Fransız Anomalisi? Avrupa’nın Kalbinde Radikal Değişim Olasılığı – Cosimo Pica

El Yazmaları’nın Notu: “Gelişimin Çelişik Doğası: Dünya Nereye” başlıklı dosyamızın altıncı yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz. İtalyan Marksist parti Potere al Popolo’nun Fransa’da yaşayan ulusal koordinasyon üyesi Cosimo Pica’nın bu yazısı Fransız parlamento seçimleri sonrası Fransız solunun aldığı büyük başarıyla yarattığı “anomali”yi değerlendiriyor.

19 Haziran 2022’deki Fransa parlamento seçimlerinin ikinci turunda sandıkların kapanmasının ve sonuçlarının açıklanmasının ertesi gününde insanlar, Fransız anomalisinden bahsetmeye başladı. Özellikle her zaman parlamentoda büyük bir çoğunluk elde etmiş Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ılımlı Ensemble ittifakının mutlak bir oy elde etmesini önlemede belirleyici olan sol NUPES (Nouvelle union populaire écologiste et sociale)[1] koalisyonunun yüzde 31,60 oyla halk tarafından onaylanmasından kaynaklanan -yakın Fransız tarihinde eşi görülmemiş bir olaydı- bir anomali.

Peki, NUPES nedir ve Nereden Geliyor?

Sol koalisyon NUPES, Boyun Eğmeyen Fransa (BEF)[2] lideri ve Fransız solunun tarihsel figürü Jean-Luc Mélenchon’un (JLM) 10 Nisan’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda yüzde 21,95 oy oranıyla üçüncülük elde ettiği, ikinci turda aşırı sağcı Ulusal Parti’nin temsilcisi Marine Le Pen’i yenerek tekrar Cumhuriyet’in başkanı seçilmek için zorlanmayan Macron ile yarışmayı yalnızca 400 bin oyla kaçırdığı tarihi bir sonuçtan doğdu.

Boyun Eğmeyen Fransa lideri JLM tarafından yaratılan muazzam konsensüs, bir dizi komite, dernek ve hareket tarafından oluşturulan seçim listesi olan Union Populaire’nin  milletvekili seçimleri için reformistler de dâhil olmak üzere diğer sol güçlerle, cumhurbaşkanlığı seçimleri için sunulan radikal programdan sapmayan bir programla, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek başına çok daha düşük yüzdeler elde eden reformistler ve sosyal demokratları (Yeşiller Partisi ve Sosyalist Parti gibi) içeren daha geniş bir ittifak kurmasının önünü açtı. Farklı ilerici güçler arasında geçmişte hiç olmadığı kadar geniş bir birliğin uygulanması, çok yüksek bir çekimserlik oranına rağmen (yüzde 50’nin üzerinde, oy kullanmayan sayısı oy kullananlarınkinden daha yüksek) -Bu, dikkate alınması gereken klasik siyasi temsil biçimlerinden güçlü bir hoşnutsuzluk ve kopma hissi gösterir- Macron’un liberal politikalarına karşı muhalefeti harekete geçirebilen geniş bir birliğin uygulanması kolay değildi. Fransa’da işçi sınıfı mahallelerinde, genç kuşaklar içerisinde ve özellikle “sömürgeci cumhuriyet”[3] dogması içerisinde temsil edilmediğini düşünenlerin içerisinde var olan çatlağı hissetmek o kadar da zor değil.

Bununla birlikte, başlangıç noktası, Macron’un emellerine güçlü bir tokat atan ve önümüzdeki aylarda toplumsal mobilizasyonu yeniden canlandırabilecek olan, bugün ülkede emsali olmayan siyasi çerçevedir.

Macron’un Yenilgisi

Çıplak gözle görülebilen gerçek şudur: Beşinci Fransa Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, yeni seçilen bir cumhurbaşkanı (Macron); salt çoğunlukçu Fransız seçim sistemi, en başta ve her şeyden önce yeni seçilecek cumhurbaşkanının mecliste çoğunluk sağlaması için tasarlanmış olmasına rağmen, parlamentoda çoğunluğu elde edemedi.

