Amílcar Cabral, Paulo Freire’nin Pedagojisini Nasıl Şekillendirdi? – Curry Malott

Frantz Fanon’un Paulo Freire’nin düşüncesi üzerindeki etkisi iyi bilinir, ancak Brezilyalı eğitimci, Gine-Bissau’lu devrimci entelektüel Amílcar Cabral’dan da önemli ölçüde yararlanmıştır.

Bu yazı, orijinali 20 Ocak 2021’de Liberation School tarafından yayımlanan bir makalenin özetidir.

Amílcar Lopes Cabral, 12 Eylül 1924’te Portekiz’in Afrika kolonilerinden biri olan Gine-Bissau’nun Bafatá kasabasında doğdu. Merkezi bir rol oynadığı ulusal kurtuluş hareketinin, Gine-Bissau’nun bağımsızlığını kazanmasından sadece aylar önce, 20 Ocak 1973’te faşist Portekizli suikastçılar tarafından öldürüldü.

Cabral ve hareketin diğer liderleri, daha büyük bir sömürgecilik karşıtı mücadelede ve küresel sınıf savaşında savaştıklarını, dolayısıyla yakın düşmanlarının yalnızca belirli ülkelerin sömürge hükümetleri değil, genel olarak Portekiz sömürgeciliği olduğunu anladılar. Portekiz sömürgeciliği, 500 yıl boyunca köle ticareti ve Afrika kolonilerinin -Mozambik, Gine Bissau, São Tomé ve Príncipe, Angola ve Yeşil Burun Adaları- sistematik olarak yağmalanması üzerine inşa edildi.

O dönemde dünya çapında büyük oranda Vietnam’daki mücadeleye odaklanılmasına rağmen, Gine-Bissau’da yürütülen mücadelenin ilham verici dinamizmi -Cabral figürüyle birlikte- uluslararası bir ilgi gördü. Basil Davidson, Cabral’ın yazılarının ve konuşmalarının derlendiği ilk kitabın girişinde, Cabral’ı “karşısına çıkan herkese ve her şeye karşı sürekli bir ilgisi” olan ve bunu özgün bir şekilde ifade eden biri olarak tanımladı.

Neredeyse 15 yıl boyunca ulusal kurtuluş hareketini lideri olarak oynadığı rolün bir sonucu olarak Cabral, dekolonizasyonun ve belirlenimci olmayan ve yaratıcı bir şekilde uygulanan yeniden Afrikalılaşma düşüncesinin oldukça etkili bir teorisyeni haline gelmişti. Dünyaca ünlü eleştirel eğitimci Paulo Freire, bir tür militan danışman olarak bulunduğu kurtarılmış Gine-Bissau’daki deneyimlerine dair 1985 tarihli bir sunumunda, Cabral’ın ve Ché Guevara’nın “20. yüzyılın en büyük iki ifadesini” temsil ettiği sonucuna varıyor. Freire, Cabral’ı “Marx’ı Afrikalı olarak okumayı başarabilen çok iyi bir Marksist” olarak tanımlar. Freire’ye göre Cabral, “mücadelenin öznelliğini tamamen yaşadı. Bu nedenle teorileştirebildiği” için öncülük yapabildi.

Eğitim alanında tam olarak kabul edilmese de, Cabral’ın sömürgecilik karşıtı teori ve pratiği, Freire’nin düşüncesinin yörüngesini de keskinleştirdi ve etkiledi. Cabral’ın önderlik ettiği devrimci süreç sayesinde Gine-Bissau, Freire’yi derinden etkileyen, şimdi dekolonyal eğitim biçimleri olarak adlandırılabilecek şeyde bir dünya lideri oldu.

Cabral halkın, toplumun gelişiminin arkasındaki güçlerin etkileşimini yalnızca soyut olarak anlamaması gerektiğini, aynı zamanda kendilerini somut, kolektif ve yaratıcı bir şekilde bu güçlerden biri olarak gören sömürgecilik karşıtı bir pratiği oluşturması gerektiğini biliyordu.

