Her Yer Çocuk Yaz Etkinlikleri; Yazı Aşan Etkinlikler

Altı yıldır her yaz çocuklarla buluşan bir ekip var: Her Yer Çocuk.

Pandemi dâhil olmak üzere her yaz yapılan etkinlikler, atölyeler ve şenlikler bu yıl da onlarca gönüllü ile yüzlerce mahallede, binlerce çocukla buluştu, buluşmaya devam ediyor.

Çocuk Algısını Pratikte Yıkabilir miyiz?

Yaşamda, sokakta, evde, okulda, siyasette… Neredeyse her yerde yok sayılan çocukların esasında özne, birey ve toplumun parçası olduğunu bilen bir bakıştan hareket eden bu etkinliklerin temel derdi; tüm bu yok sayılma, devamında gelen ihmal ve istismara karşı günlük hayat pratiklerine müdahale etmek ve çocukları toplumun parçası olarak gören bir tarz ve içerikle ilerlemek. Bu elbette zor, ama imkânsız değil, öyle değil mi?

Var olan çocuk algısı ve politikasını pratikte aşmaya, onu aşarken yerine yenisini inşa etmeye çalışan Her Yer Çocuk; bu eşitsizliğin şu an temelde kapitalizm olmakla birlikte başka birçok eşitsizlik sisteminden beslendiğini biliyor. Başka birçok egemenlikle birlikte aynı zamanda bir yetişkin egemenliğinin de içinde yaşıyor çocuklar.

Çocuklar söylendiği gibi “eşit” doğmazlar; hangi sınıfa, nereye, hangi etnik kimliğe doğarlarsa onun içinde yaşarlar, çocuk olarak. Çocuk oldukları için savaştan, yoksulluktan, göçlerden, afetlerden korunmazlar, tek başına bu yetmez. Çocukların yaşamındaki her şey de bütün bu politik yapılarla bağlıdır.

Her Yer Çocuk bu politik bağlamı biliyor, çocuklara “saf” bir çocukluk bağlamında, onlara “iyilik” yapma derdiyle bakmıyor. Bu nedenle, buradan en fazla etkilenen, zarar gören çocukların işçi sınıfından, emekçi ailelerden, göçmenlerden, ezilen uluslardan çocuklar olduğunun farkında. Etkinlikler bu nedenle en başta bu çocukların yaşadıkları mahallelerde, sokaklarda, boş arazilerde yapılıyor. Çocuklarla çalışan, onlara “yardım” götüren diğer tüm politikalardan burada ayrılıyor. Çocukları eğlendirip kendi gerçek ve onları yok sayan dünyalarına terk etmeyi değil; tam o dünyanın içinde yer alıp kalıcı etkiler yaratmayı, var olan çocuk algısını çocuklarla kurulan bağlar ve yapılan atölyelerle sarsmayı ve başka bir ilişkinin mümkünlüğünü onlar başta olmak üzere tüm mahalleye göstermeyi dert ediniyor.

Çünkü çocuklarla birlikte başka bir yaşam, gerçek bir ortak yaşam mümkün.

Çocuklar da Mahallenin Parçası

Esasında çocuklar da o mahallede, o sokakta yaşıyor ama yukarıda bahsettiğimiz çocuk politikası onların varlığını gizliyor ya da onları yalnızca belli alanlara hapsediyor. Çocukların da var olabileceği tüm alanlar yetişkinler tarafından işgal ediliyor.

Peki biz Her Yer Çocuk olarak, burada bozulan ortak yaşam için ne yapıyoruz?

Zaten soyutlanmış, koparılmış çocukları bir de biz soyutlamıyoruz. Onları, dünyalarından kopuk ilişkiler içine alarak yaşamı değiştiremeyeceğimizi biliyoruz. Aksine. Bütün bir mahalleyi, ebeveynleri bu işin içine katmaya çalışıyoruz.

Mahallenin muhtarı, öğretmeni, bakkalı, kırtasiyesi, esnafı… Çocuklar, ebeveynlerin de dâhil olduğu mahallenin diğer bileşenleri ve Her Yer Çocuk arasında güçlü ve kalıcı, değiştiren bağlar kurup, bunun için yöntemler arayıp ilerliyoruz.

Sadece bu da değil. Mahallenin mekânlarını da böyle kullanıyoruz. Parkları, yöre dernekleri, kıraathaneleri, evlerin avlularını… Her yeri çocuklarla kullanıma açabiliriz, açıyoruz da. Böylece hem çocuklar, iyice daraltılan oyun alanlarını genişletmiş oluyor hem de mahalleli aslında başka birçok mekânın çocukların kullanımına açılabileceğini, buraların mahallelinin buluşma, paylaşma, birlikte üretme noktalarına dönüşebileceğini görüyor. Çocuksuz ilan edilen hava sahalarını da çocuklarla dolduruyoruz yani!

Etkinliklerin başından sonuna kadar mahallenin her parçası bu işe bir ucundan dâhil oluyor. Esnaf bağış yapıyor, kırtasiyeci boya hediye ediyor, dernek mekânını çocukların kullanımına açıyor, komşular çocuklar için ihtiyaç olabilecek materyalleri getiriyorlar…

Süreç ilerledikçe mahallenin çocuklarla kurduğu bağlar farklılaşıyor, çocuklar gündem oluyor, sorunlar konuşulur oluyor. Çocuklar da zamanla hem etkinliklerle hem de mahalle ile başka bağlar kurmaya başlıyorlar. Daha çok söz alıp daha fazla fikir belirtiyor; etkili olduklarını, sözlerinin dinlendiğini, ciddiye alındığını gördükçe daha da çok katılıyorlar. Çocukların en temel haklarından olan katılım hakkı böylece pratik yaşamda filizleniyor.

