Şehrin Kurumsuzlaşması ve Söğütlüçeşme

1930’larda, Yoğurtçu Parkı’dan Söğütlüçeşme’ye doğru yürüyüşe çıksaydım neler görürdüm? Önce karakolun yanında bir sinemayla karşılaşırdım.

Kurbağalıdere’yi takip edince, bulunduğu sokağa ismini vermiş gazinoyu görürdüm. (Bkz. Dere Gazinosu Sokağı) Muhtemelen tahta bir köprüden dereyi geçtikten sonra, kendimi kocaman bir bostanın içinde bulurdum. Şaşırmazdım, çünkü her daim sebze ya da meyve bahçeleri vardı etrafımda.

Derenin karşısında Kuşdili Çayırı uzanırdı. Mahmut Baba Sokağı’nın sonunda (eskiden Mahmut Paşa) Hilal Sineması vardı. Hemen sağımda spor kulübü yer alırdı, bugünün Fenerbahçe Stadyumu.

Oradan Bağdat Caddesi’ne çıkardım, karşımda Söğütlüçeşme Çayırları ve bostanlarının arasından geçen demiryolu bulunuyordu bu kez.

Tüm bunları Jacques Pervititch’in kent haritaları sayesinde hayal edebiliyoruz. Bugün -tıpkı Galataport’ta olduğu gibi- tüketim işlevli bir ulaşım projesi için harekete geçilen Söğütlüçeşme Tren İstasyonu, eskiden çayır ve bostanlardan oluşuyordu.

Bölgede bulunan 550 farklı ağaçtan 250 tanesinin kesildiği yerel inisiyatifler tarafından tespit edildi. 1980’lerde bir mahallelinin elleriyle diktiği bu ağaçları, şehrin sakini olarak gözeten ekoloji örgütleri ve kent dayanışmaları ise motivasyonunu “yine” yok etmekten alan, Haydarpaşa Garı’nın işlevini de tehdit eden projeye yaratıcı eylemlerle karşı çıkıyor.

Mekânın belleğiyle hiçbir temas kurmayan, kullanıcıların tüm ihtiyaç, talep ve sözlerine kulak tıkayan, kamuyu bilgilendirme sorumluluğunu dahi üstlenmeyen, şehir hakkını gasp eden yönetim anlayışına karşı bir mücadele bu. 

İlgili kamu kurumları dururken, bir inşaat firmasının açıklamasıyla yüz yüze bırakıldı mahalle sakinleri. Daha önce Haydarpaşa’da ve başka kent hareketlerinde de gördüğümüz şeylerden biri işte bu “şehrin kurumsuzlaşması”. 

Kamu kurumları artık kendini halka bilgi verme, şeffaf olma, hesap verebilir olma gibi noktalarda yükümlü olarak görmüyor. Ne TCDD ne Kadıköy Belediyesi ne de “yaşam vadisi” projesiyle açıklamada adı geçen İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Söğütlüçeşme’deki işin aslını açıklama görevini üstlenmiyor.

Fıratcan İnşaat’ın yaptığı açıklama ise firmanın kendi itibarını tesis etme çabasından ötede değil. Korunmaya değer görülmeyen, sağlıksız ve istilacı olduğu, kuruduğu, taşınması mümkün olmadığı iddia edilen, yani kesilen “bazı ağaçlar” hangileri? “Türkiye’de bir ilk olarak” lanse edilen, “modern” şekilde taşındığı söylenen ağaçlar hangileri? “Viyadüklerin alt bölümlerine tek katlı yiyecek-içecek yerleri” yapılacağı iletilmiş ama bunların kaç tane olduğu, hangi ihtiyaçlara ve işlevlere yönelik planlandığı konusunda sır verilmemiş. 

Tüm bunlar, spesifik bilgilerin projeyi masum göstermek adına paylaşılmadığını düşündürüyor. Ankara Garı’nda yapıldığı, Haydarpaşa Garı’nda denendiği üzere, bu projenin de TCDD’nin elindeki taşınmazları daha kârlı bir şekilde değerlendirme girişimlerinden olduğu görülüyor. Şehrin kurumları, kamu yararı yerine daha çok “tüketimi” ve “değişim değerini” ön plana alan politikalarla doğrudan bir işletmeye dönüşmüş durumda.

 

Haritanın künyesi:

Jacques Pervititch, “Index général du plan immobilier levé sur base de la triangulation officielle,” Kadıköy, 1930, Fransız Anadolu Araştırmaları (IFEA) Koleksiyonu. 

Ayrıca online erişim için bkz. https://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b101007335.r=kadikoy%20pervititch?rk=21459;2