Cabral kurtuluş mücadelesinin, yalnızca Küba gibi diğer örneklerden gelen mücadele taktiklerinin yeniden üretilmesiyle Gine-Bissau’daki Portekiz sömürgeciliğini yenemeyeceğini biliyordu. Aksine, her özel mücadele, taktiklerini kendi bağlamının özelliklerinin bir analizine dayandırmalıdır. Örneğin, Guevara’nın Gerilla Savaşı’nda ana hatlarıyla belirttiği genel ilkelerin değerini kabul eden Cabral, “hiç kimse genel olarak başkalarının deneyimini körü körüne kendi ülkesine uygulama hatasına düşmez. Ülkemizdeki mücadele taktiklerini belirlemek için kendi ülkemizin coğrafi, tarihi, ekonomik ve sosyal koşullarını dikkate almamız gerekiyordu” yorumunu yapmaktaydı.

Cabral, ulusal kurtuluşu sağlayacak birleşik bir hareketi inşa etmek için gerekli olan siyasi gelişmelere odaklandı. Formülasyonlarında, her ikisi de daha büyük bir kültürel mücadelenin birer parçası olan, silahlı mücadele ile siyasi mücadelenin yakından bağlantılı olduğunu öne sürdü.

Cabral için direniş, aynı zamanda kültürel bir ifadedir. Bunun anlamı şudur: “Halkın bir bölümü kültürel bir yaşama sahip olduğu sürece, yabancılar egemenliklerinin devam edeceğinden emin olamaz”. O halde bu durumda, “belirli bir anda, iç ve dış etkenlere bağlı olarak… kültürel direniş… yabancı egemenliğine karşı çıkmak için… yeni (siyasi, ekonomik ve silahlı) biçimler alabilir”. Pratikte, yüzyıllardır sömürgecilik karşıtı direnişe öncülük eden ve hâlâ yaşayan yerli kültürler, siyasi ve ulusal kurtuluş hareketleri ve sosyalist hareketlerle organik olarak birleşecek ve onların içinden ortaya çıkacaktır.

Pratikte Cabral, halkın kültürel yaşamının gelişimini destekledi. Cabral, yalnızca Portekizlilere karşı daha yoğun bir askeri çabayı değil, aynı zamanda Gine-Bissau’nun kurtarılmış bölgelerinde daha yoğun bir eğitim çabasını da teşvik etti. Yine, sömürgecilik karşıtı hareket ile bilginin sömürgesizleştirilmesine yönelik eğitim süreci sıklıkla yanlış bir şekilde farklı ve hatta antagonistik olarak sunulurken, Cabral bunları diyalektik olarak birbiriyle ilişkili şekilde kavramsallaştırdı: 

“Okullar kurun ve eğitimi tüm kurtarılmış bölgelere yayın. İleri eğitim için en azından dördüncü yılını tamamlamış olan 14 ila 20 yaş arasındaki gençleri seçin. Tüm ön yargılı geleneklere, halkımızın inanç ve geleneklerinin olumsuz yönlerine şiddete başvurmadan karşı çıkın. Partimizin her sorumlu ve eğitimli üyesini kültürel oluşumlarının gelişmesi için her gün çalışmaya mecbur edin.”

Bu devrimci bilinci geliştirmenin merkezi bir parçası, yeniden Afrikalılaşma süreciydi. Bu, geçmişe dönme çağrısı değil, kendi kaderini tayin hakkını geri almanın ve ülkede yeni bir gelecek inşa etmenin bir yoluydu. 

“Özellikle de 20 yaşın üzerindeki gençlerin arasındaki başka bir yerde okumak için ülkeyi terk etme çılgınlığına, bir derece elde etme konusundaki kör hırsa, aşağılık kompleksine ve dışarıda okuyan veya ders alan kişilerin bu sayede yarın ülkemizde ayrıcalıklı hale geleceği inancına yol açan yanlış düşünceye karşı çıkın.”

Cabral, halkın desteğini kazanmak ve hareketi güçlendirmek için doğru yaklaşım olarak sabır ve anlayış pedagojisini teşvik etti.

Freire’nin Cabral’ı “her zaman halkın yanında olan, kurtuluş mücadelesinde karşılıklı olarak öğreten ve öğrenen liderlerden” biri şeklinde tanımlamasının bir nedeni budur. Freire’ye göre devrimin pedagogu olarak Cabral’ın “sürekli kaygısı”, “her zaman kendini adadığı militanların siyasi ve ideolojik formasyonuna duyduğu hoşgörülü sabırsızlık” idi.

