun hiç kuşkusuz bir tezahürü olarak deniz işçilerinin gemi söküm ve tersane ortamlarına uygun emniyet tedbiri alınmaksızın çalıştırılmaktadır. Asbestli sökümlerde yasal zorunluluk olan dekontaminasyon, tam karantina uygulaması, negatif basınç üniteleri, işçilerin kişisel maruziyet ölçümleri uygulanmamakta ve asbest söküm işleminin bitmesini müteakip yapılması gereken ölçümler bir maliyet olarak görülerek yapılmamaktadır. Rantın her aşaması halk sağlığının önüne geçmektedir. Toplumsal tepkiler gelip de patronlar sıkıştırıldığında bile alınan tedbirler sadece göstermelik olup, işleyiş normale döndüğünde eski düzen devam etmektedir. Asbestli gemiler, orada çalışacak işçilerin özel durumları sebebiyle İŞKUR’a bildirimi yapılması gerekirken ve aynı şekilde söküm bitince İŞKUR kapanış bildirimi de beyan edilmesi gerekirken bunların hiçbiri Aliağa’da bulunan söküm tersanelerinde yapılmamaktadır. Asbest söküm şirketlerinin gemide mevcut asbest ihtiva eden malzemeyi bu şartlarda ortadan kaldırıp kuralına uygun bir biçimde sökümü gerçekleştirdikleri işler yok denecek kadar az. Gemi sökümde çalışan deniz işçilerine tek kullanımlık tulum, eldiven, maske vb. kişisel koruyucu ekipmanları dahi kâr marjına bir maliyet olarak gören kapitalist sermaye, korunmasız çalışan gemi söküm işçilerinin asbest maruziyeti sebebiyle asbeste bağlı başta akciğer hastalıkları olmak üzere kanserlere yakalanmalarına sebep olmaktadır. Bu iş cinayetlerini ayrıca teşvik eden devlet ise 2013 yılında İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkmasına rağmen, Meslek Hastalıkları mevzuatı fiilen meslek hastalıklarının tanısının alınamadığı bir sistemi koruyarak sermayeye hizmet etmektedir. Ağır ve tehlikeli işlerde çalışan işçiler başta olmak üzere, meslek hastalıkları yok sayılarak istatistikler sıfırlanmaktadır. Yani işçiler kendiliğinden hastalanmakta ve yaptıkları işin buna dahli yoktur demeye getirilmektedir. Bu hukuki cambazlıkla sermayedarlar aklanmaya çalışılsa da sendikal mücadeleler her geçen gün kayıpları ilan etmekte ve örgütledikleri grev ve gösterilerle tüm dünyaya asbestin vahametini duyurmaktadır (Odman & Yıldız, 2022).

Başta Fransa ve İtalya olmak üzere tüm Avrupa’da geçmişte asbest sebebiyle kayıplar yaşanması halk genelinde infiale sebep olarak grevler ve eylemleri tetiklemiştir. Bu tabandan gelen işçi sınıfının örgütlü mücadelesi sayesinde bugün sözü edilen ülkelerde asbest kullanımı her alanda yasaklanmıştır (Odman & Yıldız, 2022). Kapitalist sermaye Avrupa’da gerçekleşen bu hareketlere yenildiği için iş birlikçilerinin kendilerine her türlü desteği sunacağı üçüncü dünya ülkelerine yatırımlarını kaydırmış ve o ülkelerdeki işçi sınıfını asbest de dahil olmak üzere atık, hurda ve çöp gibi halk sağlığını riske atacak materyallere mahkûm etmiştir. Türkiye’de belli sermayedarların zenginleştirilmesi için emperyalist ülkelerin çöpünü hurdasını doldurduğu gemiler gelmekte ve işçilerimiz başta olmak üzere tüm halkın sağlığı rant uğruna tehlikeye atılmaktadır. Kadercilik masallarıyla da AKP iktidarı yaşanan iş cinayetlerini bu işin fıtratında var diyerek sümen altı etmeye çalışsa da bunun kabul edilemez bir yalan olduğunun işçi sınıfı farkındadır. Asbestli gemilerin sökümü ile sadece gemi söküm işçileri değil, tüm Aliağa ve İzmir halkı zehirlenecek ve epidemiyolojik olarak öngörülmesi çok zor olan bir süre için kanser vakaları tavan yapacaktır. Harekete geç geçmek geç kalmak demek değildir, yeter ki geçmişten dersler çıkarılsın. Bu sebeple tıpkı Avrupa’da işçi sınıfının direnişi zafer kazandıysa, aynısını burada Türkiye işçi sınıfı da kazanacaktır.