İşçi haklarını ortadan kaldırmaya yönelik politikalar, sosyal yardımlara ve emekli maaşlarına saldırı, sağlık hizmetlerinin finansmanının kesilmesi, etnik ve dini azınlıklara yönelik kurumsal ırkçılık ve otoriter hükümet tarzı, tüm bunlar Macron’u; sıkışıp kalmamış, tutuklanmış ve hayal kırıklığına uğramış, ama son altı yılda birkaç kez tepki verebilmiş, sokaklara dökülmüş ve ülkeyi büyük grevlerle bloke etmiş Fransız halkından izole etti.

Toplumsal Mobilizasyon ve Politik Örgütlenme

2016’dan, yani Macron’un ilk seçim zaferinden bugüne kadar, ülke çapında birçok büyük mobilizasyon yaşandı, birçok durumda ülkeyi bloke etti ve yeni örgütlenme biçimleri yarattı.

2016 baharındaki birkaç ay boyunca, Valls hükümeti tarafından devreye sokulan, iş kanunu olarak bilinen El Khomri[4] kanununun reformuna karşı gösteriler ve grevler yapıldı. Aynı zamanda, meydanları ve halka açık yerleri yurttaş tartışmalarıyla işgal eden Nuit Debout sosyal hareketi kuruldu.

2017 sonbaharında, Başkan Macron’un kararnameleri ile iş kanununun yeniden düzenlenmiş hali olan İş Kanunu 2’ye karşı hareket ortaya çıktı.

2018 baharında ülke birkaç kez, SNCF (Société Nationale des Chemins de fer Français)[5] demiryolu işçilerinin, Fransa’da demiryollarını rekabete açan ve işe alımların demiryolu statüsü ile yapılmasını sona erdiren demiryolu reformuna karşı grevleriyle durma noktasına geldi.

17 Kasım 2018’den itibaren: ülkeyi akaryakıt fiyatlarındaki artışlara, genel olarak hükümet politikasına karşı durma noktasına getirmeyi ve çevrenin korunmasından emeğe kadar çeşitli konularda halk inisiyatifi ile referandumların yapılmasını amaçlayan sarı yelekliler hareketi. Bu, dünya çapında ilgi uyandıran ve Fransa’da 12 kişinin öldüğü, binlercesinin yaralanıp tutuklandığı, baskının ne kadar acımasız olduğunu gösteren kendiliğinden ve yaygın bir hareketti.

Sarı yeleklilerin ortaya çıkışıyla aynı zaman diliminde, Aralık 2018’de lise öğrencileri tarafından Blanquer reformuna, Parcoursup’a[6], birkaç bin öğretmenlik kadrosunun kaldırılmasına ve öğrenci giderlerindeki artışa karşı birkaç lisenin ablukasına ve işgal edilmelerine yol açan büyük bir grev vardı.

Ertesi yıl, 5 Aralık 2019’da, Fransa’daki 2019 emeklilik reformuna karşı toplumsal hareket, sendika grevleri, sarı yelekliler, SNCF ve toplu taşıma çalışanları, öğretmenler, milyonlarca insan gösteri yapmak için sokaklara çıktı.

Bu önemli mobilizasyon anlarına ek olarak, genel olarak 2018 ve 2020 yılları arasında Fransa’daki diğer bazı toplumsal hareketlerin Macron hükümeti tarafından yapılmak istenen, kamu hizmetlerinin genel olarak kötü hale getirilmesini protesto ettiği de belirtilmelidir.

Kitle mobilizasyonunun yavaşlaması üzerinde pandeminin kesinlikle etkisi oldu, ancak pandeminin en zorlu aylarından sonra devam ettiklerini ve 14 Temmuz 2021’den 14 Mart 2022’ye kadar süren “pass sanitaire[7] uygulamasına karşı kayda değer bir protesto dalgası olduğunu unutmamak gerek.