Daha geniş kurtuluş mücadelesinin bir parçası olarak halkın kültürel gelişimine olan bu bağlılık, onun kurtarılmış bölgelerdeki eğitim çalışmaları hakkında bilgi vermektedir. Freire, “Carbal’ın savaşa gitmeden önce küçük okullardaki çocukları ziyaret ettiğinde, onların oyunlarını paylaşırken ve onlara söylenecek doğru sözü her zaman söylerken gösterdiği hassasiyetin” de onun hakkında bilgi verdiğini yazıyor. “Carbal onlara ‘devrimimizin çiçekleri’ derdi.”

Devrimin bir pedagogu olarak Davidson, Cabral’dan “kelimenin en geniş anlamıyla üstün bir eğitimci” olarak bahseder.

Eğitimin önemi Cabral tarafından her fırsatta yeni bir boyuta taşınmıştır. Bu nedenle, kısa süre önce kurtarılan Gine-Bissau’nun Eğitim Komisyonu’nun eğitime dekolonyal yaklaşımlar konusunda dünyanın önde gelen uzmanı Freire’yi eğitim sistemlerini daha da geliştirmeye katılması için davet etmesi mantıklıydı.

Freire, Dünya Kiliseler Konseyi bünyesindeki Eğitim Departmanı Kültürel Eylem Enstitüsü’nden bir ekibin parçasıydı. Görevleri, halkı Afrikalılıktan arındırmak için tasarlanan ve nesiller boyu süren sömürge eğitiminin bir sonucu olarak kalan sömürge kalıntılarının kökünü kazımaya yardımcı olmaktı. Kapitalist eğitim modelinin değiştirilmesi veya ciddi şekilde yeniden yapılmasının gerektiği gibi, sömürge eğitim modelinin de kaldırılıp yeniden inşa edilmesi gerekiyordu.

“Miras alınan sömürge eğitiminin başlıca hedefleri, halkların Afrikalılıktan arındırılmasıydı. Ayrımcıydı, vasattı ve şifahiydi. Bu sömürge eğitimi ulusal yeniden yapılanmaya hiçbir katkı sağlayamıyordu, çünkü bu amaçla kurulmamıştı.”

Sömürgeci eğitim modeli, gençlerde bir aşağılık duygusu beslemek için tasarlandı. Önceden belirlenmiş sonuçları olan sömürge eğitimi, öğrenenlere pasif nesnelermiş gibi davranarak onlara hükmetmeye çalışır. Bu sürecin bir kısmı halkın tarihini, kültürünü ve dillerini inkâr etmekti. En alaycı ve en kötü şekilde, o zamanki sömürge okulları, sömürgeleştirilenlerin tarihinin gerçekten sadece “sömürgecilerin medenileştirici varlığıyla” başladığı mesajını veriyordu.

Freire ve ekibi ziyaretlerine hazırlanırken Cabral’ın çalışmalarını inceledi ve bağlam hakkında mümkün olduğunca çok şey öğrendi. Onunla hiç tanışmamış olmasına rağmen Cabral’dan öğrendiklerinden bazılarını yansıtan Freire şunları sunar: 

“Cabral’dan pek çok şey öğrendim… Ama ilerici ve devrimci eğitimci için gerekli olduğunu öğrendiğim bir şey var. İkisi arasında bir ayrım yapıyorum: Benim için ilerici bir eğitimci, bizimki gibi burjuva sınıflı toplumda çalışan ve hayali sadece okulları daha iyi hale getirmenin ötesine geçen, yapılması gerekeni yapan kişidir. Ve ötesine geçer, çünkü [onların] hayali, burjuva sınıflı bir toplumun sosyalist bir topluma radikal dönüşümüdür. Benim için bu ilerici bir eğitimcidir. Oysa benim görüşüme göre, devrimci bir eğitimci, süreç içindeki bir toplumda hem toplumsal hem de tarihsel olarak çok daha ileri bir düzeyde [kendini] konumlandırmayı zaten bulmuş kişidir.”