Atölyeler, Etkinlikler, Paneller

Etkinliklerin, atölyelerin içerikleri belirlenirken mahallenin özgün koşulları dikkate alınıyor; ama süreç ilerlerken gözlemlenen durumlara dair de içerikler geliştiriliyor. Sadece okuldaki derslere odaklanan çocuklar burada yaratıcılıklarını açığa çıkarabilecekleri, potansiyellerini yansıtabilecekleri işlerle karşılaşıyorlar. Atölye her ne olursa olsun, tam merkezinde çocuğun yararı ve hakları oluyor. Satrançtan dramaya, hemen her atölyede cinsiyetçilikten zorbalığa, bedeni tanımaktan ırkçılığa pek çok konu konuşulabiliyor.

Bu yıl “oyun da barış da hakkımız” diye belirlenen tema çerçevesinde barış ve hakları üzerine ayrıca atölyeler yapılıyor çocuklarla. Savaşların giderek yayıldığı ve şiddetlendiği ortamda barışa en ihtiyaç duyan grup olarak çocuklarla barış üzerine konuşuluyor, tartışılıyor. Çünkü en az bizler kadar onlar da savaştan etkileniyorlar ve barışa dair konuşmak, barışı savunmak onların da hakkı. Hem de oyunla birlikte.

Çocuklarla yapılan atölye ve etkinlikler dışında, mahalleli ve ebeveynlerle ilişkileri de kuvvetlendirip, çocuk algısını oralardan da yıkmak önemli. Bu nedenle yaz boyunca yetişkinlerle de çeşitli konularda yan yana geliniyor. Çocuk haklarından, çocukların istismar karşısında güçlendirilmelerine, eğitim sorunlarından çocuklarla evde barış ortamını sağlamaya kadar pek çok başlık üzerine konuşuluyor. Böylece çocuklarla atölyede yaptıklarımız, ebeveynlerle yapıklarımız tarafından destekleniyor.

Yukarıda bahsettiğimiz pratikte değişimler yaratma işi burada şekilleniyor. Çocuklarla girilen her karşılaşma pratikte bir adım atmamızı sağlıyor. Herkes herkesten öğreniyor.

Ufkumuz: Daha Çok Oyun, Daha Çok Demokrasi!

Çocuklarla ilgili her şey oraya politik bağlarla bakıldığında anlaşılır olabilir. Sınıfsal uçurumu görmeden, ulusal ezilmeleri ya da inanca dayalı ayrımları, patriyarka gerçekliğini görmeden çocukların yaşamlarına ve yaşadıkları olumsuzluklara, onlara dayatılan nesne konumuna bakmamız, bunları anlamamız mümkün değil. Bütün bunları görmek ama tek başına çözüm de getirmez. Çözümün, bugünün içinde, şimdinin çocukları ile birlikte aranıp inşa edilmesi gerekir.

Kapitalizmden savaşa, ırkçılıktan ekolojik krize kadar hemen her şey çocukları doğrudan ilgilendiriyor. Çocuk olma hallerinden dolayı bütün bunlardan etkilenmeye çok daha açık hale geliyorlar. Burada çocuklar yalnızca etkilenirler demek istemiyorum. Etkilerler aynı zamanda, çocuk olarak. Var olan potansiyelleri açığa çıkacak zemin bulduğunda bunu görebiliriz.

O halde bunlara dair tüm mücadeleler aynı anda çocukları da görmeli; bunları onlarla uygun zeminde konuşurken, kendi konumlarından yapmak istedikleri şeyleri yapmaları için sorumluluk almalı, ön açmalıyız. Bu bir çeşit rehberliktir. Her Yer Çocuk, çocuklar yerine yapmaz, sadece çocuklar için de yapmaz. Çocuklarla birlikte yapmaya çalışır.

Eğer eşit, özgür, demokratik, barış içinde bir yaşam istiyorsak bunu çocuklarsız yapamayız. Her Yer Çocuk işte bu noktada atılan pratik adımlardan önemli bir tanesidir.  

Yaz aylarıyla sınırlı kalan bir çalışma çocukların özneleşmesinde yeterli değil elbette. Bu nedenle mahallelerde kalıcı bağlar kurup mekânlar oluşturmak, çocukların gidip gelebileceği ve kararlara dâhil olabilecekleri mekanizmalar kurmak çok önemli. Neredeyse iki ay boyunca yan yana geldiğimiz ve katılmak isteyen çocuklardan oluşan çocuk meclisleri kurmak, bu meclislerin mahallede tanınmasını sağlamak hem etkinliklerin asıl sonucunu verecektir, meyvesini yani hem de çocuklarla birlikte bir yaşamın nasıl olabileceğine dair ufkumuzu birkaç adım öteye taşıyacaktır.

Bunu başarabilirsek diyebiliriz ki “işte, çocuklar varlar, haklarıyla ve çocuk oluşlarıyla”.