Feminist Şehirler İnşa Etmek – Marion Roberts

Patriyarkal şiddet şehirlerimizin içinde inşa edilmiş durumda, ama Marion Roberts’in öne sürdüğüne göre dünyanın dört bir yanından kent tasarımcıları bunu çözmenin yollarını buluyorlar.

Londra’da sokaklar, meydanlar ve parklar gibi kamusal alanlarda -görevde olan bir polis memurunun da dahil olduğu bir vakayı içeren- yabancılar tarafından işlenen kadın cinayetleri, kadınlar ve kız çocuklarının en temel vatandaşlık haklarını yerine getirmekte bile özgür olmadıklarını çarpıcı bir biçimde gösterdi. Bu haklar, nüfusun yarısının da kamusal ve yarı kamusal alanlarda, gecenin ve gündüzün herhangi bir zamanında cinsel taciz ve şiddet korkusu olmadan özgürce hareket edebilme durumunu içermelidir.

Kadınların ve kız çocuklarının haklarına karşı olan bu sınırlamalar sadece Birleşik Krallık’a özgü değil. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi, yorum ve jestlerden tecavüz ve kadın cinayetlerine kadar uzanan bir yelpazede kamusal alanlarda cinsel şiddetin tüm dünyada “gündelik bir olay” olduğunu belirtiyor. 1980’lerde Birleşik Krallık’taki kadın örgütleri toplu taşımada cinsiyetçi reklamlara karşı kampanya başlattı. Şimdilerde, dijital medyadaki gelişmelerle birlikte, birçok şehir merkezi ve alışveriş merkezi, Avustralyalı akademisyen Nicole Kalms’ın tanımlamasına göre, aşırıya kaçmayan pornografiyi ima eden hetero-normatif görsellerin ortalama müşterinin karşısına çıktığı hiperseksüel ortamlara dönüştü.

Cinsel taciz ve şiddet deneyimleri, özellikle sınıf, ırk, engellilik ve cinsel yönelim gibi diğer sosyal eşitsizliklerle kesişiyor. Tüm bu göstergeleri; dikkatleri, yapılı çevrede ve siyasetçilerin ve plancıların zihniyetlerinde yerleşik, köklü, uzun süredir devam eden eşitsizlik “yapılarından” uzaklaştırarak bir kentsel planlama ve tasarım gündemi aracılığıyla takip etmek şaşırtıcı olabilir.

Kentsel planlama ve tasarım, teknik bilgi, dil ve normları, şehirlerin nasıl çalıştığına dair bir sosyal bilim anlayışıyla birleştirir. Yasalar ve neoliberal ekonomi tarafından sınırlandırılır, ancak aynı zamanda toplumsal cinsiyet etki değerlendirmeleri, toplumsal cinsiyet denetimi ve toplumsal cinsiyete dayalı bütçeleme gibi teknikler ve araçlar aracılığıyla BM ve AB gibi kurumlar tarafından belirlenen toplumsal cinsiyet eşitliği hedeflerinin ideallerini karşılamayı amaçlar.

Sosyalist feminist bir yaklaşım; genel olarak kadınlar ve kız çocukları tarafından üstlenilen yeniden üretim işi, bakım işi ve ev içi sorumlulukların tanınmasını ve üretimle eşit ölçüde değerlendirilmesini talep ederek bu teknik karmaşıklığın üstesinden gelir. Bu meydan okuma, var olan yaşam koşullarını geliştirirken aynı zamanda radikal bir dönüşümün önünü açma potansiyeline sahip.

Emek, Bakım ve Şehir

Bugüne kadar sadece Viyana Belediyesi bu yaklaşımla övünebilir, ancak toplumsal hareketlerin, ilerici siyasetçilerin ve yerel yönetim şehir planlamacılarının, mimarların ve ulaşım planlamacılarının ilham verici müdahalelerde bulunabildiği birçok örnek var. Bunlar şehir ve bölge planlamalarından küçük bireysel alanlara kadar çeşitlenen farklı ölçeklerde bulunmakta. Latin Amerika’da, Kanada’da, İspanya’da ve başka Avrupa şehirlerinde bulunan ilginç vaka çalışmaları var. Aşağıdaki örnekler bunların kapsamı hakkında bir fikir vermekte.

Bir mimarlık akademisyeni olan Daphne Spain, hizmet sektörünün yükselişi evde karşılığı ödenmeyen çalışmayı alıp dışarıda karşılığı az ödenen çalışmaya -örneğin, fast food gibi satış noktaları ve sosyal bakım- dönüştürerek dağınık ve merkezi olmayan bir metropole yol açtığından, değişen toplumsal cinsiyet ilişkilerinin çarpık kentleşmeye katkıda bulunan bir faktör olduğuna dikkat çekiyor. Bununla mücadele etmek için Viyana Belediyesi, ücretli çalışma, ev işi ve bakım sorumluluklarını uzlaştırmanın zorluklarını, planlama stratejisinin merkezi bir ilkesi olarak kabul ediyor. Kalkınma planı “kısa mesafeli bir şehir” üzerine kurulu ve gündelik yaşamı sağlıyor.

