Saray Koalisyonunun Çıkışsızlığa Dayanan Çıkış Arayışı

Siyasi iktidar, çıkmaz sokaklarla dolu bir labirentin içinde, bütün tuşlara aynı anda basarak oyunu geçme çabası içerisinde. İktidarda kalabilmek, rejimi tahkim edebilmek adına her türlü kaosu çıkarmaktan asla geri durmayacakları bir savaş stratejisiyle atıyorlar adımlarını.

Kılıçlar çoktan çekilmiş, savaş bayrakları saraydan sallandırılmış durumda.

İktidarın Savaş Stratejisi

Diyalektik o ya; esasında, sürdürülemez bir tablo içerisindeler hem içeride hem dışarıda meşruiyetleri ve yönetme kabiliyetleri daralmış ve tabanları günden güne erir vaziyetteler.

Ne var ki, karşılarında çözülüşü örgütleyip, tasfiye edecek ve iktidar alanına yürüyecek siyasal bir güç olmayışının yarattığı boşluklara yaslanarak ve devlet aygıtlarını tümüyle tekellerinde bulunduruyor olmanın verdiği muazzam imkanları devreye sokarak, var güçleriyle savaşıyorlar.

Savaşıyorlar. Evet, olan tam da bu.

Erdoğan öncülüğündeki saray koalisyonu, iktidara sımsıkı sarılarak, krizleri geniş bir satha yayarak zaman kazanıyor. Kazanılmış her hakkı tırpanlayıp, halkın inisiyatif kazanabileceği her alanı felç etmeye çalışıyor, halka karşı çok yönlü ve topyekûn saldırılarla bu savaşı kazanmak istiyor.

Faşizme Giden Yolda; ‘İç Savaş ve Kaos’ Siyaseti

Bir kadın avukatın emniyetin gözleri önünde erkek şiddetiyle öldürülmesi, başka bir kadının ‘cin çıkarma seansı’ adı altında işkenceye maruz bırakılarak katledilmesi, üniversiteli bir gencin çaresizlik ve aile zoruyla ikamet etmek zorunda kaldığı cemaat yurdunun baskı ve şiddetini dile döküp intihar etmesi… İstanbul ve Ankara’da eş zamanlı olarak göçmen ve mültecilere yönelik adeta bir pogrom girişimi mahiyeti taşıyan ırkçı saldırılar, Bayrampaşa’da uyurken katledilen Suriyeli genç… Hasta tutsakların siyasi rehine olarak cezaevlerinde tutulma politikası, kapitalist ölçü birimleriyle öğretmenleri kategorize eden Öğretmenlik Meslek Kanunu(ÖMK) Tasarısı, sokak hayvanlarının toplatılıp barınaklara kapatılması politikası… Ormanları mülk ve rant kaynağına çeviren ormansızlaştırma kanunu, 20. Milli Eğitim Şura’sında alınan toplumu siyasal İslam ideolojisinin denetiminde tutma ve iktidarın çıkarlarına uygun olarak toplumu koşullandırma projesi olan 4-6 yaş grubu çocukları kapsayan okul öncesinde zorunlu din dersi eğitimi kararı, 6. Yargı paketi adı altında kadınların nafaka hakkını gasp edecek yasal düzenleme… Retoriklerinden eksik olmayan ‘iç savaş ve kaos’ tehdidi, hafta içerisinde ard arda sıralanan İBB’ye, TTB’ye HDP’ye, muhalefete yönelik tehditler Erdoğan odaklı iktidar alanının savaş stratejisinin çok yönlü ve ardışık ayaklarıdır.

Bütün bu girişimler, bir güç gösterisi olarak tanımlanabilir. Ama aynı zamanda yapacak başka bir şeylerinin olmadığını, içerisinde bulundukları çaresizlik ve sıkışmanın boyutuna da gözler önüne seriyor. İktidar koalisyonu siyasal ve toplumsal desteği daraldıkça elindeki kutsal devlet şiddeti aygıtına daha sıkı sarılıyor, saldırganlığının çapı ve şiddeti daha da büyüyor.

Üzerine oturduğu kapitalist emek rejimi, doğa ve yaşam katliamı, erkek devlet şiddeti, eğitimin gericileştirilmesi ve dinselleştirilmesi zeminini daha da sertleştiriyor.

20 Aralık vurgunu ve ilan edilen kurtuluş ekonomisi modeli, yine bu stratejinin üst aklını oluşturuyor.

Halk, enflasyona ezdirilerek, zam, zulüm politikalarıyla terbiye edilmeye çalışılıyor ve şok taarruzlarıyla oy verme davranışı yönetilerek, ıslah edilmek isteniyor.

Halka yönelik topyekûn saldırılar, başta işçiler, emekçiler, yoksullar olmak üzere toplumun geniş kitlelerine yönelirken, özellikle Kürt halkını hedef alan yoğun saldırılar, kadınlara yönelik erkek ve devlet şiddeti ve şimdi göçmen ve mültecilere yönelik ırkçı, faşist saldırılarla, halkın öfkesi krizi yaratanlardan uzaklaştırılıp, emekçiler birbirine kırdırılmak isteniyor.

Politik Psikoloji Yönetimi

Kriz derinleştikçe, krizden çıkış için, ülke tarihi boyunca kullanışlı bir aparat olarak işlev gören halkları, inançları, emekçileri birbirine karşı düşmanlaştıran söylem ve politikalar tekrar ve daha kuvvetli olarak devreye sokularak iktidara kalkan oluyor.

Siyasi iktidar, sınıfsal ve sosyal cinayetlerle, kolektif bir umutsuzluk ve çıkışsızlık ruh hali yaratarak toplumsal güvencesizlik zeminini tırmandırıyor, siyasal hattını kıyım politikalarıyla güdümleyerek yol yürüyor. Gayet bilinçli bir topyekûn politik psikoloji taarruzuyla çıkışsızlığa dayanan çıkışlarının yollarını döşüyorlar.

Kapitalist sistemin halihazırda, işgal edip hasta ettiği ruh ve bedenlerimizi umutsuzluk, güvencesizlik ve çıkışsızlık sosuna bulayarak, dayanışma ve örgütlülüğün bağlarını bir bir kesip yabancılaşma ve yalnızlaştırma politikalarıyla, ülke çapında hâkim olacak kimsesizlik ve bir başınalık duygusunu her an yeniden ve yeniden üreten bir siyasal stratejiyi uyguluyorlar.

Velhasıl-ı, Erdoğan öncülüğündeki saray koalisyonu, toplumsal çürüme ve yıkım politikalarına yaslanarak, esası çıkışsızlığa dayanan bir çıkış yolu arıyor.

Erdoğan’ın muhalefetin seçimi kazanması durumunda Türkiye’nin kaosa sürükleneceği söylemi de OHAL sopasını göstererek ülkenin kaderine el koymaya devam etme çabaları da aynı çıkışsızlığa içkin olan çıkış kapısına işaret ediyor. Bu saatten sonra, onlar için tek çıkış kapısı da diktatörlüklerine giydirebilecekleri tek meşruiyet zırhı da aynı isimle çağrılacaktır: Faşizm.

İşte o yüzden, halkın öfkesinin faşizme yöneltilmesini becermekten gayri yolları yok.

Soru ortada; giderek biriken ve bileylenen halkçı öfke ne yana, kimden tarafa akacak? Ya da paralelinde şöyle soralım: öfkeyi kim, nasıl örgütleyecek?