Asbestin Denizcilere ve Söküm İşçilerine Etkisi

Denizciler 7 gün 24 saat gemilerde ortalama 6 ilâ 8 aylık sürelerde bulundukları için asbestli gemilerde çalışanların maruziyeti ciddi oranlarda olmaktadır. Günümüz dünya gemi filosunun yaş ortalaması UNCTAD istatistik verilerine göre yirmi beş olarak karşımıza çıkmaktadır. Asbestin gemilerde kullanımı ise uluslararası sözleşmelerle kademeli olarak 2011 yılında tamamen kaldırılmıştır. Ancak filo ortalama yaşı baz alındığında hâlen daha denizcilerin asbest tehlikesi ile yüz yüze olduğu gün gibi ortadadır. Gemide çalışan denizciler sürekli olarak asbestli kompartımanlara girmese de makineden kaynaklı vibrasyon, geminin hareketinden kaynaklı olarak burulma ve bükülme momentleri de gemi bünyesinde esnemelere sebep olduğu için yaşam mahallinde havalandırmalar vasıtasıyla asbest liflerinin salınmasına yol açmaktadır (Lemen & Landrigan, 2021). Gemi tipi ne olursa olsun asbestli gemilerde çalışmış denizcilerin ilerleyen yıllarda akciğer kanseri, mezotelyoma ve asbeste bağlı diğer hastalıklarına yakalanma riski tersane ve gemi sökümde çalışanlara göre çok daha yüksektir. İngiltere’de yapılan asbestin tersane ve deniz işçilerine etkisine ilişkin çalışmaların sonucunda tersanede çalışan işçilerde mezotelyoma ve asbeste bağlı plevral kanserlerin görülme oranı %4,4 seviyelerindeyken, aynı dönemde gemide çalışan tayfa, mühendis ve zabitlerde bu hastalıkların görülme oranı %27 gibi olağanüstü bir seviyede ortaya çıkmıştır (Sheers ve Templeton, 1978; Jones vd, 1984). Ancak rakamlar kimseyi yanıltmasın. O araştırmada gözlemlenen %4,4 gemi sökümde çalışan işçi sayısı düşünüldüğünde ve asbestin gemi söküm sahalarından halkın yaşam alanlarına salınımı değerlendirildiğinde öngörülmesi neredeyse imkânsız bir ölüm dalgasını andırmaktadır.  

Gemilerde ve Binalarda Asbest Tespiti

Asbest görüntü olarak elyafa benzeyen sarı ya da beyaz renklerde olabilen ve havalandırma ile uçuşan lifleri her yana dağılabilen bir izolasyon malzemesidir. İzolasyon amacıyla kullanıldığı için eski binalarda yalıtım ve boru devrelerinde bulunurken yine eski gemilerin de devre kaplamalarında ve makine kazan bölgelerinde bulunur. Deniz işçilerinin özellikle bu bölgelerde çalışacakları ya da gemi sökümde çalışan işçilerin bu bölgelerde işlem yapacakları zaman tek kullanımlık tulum giymeli ve iyi kalite toz maskesi takmaları gerekmektedir. Ama her şeyden önce böyle bir alanda çalışılması gerekiyorsa, mutlaka asbest uzmanı bir ekibin gemiye ya da tersaneye gelmesi sağlık için önem arz etmektedir. Bu ekipler asbestin türünü belirleyip ölçüm yaparak belgeleme yapmaktadırlar. Genel olarak ölçümü yapılan asbest lifleri 5 mikron ve üzeri boyutlardadır. Ancak yapılan çalışmalarda akciğer hastalıklarına neden olan asbest lifleri 5 mikronun altında da olabildiği görülmüştür (Lemen ve Landrigan, 2021).