Bu güçlü sosyal dalgalanma çerçevesinde, ilerici güçlerin Avrupa çapında genel olarak geri çekilmesine ve Fransa’da da faşist hareketlerin ve partilerin paralel olarak büyümesine rağmen, Transalpin[8] yarımadasında, her şeyden önce sol örgütlerin ilerici olumluluklarına tanık olduk: Adı geçen Jean Luc Mélenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa’sı, 2017’de Nuit Debut mobilizasyonlarının uzun dalgasında tesadüfen ortaya çıkmayan, hayat veren kişilikleri arasında görülen, daha sonra Boyun Eğmeyen Fransa’nın merkezi figürü haline gelen François Ruffin gibi.

Macron’un otoriter ve baskıcı yönelimi ile bir arada giden mobilizasyonların istikrarı ve toplumsal hareketlerin gücü, ülkede Boyun Eğmeyen Fransa gibi örgütlerin büyümeye devam etmesine ve son seçimlerde bahsedilen sonuçlara ulaşmasına izin veren bir tartışma, çekişme ve güç birikimi alanı sağladı.

Buna ek olarak, bu hareketin Fransız siyasi manzarasındaki başarısında rol oynayan bazı kendine özgü özellikleri vardır.

Jean-Luc Mélenchon’un (ve dolayısıyla Boyun Eğmeyen Fransa’nın ve Union Populaire’in) anlatısının ve propagandasının bu ‘Fransız anomalisinin’ inşa edilmesine izin veren ana unsurları nelerdir?

1.Güçlü Fransız Ulusal Karakterine Sahip Bir “Sol Popülizm”

Fransız ulusal kimliğinin bazı özel yönlerini (örneğin cumhuriyetçilik) ele alan bir topluluk duygusunu yeniden inşa etme girişimi ile ‘popülist solcu’ söylemin belirgin bir Fransız çekimi, 6. cumhuriyete hayat vermek için ülke tarihinin devrimci değerlerini geri kazanıyor.

Mevcut eşitsizlikler ve adaletsizliklerle çelişen, kurulacak yeni cumhuriyetin sürekli çağrışımları var. Halkın seçkinlere karşı klasik retoriği, baskın bir şekilde olmasa da yeniden öneriliyor ve Fransız bağlamında sadece Macron’a değil, aynı zamanda krizde servetin yeniden dağıtılmasıyla acı çekmelerinden sorumlu olan ülkenin en zengin ailelerine yönelik saldırılarda da kullanılıyor.

1789 devrimine ilham veren ünlü ‘liberté, égalité, fraternité’[9] sloganında özetlenen fikirlerin, Fransızların isyan etme ve değiştirme yeteneğini sürekli hatırlatmasıyla kurulu düzene karşı güçlü bir eleştiri var.

Altıncı Cumhuriyet’in inşasında, Fransa’daki eşitlik ve sosyal adalet mücadelelerinden kaynaklanan önemli başarılara çokça atıfta bulunulur, bunlardan biri sécurité sociale‘dir.[10]

Meşruiyetini sadece karizmatik ve liderlik yeteneklerine değil, aynı zamanda birkaç kez tekrarlandığı gibi, özellikle kurumlar içindeki siyasi deneyimine de dayandıran Mélenchon figürünün merkeziliği de özellikle ilginçtir (Avrupa’daki diğer bazı popülist varyantlarının aksine bir özellik). Bu, onun yönetme hırsını da kanıtlayan bir durum. Kampanyasının amacının sadece muhalefet olarak direnmek değil, kazanmak ve ülkeyi yönetmek olduğunu defalarca dile getiriliyor.                                            

Özetle: Başka bir ülkenin “kurulabilirliğinin” mümkünlüğünü gösteren tarihsel kesitlerin canlanması ve yeniden anlamlandırılması.

