Sol, Putin’in Tarafındaymış Gibi Davranmayı Bırakın – David Broder

Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgali, açıkça gerici bahanelere dayanıyor. Sol’un onun gündemiyle hiçbir ilgisi yok ve ABD’nin askeri müdahalesine karşı çıktığı için özür dilememeli.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali mide bulandırıcı. Vladimir Putin, Pazartesi günü, “Kiev rejiminin” Donbas’taki ihtilafın “askeri yollar” dışında herhangi bir şekilde çözülmesini reddettiğini iddia etti. Rusya Devlet Başkanı, şimdiden Donbas bölgesinin ötesine yayılan ve daha büyük bir yangın riskini göze alıp çok daha fazla kan dökerek sorunu çözeceğini iddia ediyor.

Putin’in Ukrayna’nın bağımsızlığını açıkça hiçe sayması, günümüzdeki öldürme ve yaralamaların nedenlerini bulmak için ortaçağ mitlerini araştıran makalesinde ifade edildiği gibi, gerici bir uygarlık siyasetini ifade ediyor. Doğru, bir keresinde SSCB’nin çöküşünün geçen yüzyılın “en büyük jeopolitik felaketi” olduğunu mükemmel bir şekilde iddia etmişti. Yine de bu hafta daha eski ve dolayısıyla bir şekilde daha otantik çarlık emperyal düzenini yıkmış olan Lenin’i Ukrayna’nın “mimarı” olarak seçmesi tesadüf değildi.

Putin’in yönetimi kesinlikle Sovyet sonrasında Rusya’da duyulan rahatsızlıklardan meşruiyet kazandı. Hükümetin askerileştirilmiş istikrar inancı ve desteği, 1991 öncesi toplumsal düzenin yıkılmasının ardından gerçek bir halk çaresizliği atmosferinde inşa edildi; bir dizi sınır çatışması, karşılığında onun milliyetçi intikamını radikalleştirdi. Ancak bu hafta Ukrayna’yı dağıtarak “gerçekten komünizmden arındıracağı” konusundaki ısrarı, en resmi Sovyet retoriği “halkların kardeşliğine” bile olan nefretini gösterdi.

Putin, Batı tehdidi veya Ukrayna’daki küçük ama militan bir aşırı sağ azınlık tarafından işgale yönlendirilmedi. Yine de Batı’nın eylemlerinin bu yolun hazırlanmasına yardımcı olduğu açıkça kabul edilmelidir. Bunun nedeni yalnızca NATO’nun 1991 sonrası genişlemesinin Rusya’yı kuşatması veya militaristlerine 2. Dünya Savaşı sırasında harap olan toprakların yeniden tehdit altında olduğunu iddia etme yetkisi vermesi değil. Bunun da ötesinde, Putin’in Donbas’taki azınlıkları savunma iddiası, artık iyice yıpranmış bir “insani” müdahale oyun kitabına dayanıyor.

Irak, Libya ve Yugoslavya’yı mahvedenlerin Putin’i mahkûm etme hakkına sahip olmadıklarını belirtmek, bir “iki taraflılık” alıştırması değildir. Blair, Clinton, Trump ve Putin’in benzerleri, Teröre Karşı Savaş’ta maddi işbirliği ve hepsinin desteklediklerini iddia ettikleri uluslararası hukuku, ortaklaşa baltalayarak çoğu zaman aynı tarafta oldular. Washington defalarca despotlarla ittifak kurdu, sonra onları güvenilmez olarak görmeye başladı, sonra onlara karşı yalnızca kaosu yaymayı başaran askeri saldırılar başlattı. Sol’un, bu felaketleri hatırlamak ve günümüzde tekrarlanmalarını önlemek için her türlü yükümlülüğü vardır.

Bu savaşın aynı zamanda, savaş karşıtı küçük örgütlü solun güçlü bir güvenlik devlet aygıtıyla karşı karşıya kaldığı Rusya da dâhil olmak üzere, iç politika üzerinde daha geniş sonuçları var. Rusların çoğunun savaşı desteklemek için gerçekten seferber olduğu açık değil: Levada Center gibi anketörler, Donbas ayrılıkçı cumhuriyetlerinin tanınmasına (Ukrayna’nın tam ölçekli işgalini boşverin), 2014 Kırım’ın ilhakına göre çok daha az oybirliğiyle destek olunduğunu öne sürüyorlar. Ancak açık sivil direniş sert bir baskıyla karşı karşıya kalacak.

Çatışma mevcut kapsamıyla sınırlı kalırsa asıl kurbanları şu anda tartışmalı olan Donbas sınırının her iki tarafında bulunan Ukrayna’daki siviller olacak. Ülke içindeki aşırı milliyetçi güçlerin baskısı, muazzam güç dengesizliği ve Batı yardımına olan güveni göz önüne alındığında, Volodimir Zelenski hükümetinin nasıl tepki vereceğini tahmin etmek zor. Kendi memleketindeki pek çok kişiyle paylaştıkları ortak dilde Rus toplumuna hitap etmesi kesinlikle takdire şayandı.

Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık’a gelince, Doğu Avrupa’ya asker göndermeseler bile, sözde “Putin’in yardakçıları”na karşı karalamalar, Moskova bağlantılı olduğu iddia edilen medyaya oldukça sert ya da daha fazla baskı uygulamaları ve 11 Eylül’ün ardından gelenlere benzer bir savaş havası bekleyebiliriz. Sol siyasetin kilit odak noktalarından biri, sosyal medya devleri ve devlet McCarthyciliği tarafından halihazırda ihlal edilen kamusal söylem polisliğine karşı direniş olacaktır. Bir diğeri, mültecilerin savaştan kaçıp -ve bunun küresel gıda arzı üzerindeki muhtemel etkisinden- Avrupa’ya yerleşme hakkını savunmak olacak.

Son haftalarda, Batı ülkelerindeki medya-politik retorik, ağırlıklı olarak Sol’u ve savaş karşıtı güçleri yurtiçinde gayri meşrulaştırmaya yöneldi. Bu aynı zamanda Ukrayna’daki olaylarla ilgili gerçek dışılığa ve acizliğe de işaret ediyor. Liberal uzmanlar sık sık Putin’in Avrupalı aşırı sol ve aşırı sağdaki uşaklarından bahseder; yine de hiçbir sosyalist parti Rus bankacılar ve oligarklar tarafından İngiliz Muhafazakarları, Marine Le Pen’in Ulusal Cephesi veya İtalya’nın Lega’sı gibi finanse edilmiyor. Putin’in değişken davranışları kesinlikle liberalleri utandırdı; sosyalistler ona zaten hiç hayran olmadılar.

Soğuk Savaş dönemiyle karşılaştırıldığında bile çoğu ülkede Sol, mevcut krizi durdurmak için etkin bir şekilde harekete geçmeyi bir kenara bırakın, krizle başa çıkmak için siyasi ve örgütsel olarak çok az hazır. Ancak en azından bazı temel ilkelere güvenebiliriz: askeri güç kullanımının amasız bir şekilde reddedilmesi; bir diğerinin suçlarını öne sürerek bir dizi generali haklı çıkarmayı reddetmek; ve hepsinden önemlisi, korkmadan veya hainlik suçlaması olmadan konuşma hakkımızı savunmak.

 

(Bu yazı İngilizceden Türkçeye Caner Malatya tarafından çevrilmiştir. Yazının orijinali için tıklayınız.)