Yağmacı Söküm ile Kentsel Dönüşüm Talanı

Kapitalist sermaye kâr hırsı ile adına kentsel dönüşüm dediği yağmacı bir söküm gerçekleştirmekte ve bunun sonuçlarını tüm halk sağlığı ile ödemektedir. Kontrolsüz ve denetimsiz yıkılan asbestli binalar neticesinde artık tüm şehirlerde halk sağlığı rant uğruna müteahhitlere peşkeş çekilmiş durumdadır. Mevcut şartlarda asbest minerali çıkarılan Anadolu’nun bir köyünde yaşayanlar, asbestli su boruları döşemiş belediye işçileri ya da asbest işleyen fabrikalarda, Tuzla-Yalova tersanelerinde çalışanlar kısacası asbest içeren ürünlerin içinden gelen işçiler değil tüm ülkedeki halk sağlığı bu yağmacı kentsel dönüşüm eliyle tehlikeye atılmıştır. Aslı Odman, Cemre Kara ve Selin Yazıcı 2019 tarihinde Kadıköy’deki mahallelere ait asbest tehlike haritasını yayınlamıştır. Bu yapılan araştırmaya göre Kadıköy ilçesinde bina yapımında kullanılan asbestin tavan yaptığı yıllar sırasıyla 1975, 1985 ve 1997 olarak bulunmuştur ve 2012-2017 yılları arasında bu bölgede yüksek derecede asbest riski olan 2000 bina yıkılmıştır (Odman vd., 2019). Ölçüm yapılmadan bilinçsizce sökülen asbest ya da hiç sökülmeksizin direkt yıkılan binalar hem vatandaşı yersiz yurtsuz bırakmakta hem de onu da mahallesindeki komşusunu da zehirlemektedir. Kapitalist sermayenin bitmek tükenmek bilmeyen hırsını işçi sınıfının demir yumruğu ve toplumsal örgütlü mücadelesinden başka durdurabilecek güç yoktur.

Sao Paulo Gemisi

2009 yılında Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından Hong Kong konvansiyonu gündeme alınarak gemilerin emniyetli ve çevreci geri dönüşümünün hukuki zemininin hazırlanması hedeflenmiştir. Ancak dünya gemi filosunun %40’ını temsil eden ülkelerin imzalanmasından 24 ay sonra yürürlüğe girebileceği için hâlen daha orada şart koşulan çevreci adımlar uluslararası zorunluluk haline gelmemiştir. Türkiye bu sözleşmeye 2010 yılında taraf olmuş ve 2019 yılında da onayladığını IMO’ya bildirmiştir ancak yukarıda da sözü edilen sebep neticesinde yürürlüğe girmemiştir. Batılı ülkeler dışında bu konvansiyonda yer alan emniyet ve çevre tedbirlerini uygulayan ülke bulunmamaktadır (IMO, 2021). İşin kötü yanı ise daha evvel yazıda bahsedilen mevcut gemi sökümü yapılan tersanelerin çok büyük bir bölümü bu sözleşmeyi yürürlüğe almamış olan Çin, Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Türkiye’de yer almaktadır. Son günlerde gündemde olan Sao Paulo gemisinin sökümüne ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yaptığı açıklamada gemi sökümüne dair yükümlülüklerin yerine getirilmediğini itiraf gibi bir açıklama ile duyurmuştur. Uluslararası Gemi Söküm platformunun Sao Paulo gemisinin sökümü için bakanlığın açıklamasının gerçekle bağdaşmadığını dört dilli bir mektup ile kamuoyuna duyurmuştur. “20 Mayıs 2021’de TBMM’de verilen bir soru önergesine cevap verirken Aliağa’da son beş yılda 714 geminin söküldüğünü ve bunun sonucunda yaklaşık 250 tonu asbest olmak üzere, 74.325 ton tehlikeli atık bertaraf edildiğini belirtmiştir. Bu dönemde Aliağa’daki tersanelerde -hepsinin büyük miktarlarda asbestle kontamine malzeme içermesi beklenen- çok sayıda askeri gemi, petrol ve gaz üniteleri ve Akdeniz’de faaliyet gösteren eski tip RoRo/yolcu gemileri de söküldüğü göz önüne alındığında, zikredilen asbest miktarı büyük ölçüde hafife alınmış ve gerçek dışı olduğu görünmektedir.  Söz konusu geminin ikizi olan Clemenceau gemisi Fransa, Brezilya ve Türkiye’nin de taraf olduğu Tehlikeli Atıkların Sınırlar Ötesi Taşınması ve Bertaraf Edilmesinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi’nin ihlali nedeniyle Fransa’dan Hindistan’a ihracatının kanunsuz olduğu ortaya çıkmış ve Avrupa’ya geri çağrılmıştır. Bünyesinde büyük miktarda tehlikeli madde barındırıyor ve bu nedenle, mezkûr sözleşmeye göre tehlikeli atık olarak kabul edilmektedir” (NGO Shipbreaking Platform, 2021). Geminin Brezilya’dan hareketini müteakiben ülke federal bölge mahkemesinin ihtiyati tedbir kararı alması ve gemiyi geri çağırmış olması üzerine Çevre ve Şehircilik bakanlığı tarafından 09.08.2022 tarihinde geminin Türkiye’deki sahibi olan Sök tersanesinden ve Brezilya yetkili otoritesi olan IBAMA’dan tehlikeli envanter raporunun tekrar sunulması talep edilmiştir. Tıpkı diğer tüm toplumsal olaylarda olduğu gibi burada da gerek ulusal gerekse uluslararası kamuoyunda somut eylemler ortaya konarak yürütülmüş olan asbest karşıtı kampanya başarıya ulaşmış ve bu kazanım tüm halklara dayanışma ve örgütlülüğün gücünü bir kez daha göstermiştir. Ancak unutmamak gerekir ki burjuva demagogları, rüzgârın kendi lehlerine estiğini hissettiği anda bir punduna getirerek rant uğruna tüm sözlerini yiyip yutabilir. Bu sebeple örgütlü mücadelede rehavete kapılmaksızın Sao Paulo gemisinde olduğu gibi kentsel dönüşümlerde ve diğer halk sağlığını hiçe sayan sermayenin kâr güdümlü eylemlerinde aynı somut adımları uygulamalı ve işçi sınıfının örgütlü gücünün kırılmasının önü alınmalıdır.