2.Farklı Bir Dille Sınıf Okuması

Siyasi söylem, komünist düşüncenin ‘klasik formülasyonlarını’ açıkça kullanmasa da, güçlü bir sınıfsal çağrışıma sahiptir. Dayandığı temel taşlar, esasen servetin yeniden dağıtılması, eşitlik ve sosyal adaletin onaylanmasıdır. Ülkenin en zengin ailelerinin hedef alınmaları, liberal politikaların göz yummasından yararlanarak yasadışı olarak biriktirilen büyük varlıkları vergilendirme talebiyle birlikte sürekliliğe sahip.

Merkezi hale gelen ve sürekli tekrarlanan muhalefet, piyasanın çıkarları ile topluluğun çıkarları arasında. Bu, BEF’nın siyasi önerisinin dayandığı kırılma noktasıdır: Piyasaların çıkarlarını takip etmeyi bırakın ve insanları, müşterekleri ve toplumu tekrar merkeze koyun.

3.Genel Bir Program Etrafında Birleşme ve Halkın Birleşik Parlamentosu

Iki özellik bilhassa efektif ve ilginçtir: sürekli temel noktalarını hatırlatan bir programın merkeziliği ve Halkın Birleşik Parlamentosu (programın taslağının yazılmasında belirleyici olan ve hareketin politik müzakerelerini yürüten bir grup aktivist, işçi sınıfı mahallelerinden militanlar, entelektüeller, araştırmacılar vb.).

Mélenchon’un zekice yapılan hitabet sanatı içinde, özellikle Macron’a ve tüm Fransız yönetici ve siyasi sınıfına yönelik sert eleştiriler ve saldırılar konusunda hiçbir zaman bir eksiklik olmadı, ancak göze çarpan şey, temelinde program olan (yalnızca seçim kampanyasının ilk günlerinde yüzbinden fazla kopyası satılan bir kitapçık şeklinde basılmış) Union Populaire’in “l’avenir en commun”[11] adlı inşacı vizyon belgesidir. Ana öneriler açıktır ve birkaç kez tekrarlanmıştır. Açıkça Macron’un liberal politikalarına muhalif olarak sunuluyorlar, ancak adaletsiz ve yanlış bir modele karşıt hatırlatmalar değil, somut ve olası görünüyorlar.

Bu ihtimal gerçekten somutlaşacak mı? Önümüzdeki aylarda, “yukarı” ve “aşağı” arasındaki, siyasi temsil ile toplumsal hareketler arasındaki diyalektiğin, gerçekten yaratılabilinecek bir değişimin gerçekçi olasılığının inşasında nasıl kilit bir unsur olduğunu görmek ilginç olacak. Ve bu kurucu süreç, sosyal ve siyasi hakların korunmasına ve toplumun daha fazla demokratikleşmesine dayalı yeni bir cumhuriyete hayat verilmesini açıklıkla dile getirecektir.

Dipnotlar:

[1] Yeni Ekolojik ve Sosyal Halk Birliği, ç.n.

[2] France Insoumise, ç.n.

[3] https://www.jeuneafrique.com/1045294/societe/francoise-verges-le-recit-historique-en-france-ne-sest-jamais-decolonise/

[4] İşçileri işten çıkarılmasını kolaylaştıran, fazla mesai ödemeleri ile kıdem tazminatlarını azaltılmasını öngören kanun, ç.n.

[5] Devletin demiryolları işletmesi, ç.n.

[6] Üniversiteye girişi sınırlandıran tasarı, ç.n.

[7] Bizdeki HES Kodu uygulaması benzeri, ç.n.

[8] Alpler’in ötesindeki bölge, ç.n.

[9] Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, ç.n.

[10] Sosyal güvence, ç.n.

[11] Bizim birlikte geleceğimiz, ç.n.