Demokratik Halkçı Bir Seçeneğin Mümkünlüğü, Üçüncü Seçeneğin Zorunluluğu

Tarihsel olanla güncel olanın yakınlaştığı ve solun müdahalesinin güçlü bir toplumsal karşılığının olduğu kritik bir dönemdeyiz.

Çoklu krizlerle çevrili ve ama bir o kadar da imkanlar ve fırsatlar sunan uzun soluklu bir mücadele sürecinin içindeyiz.

Kuşkusuz ki; içerisine çekildiğimiz cehennemi düzenden çıkış için, halkın acil ve yakıcı sorunlarına, değişim ve dönüşüm taleplerine yanıt olacak halkçı bir seçeneğe, köklü bir dönüşüm programına ihtiyaç var.

Bunun için ise; faşizm ve restorasyon ikiliğinde, ana iki egemen kutba bükülmüş ve sıkıştırılmış siyaset zeminini kıracak, demokratik halkçı bir düzenin yolunu açacak bir çıkış kapısına var gücümüzle yönelmemiz şart!

İşte bu ihtiyaç ve yönelimi somutlamak için, aynı anda çok yönlü adımlar atmak ve aynı anda birçok mecrayı oluşturmakla yükümlü olduğumuz kaotik ve ama bir o kadar da kurucu bir anın eşiğindeyiz.

Bu kurucu an, ancak kurucu bir müdahale ve sorumlulukla yürütülebilir ve yeniden kuruluşa dönüştürülebilir.

Emekçi sınıfların, halkın, aşağıdakilerin, tabanın ihtiyaçlarına, taleplerine, özlemlerine, arzularına yaslanarak tarihe müdahale etme iradesinde bulunmak ancak ve ancak halka karşı sorumlu bir tutumla örgütlenebilir.

Sosyalistlerin görevi işte bu yolu açmaktır.

Sosyalist sol, tarihin çağrısına icabet edip üzerine düşen görevlere talip olur ise, halkın önünü açacak ve yeni dönemin devrimci öznesinin yaratılmasında da bir adım ileri atabilecektir.

18 Ocak Toplantısının Politik Muhtevası

Yeni bir dönem, yepyeni görev ve sorumluklarla yüklü.

18 Ocak’ta HDP’nin çağrısıyla, sekiz siyasi partinin (HDP, EMEP, TİP, TÖP, TKP, Halkevleri, SMF, EHP) temsilcilerinin katılımıyla Ankara’da ortak bir masa etrafındaki yan yana geliş ve hemen akabinde yayımlanan ortak deklarasyon, içerisinden geçtiğimiz bu tarihsel momentte, işte bu yüzden oldukça önemliydi.

Öyle ki, bu yan yana geliş, emekçi sınıflara, halklara umut veren, heyecan yaratan bir nitelik ve demokratik halkçı stratejik bir ortaklık zemini olma mahiyeti taşıyordu.

Kaldı ki, demokratik bir dönüşüm için Kürt hareketi ve sosyalist hareket arasındaki ittifakın stratejik ve zorunlu olduğunu da gören bir yaklaşım, bu süreçte oldukça elzem bir nitelik içeriyor.

18 Ocak toplantısı, bu yan yana gelişle yaratılan olumlu hava ve halkta yankı bulan karşılık ile, kamuoyunca epey zamandır tartışılagelen, üçüncü bir seçenek mümkün mü sorusuna, üçüncü seçeneğin ihtiyaçtan da öte bir zorunluluk olduğunu ve bu seçeneğin pekâlâ olanaklı olduğunu göstermiş oldu.

Seçimlere, sandığa, parlamentoya sıkışmamış, halkın demokratikleşme sürecine bizzat ve aktif katılacağı ve halkın söz, yetki, karar sahibi olabileceği bir siyaset zemininin yaratılmasına duyulan ihtiyaca da tekabül ediyordu bu toplantı.

Toplantının bir başlangıç adımı olmasına, ittifakın henüz somutlaşmamış olmamasına rağmen yaratacağı etki şimdiden kendisini hissettirdi.

Ve ama esas iş bundan sonra yapılacaklarda.

Evet, 18 Ocak toplantısı oldukça önemliydi; ama ondan daha da önemlisi akabinde atılacak adımlarda.

Bugün geldiğimiz aşamada solun yan yana gelmeme lüksü de halka sırtını dönerek salt kendisi odaklı bir zeminde yürümeye devam etme lüksü de yok. O yüzden, demokratik halkçı bir seçeneğin inşasını yaratacak bu yan yana gelişin mutlaka somut bir inşaya ve halkçı bir alternatife dönüşmesi gerekiyor.