Sonuç

Her meselede olduğu gibi halk sağlığı hususunda da batılı emperyalist güçler riyakarlıklarını gizlemeden üçüncü dünya ülkelerine zehir ihracatını yapmakta ve yerel işbirlikçileriyle servetlerine servet katmaktadır. Sınıf mücadelesi keskinleşmedikçe, toplumsal örgütlü mücadele tesis edilmedikçe, kısacası kapitalizme karşı tek alternatif olan sosyalizm sesi yükselmedikçe bu bezirgân saltanatı da devam edecektir. Gerek gemi sökümü gerekse yağmacı kentsel dönüşüm eliyle halk sağlığı rantçılara peşkeş çekilmiş ve bu durum yine dönüp dolaşıp kâr hırsının ve sektörel menfaatlerin işçi haklarının, halk sağlığının ve ekolojik sorunların önüne geçtiğini gözler önüne sermektedir. Peki bir çıkış yolu yok mu? Sosyalist bir toplum, kapitalizmin bitmek tükenmek bilmeyen hırsı ile saldırdığı doğa ile insanlığı toplumsal olarak uyumlu hale getirecektir. Ekoloji ile halk sağlığının insanlık için temelde birbirinden ayrılamayacak iki önemli unsur olduğu göz önünde bulundurulduğunda sosyalist bir toplum hedefi sadece ülkemizde değil tüm dünyada bir çıkış yolu olduğunu gösteren kıvılcımı çakacaktır.

Kaynakça

ASTA (2022). Asbest ve Tehlikeli Atıklar Derneği, Farkındalık Eğitimleri.

Ban Asbestos (2010). Ban Asbestos Kampanyası, 2010 verileri, http://ibasecretariat.org/

Hossain K.A.J. (2015). Overview of Ship Recycling Industry of Bangladesh. Environmental & Analytical Toxicology. 5, s. 312.

IMO (2021). Recent Ratifications of Hong Kong Convention. https://wwwcdn.imo.org/localresources/en/About/Conventions/StatusOfConventions/Instruments%20recently%20received%20V2.xls

Lemen R. A. & Landrigan P. J. (2021). Sailors and the Risk of Asbestos-Related Cancer. Int. J. Environ. Res. Public Health, 18, s. 8417. https://doi.org/10.3390/ijerph18168417

NGO Shipbreaking Platform (2021). Letter Sao Paulo Turkey. https://shipbreakingplatform.org/wp-content/uploads/2021/06/Letter-Sao-Paulo-Turkey-22.06.21.pdf

Odman A., Kara C., & Yazıcı S. (2019). Asbest Tehlike Haritası. Beyond İstanbul Dergisi’nin Kentsel Politik Ekolojik sayısı, 04 – 2019. https://www.academia.edu/38316744/Asbest_Tehlike_Haritas%C4%B1_Ortal%C4%B1k_Toz_Duman

Odman, A. & Yıldız K. (2022). Asbest Farkındalık Eğitimleri Sunumu. https://www.academia.edu/82340697/Gemide_Asbest_E%C4%9Fitimi 

Sheers, G. & Templeton, A.R. (1978). Effects of asbestos in dockyard workers. Br. Med. J., 3, s. 574–579.

UNCTAD (2021). Deniz Taşımacılığının İncelenmesi. Birleşmiş Milletler, Cenevre. (Review of Maritime Transport. United Nations, Geneva.)

Wan Z. (2016). Three Steps To A Green Shipping İndustry. Vol. 350. Nature. s. 275-277.