Bu iyi tasarlanmış ve iyi bağlantılı mahalleler içeren çok merkezli bir şehir planlaması yapmak anlamına geliyor. Örneğin, Viyana’nın yeni kentsel uzantısı Aspern Seestadt, öngörülen 20.000 haneyi hızlı bir metro bağlantısıyla Viyana şehir merkezine bağlıyor ve kentsel uzantı içinde farklı istihdam olanaklarının yanı sıra yeterli okul, kreş, sağlık hizmeti, Avusturya’nın ilk gözetimli ana caddesi, konaklama ve eğlence tesisleri, mülteciler için tesisler ve göl çevresinde yeni bir şehir parkı içeriyor.

Madrid’teki bir şehir planlama profesörü Inés Sánchez de Madariaga tarafından 2009’da yapılan çığır açıcı çalışma “bakım hareketliliği” kavramını tanıttı. Madariaga, İspanya’da işe gidip gelmeyi vurgulamak için ulaşım istatistiklerinin derlenme yöntemine meydan okudu. Bunun yerine, Madariaga “bakım işinin” günlük işe gidiş geliş kadar çok seyahat ürettiğini ve bu nedenle daha iyi karşılık görmeyi hak ettiğini gösterdi. Toplumsal cinsiyet ilişkileri dönüşüp değiştiğinden ve yer ve tarihin özgül şartlarına bağlı olduğundan, uzun süredir devam eden varsayımlara meydan okumak adına verileri kullanmak feminist bir yaklaşımın önemli bir bileşenidir.

Herkesin Şehri

Birçok şehirde güvenliği ve güvenlik algısını artırmaya yönelik girişimler teşvik edildi. Barcelona’da, Sarah Ortiz Escalante ve feminist örgüt Collectiu Punt 6 tarafından seks işçileri de dahil olmak üzere gece çalışan işçilerle yapılan araştırma eylemi, özellikle tehlikeli yerleri belirledi ve bu bilgiler bölgesel plana eklendi. Mexico City’de kadınları hedefleyen “Daha Güvenli Sokaklar, Daha Güvenli Yollar” başlıklı bir program, 200 kilometrelik sokak ve yaya yollarında daha iyi aydınlatma, güvenlik kameraları ve alarm butonları getirdi. Kamusal alanlarda yapılan diğer iyileştirmelerle birleştiğinde, bu, kadınlara karşı sokak suçlarını yüzde 29 oranında azalttı ve 2018-2021 döneminde güvenlik algılarını yüzde 40 arttırdı.

Gece ekonomisinin genişlemesi LGBTQ bireyleri için güvenli alanlar yaratılmasına yardımcı oldu. Bu durum mülk değerlerindeki değişikliklere karşı savunmasızdır ve belirli planlama müdahaleleri gerektirir, ancak bunlardan bazıları Londra’nın “gece çarı” Amy Lamé tarafından desteklenmiştir.

Şehre karşı feminist bir yaklaşım, kadınlara sadece mağdurmuş gibi yaklaşılmasından çok daha fazlasıdır ve bütün eşitsizlikleri ele alır. Örneğin, küresel “erkek barakaları” hareketi, ekonomik yeniden yapılanma yoluyla ötekileştirilen yaşlı erkeklere yardımcı olur. Toplum tarafından geride bırakıldığını hisseden erkeklerin bir araya gelip sosyal açıdan faydalı işler yapabilecekleri atölyeler oluşturmak, itibarın geri kazanılmasına yardımcı olur ve kentsel anlamda marjinal alanlardan iyi yararlanır.

Bu örnekler gösteriyor ki adil ve eşit vatandaşlığa yönelik herkesin haklarını savunan şehirler yaratma mücadelesi herkese farklı yönlerden dokunuyor. Toplumsal hareketler, kararlı siyasetçiler ve eğitimli profesyonellerin hepsi, sonucunda hayatımızı şekillendirecek şehir tabiatını dönüştürmede oynayacak role sahipler.

 

Marion Roberts, Westminster Üniversitesi’nde kentsel tasarım profesörü ve Making Space: Women and the Man-Made Environment (Verso) kitabının ortak yazarıdır.Bu makale ilk olarak ‘Educate, agitate, organise’ isimli derginin 235. sayısında yayımlanmıştır. 

(Bu yazı İngilizceden Türkçeye Yaren Koşaner tarafından çevrilmiştir. Orijinali için: https://www.redpepper.org.uk/building-feminist-cities/)