Bir Devrim Provası Olarak 15-16 Haziran

Üzerinden 52 yıl geçse de işçi sınıfının büyük 15-16 Haziran kalkışması güncelliğini koruyor. Kararlı, bilinçli ve militan niteliğe sahip bu olay, bir sendika yasasıyla ilgili olsa da sendikal ve ekonomik mücadelenin sınırlarının ötesinde bir anlama sahiptir. 15-16 Haziran esas olarak siyasi niteliğiyle öne çıkar ve bir sosyalist devrimin öznesinin neden işçi sınıfı olacağına dair bizlere birçok veri sunar. Bu bakımdan 52 yıl önce gerçekleşmiş bu olay, halen koşulları altında yaşadığımız ve insanlığı krizden krize, yıkımdan yıkıma sürükleyen kapitalizmin mezar kazıcılarını bizlere net bir şekilde hatırlattığı için güncel bir yöne sahiptir.

Bu büyük olayın ardından çok zaman aktı, zaman her şeyi değişti. Ülkede birçok şey değişmiş olsa da değişmeyen genel bir çerçeve var.  Ekonomik kriz ve vahşi neoliberal çalışma rejimleri altında genel manzara aynı: Halen kapitalizm var, halen işçi sınıfı ve burjuvazi var, halen mücadele var ve halen daha iyi bir dünya tahayyülü var.

Dünya genelinde yükselen bir devrimci dalganın üzerine 15-16 Haziran büyük işçi kalkışması, işçi sınıfı ve ezilenlerin hareketinin görece durgun ve dağınık bir dönemden hızla nasıl aktif ve yıkıcı bir döneme geçebileceğini göstermesi bakımından da önemli. Daha 1968 kalkışmasına gelmeden Çin ve Küba devrimleri dünya genelinde ezilenlerin moralini yükseltmişti. Dönemdeki hızlı proleterleşme beraberinde işçi sınıfı hareketinin yükselişini getiriyor, 1968’de ise gençlik ve işçi sınıfı mücadelesinin zirvesi yaşanıyordu. Bu etki öyle bir etki ki, 1968 yılında sosyalist bloktaki ülkelerde bile bürokratizmi hedefe koyan bir karşı çıkışı tetikliyordu.

Öyle bir dalga ki, İtalya’da işçi sınıfı konseyleri, Fransa’da aylara yayılan komiteli grevler ortaya çıkıyordu. Bizim 68’imiz de bu dalgadan bağımsız değildi. 1967’de DİSK’in kuruluşu bu dalganın işçi sınıfı hareketi içerisindeki yansımasının önemli bir göstergesiydi. Bu yükselişin önünü Türk-İş ile almak için yapılmaya çalışılan iş kanunları değişiklikleri arı kovanına çomak sokuyor, yükselişteki işçi sınıfı hareketinin öfkesini daha da arttırıyordu. 15 Haziran sabahı öfke sokaklara taşıyordu.

Aksiyon ve Yıkıcılık

En kitlesel eylemlerin yaşandığı İstanbul başta olmak üzere birçok ilde işçiler, gerçekleştirilmek istenen yasa değişikliğine karşı harekete geçtiler. 15 Haziran 1970 sabahı İstanbul’un hem Anadolu hem Avrupa yakasında işçi havzalarından çıkan işçiler iki gün sürecek militan bir eyleme imza attılar. Bu eylemler Türkiye Devrimci Hareketindeki bazı yaklaşımları da derinden sarsacaktı. İşçi sınıfı, bir özne olarak öfkesini açığa çıkarıyor ve militanlığıyla tarihe müdahale ediyordu.

Nostalji Değil Yaşayan Bir Ruh

İşçi sınıfı tam da bu nedenle tarihin devindirici gücü, sosyalizmin kurucu öznesi olacaktı. Kapitalizm çok ama çok büyük bir nüfusu mülksüz ve adaletsiz yaşamak zorunda bıraktığı gibi, bu insanları küçük bir azınlığın yasal denetimi altında yaşamaya zorlar. Ve siyasal olarak da denetim bu azınlığın elindedir. Siyasi erk bir azınlık sınıfının elinde cisimleşmiştir.

Bu tabloyu değiştirmek isteyen farklı kesimler olabilir. Ama yalnızca tek bir kesim bu erki doğrudan hedef alabilir: işçi sınıfı. İşçi sınıfının üretimden gelen gücü bu tabloda özel bir öneme sahiptir. Bu bakımdan 15-16 Haziran direnişi bizlere çok şey anlatıyor. İşçi sınıfı harekete geçtiğinde, başka hiçbir gücün hareketinin yaratamadığı bir enerji çıkar ortaya. Ekim Devrimi böyle bir hareketin ürünüydü. 15-16 Haziran elbette siyaseten örgütlü bir gücün bir devrim denemesi değildi. Ama devrimci bir ruhu barındıran bir provaydı. Birdenbire tüm sistemin işleyişine ket vurabilen bir büyük kalkışma, işçi sınıfının harekete geçtiğinde neler yapabileceğini gösterdi. Bugün, şubat ayından bu yana yükselen işçi direnişlerinin bilmeden de olsa temsil ettikleri siyasal anlam buydu. Ekonomik temelli taleplerin içerisinde rüşeym halinde bir bilinç vardı. O bilinç işçi sınıfının mücadele geleneğinde nesilden nesle aktarılan ruhtan başkası değildi. O bilinç 15-16 Haziran direnişinde zirve yapan bilinç sıçramasını bilmeden de olsa taşıyordu. Gün gelecek o bilinç milyonları saracak. Gün gelecek sosyalizm bu topraklarda köklenecek, meyvelerini verecek. 15-16 Haziran direnişi bize bunu gösterdiği için bugün halen güncel.