Zamana Karşı Özgür Değiliz

Ülke kritik bir kavşakta, işçiler ayakta, kriz gündelik yaşamın tüm uzuvlarında, emekçi yoksul halk için bıçak kemikte. Tam da hemen şimdi, acilen atılması gereken adımları atmakla, halkın acil ihtiyaçlarının sözcülüğüne bir eylem ve güç birliğiyle soyunmakla mükellefiz. Zam zulüm politikalarına, sefalet ve güvencesizlik düzenine karşı halkın taleplerini sokakta toplumsallaştıracak, pratiğin içerisinden geçerek; ezilenlerin, emekçi sınıfların, halkın çıkarlarını esas alan demokratik halkçı bir çıkışı örgütlü bir vücuda kavuşturabiliriz.

Bugün sosyalistlere düşen görev halkın içinde halkla birlikte halk için sokakta nefes alıp veren siyasal zemini bugünden inşa edebilmektir.

Isparta’da yaşanan karanlık ülkenin karanlığına ışık tutan bir mana taşıyor. Konut fiyatları, elektrik, doğalgaz zamları, donarak ölen insanlarımız, borç batağında intihara sürüklenen nicelerimiz, barınamadığı çaresiz bırakılan gençler, her gün kadın cinayetleriyle yaşamdan koparılan kadınlar, kimlikleri, dilleri, inançları dolayısıyla baskıya, zora, zulme uğrayanlar, nefes alamayan milyonlar… Hepsi yapılması gereken, atılması gereken acil adımlara işaret ediyor.

Bu acil ihtiyaçların işaret fişeği uzun zamandır zaten halkın ekmek özgürlük ve adalet arayışında, aktif ya da pasif direnme biçimlerinde kendini gösteriyor. Ancak, halkın arayışı siyasal bir odakla buluşamadığı için, egemenler karşısında yaptırım gücü oluşturamıyor. İşte bu yüzden de halk bu tarihsel ana solun müdahalesini bekliyor.

18 Ocak toplantısındaki yan yana gelişi, deklarasyonda ifade edildiği gibi, ortak bir mücadele hattına dönüştürüp, kalıcılaştırmak bu müdahalenin zemini olacaktır.

Öte yandan içerisine girdiğimiz fiili seçim atmosferinde, salt seçimlere indirgenmeyecek ama seçimleri de gören bir ilkesel birliktelik zeminine olan ihtiyaç da bu ortak mücadele hattına içkindir. Elbette seçimleri mutlaklaştırmamak kaydıyla, ama seçimlerin de mücadelenin bir aracı olarak gören, halkı seçeneksiz kılan kısırdöngüyü kıracak, ehven-i şerin önüne geçebilecek oyun kurucu bir siyasal hattı da aynı anda açmakla mükellefiz.

Ve ama aynı zamanda, sadece şimdiye, acil ihtiyaçlara ve seçimlere sıkışmayacak bir yerden, şimdiyi ve seçimleri de aşan asgari somut taleplerle yeni bir düzen hedefini de bugünden dillendirecek ortak bir hedefle yürümeye ve programatik bir birlikteliğe ihtiyaç var. Bu ortak hedefin, yeni bir toplum seçeneğinin imkanını açacak bir içeriğe kavuşturulmasına ihtiyacı var. Halkın çıkarlarının sözcülüğünü yaparak, halkın haklarını güvence altına alacak programatik bir belge ve hedef etrafında kendi seçeceğimizi neden yaratmayalım?

İnsanca onurlu güvenceli bir yaşamın inşasında temel ihtiyaçların temel hak kapsamına alınarak ücretsiz ve nitelikli olduğu, çalışma saatlerinin ve ortamının düzenlenerek gelir ve sosyal güvenceli, servet vergisi yaptırımının, kamuculuğun getirilerek gelir adaletsizliğine karşı sermaye düzeninin karşısında halkçı bir düzenle gedik açan, köhnemiş atanmışlar sisteminin ortadan kaldırıldığı, despotik bürokratik makamların lağvedilerek, halkın doğrudan ülke yönetimine katıldığı, söz yetki karar organlarının içinde emekçi halkın olacağı, eşit yurttaşlık temelinde inançlara, kimliklere kör bir düzenin, ulusalcı, devletçi laikliğe karşı demokratik, halkçı, özgürlükçü laikliğin kurucu bir öge olarak yeni düzenin mihenk taşları olacağı yeni bir toplumun inşasını bugün, kuracağımız ortak mücadele hattının omurgasına yerleştirebiliriz. Yeni bir yaşamın, demokratik bir cumhuriyetin bayrağını bugünden dalgalandırarak yürüyebiliriz. Yürümeliyiz.

İşimiz zor, ama imkânsız değil. Şimdi bir sonraki adımı atma zamanı.