Freire’ye göre Cabral kesinlikle öncü bir devrimci eğitimciydi. Önceden belirlenmişliği ve dogmatizmi reddeden Freire’nin ekibi, Gine-Bissau’ya gelmeden önce halka empoze edilmek üzere ders planları veya programları oluşturmadı.

Ülkeye vardıklarında Freire ve meslektaşları, dinlemeye ve insanlardan öğrendiklerini tartışmaya devam ettiler. Sadece devrimci hükümetin eğitim çalışmalarını öğrenerek onu değerlendirebilir ve tavsiyelerde bulunabilirlerdi. Rehberlik, halkın somut gerçekliği ve mücadelesi dışında yapılamaz. Bu tür bilgiler, öğrenenlerin kolektif olarak aktif katılımı olmadan bilinemez veya yapılandırılamaz.

Freire, yaratılmakta olan eğitimin “mekanik olarak” yapılamayacağının, ama “oluşturulacak toplum için planlı” olmasının ve halkın bilgilendirilmesi gerektiğinin farkındaydı. Cabral suikasta kurban gitmiş olsa da, yazıları ve liderliği, hâlâ eski ideolojiyi taşıyanların yükselen direnişine karşı koymak için gereken siyasi netliğe sahip bir gücün yaratılmasına yardımcı olmuştu.

Devrimci liderler, süreçleri boyunca, yeni dekolonyal pratiği baltalamak için bilinçli olarak çalışan eski ideoloji tarafından “ele geçirilen” öğretmenlerle karşılaşacaklardı. Ancak diğerleri, eski ideoloji tarafından ele geçirildiklerinin bilincinde olmakla birlikte, yine de kendilerini ondan kurtarmaya çalışırlar. Cabral’ın öğretmenler de dahil olmak üzere orta sınıfın sınıf intiharı yapma ihtiyacı üzerine değindiği çalışması öğreticiydi. Orta sınıfın iki seçeneği vardı: ya devrime ihanet etmek ya da sınıf intiharı.

Yeniden yapılandırılmış bir eğitim sistemi için çalışmalar, savaş sırasında kurtarılmış bölgelerde zaten devam ediyordu. Bağımsızlık sonrasındaki meydan okuma, savaş sona ermeden önce kurtarılmış bölgelerde başarılmış olan her şeyi geliştirmekti. Freire, bu kurtarılmış bölgelerde, parti aracılığıyla örgütlenen işçilerin “eğitim meselesini kendi ellerine aldıkları” ve “üretimle yakından bağlantılı ve öğrenenlerin siyasi eğitimine adanmış bir çalışma okulu” yarattıkları sonucuna vardı.

Kurtarılmış bölgelerdeki eğitimi anlatan Freire, eğitim “mücadelenin kendisinin yol açtığı dayanışma iklimini ifade etmekle kalmadı, aynı zamanda onu derinleştirdi. Savaşın dramatik varlığını somutlaştırarak, hem halkın otantik geçmişini aradı hem de şimdiki zaman için kendini sundu”.

Savaştan sonra devrimci hükümet, yeni bir sistem yaratılırken kalan sömürge okullarını basit bir şekilde kapatmamayı seçti. Bunun yerine, “radikal dönüşümü hızlandırabilecek… bazı temel reformları… tanıttılar”. Örneğin sömürgeci ideolojiyle doldurulmuş müfredat değiştirildi. Bu nedenle öğrenciler artık tarihi, sömürgecilerin bakış açısından öğrenmeyeceklerdi. Daha önce sömürgeleştirilmiş olanlar tarafından anlatıldığı şekliyle kurtuluş mücadelesinin tarihi, temel bir ilaveydi.

Ancak devrimci bir eğitim, yalnızca pasif olarak tüketilecek içeriği değiştirmekle yetinmez. Bunun yerine, öğrenenlerin yeni fikirlerle ilgili olarak kendi düşünce süreçlerinin üzerinden eleştirel bir şekilde düşünme fırsatına sahip olmaları gerekir. Freire için bu, sömürgeci beyin yıkamanın edilgen nesnelerinin aktif özneler olmaya başladığı yoldur.

Freire ve ekibi, “var olduğunu bildiğimiz sınırlı maddi koşullar altında gerçekte neler olduğunu görmeye” çalıştı. Bu nedenle açık hedef, “bu koşullar altında daha iyi neler yapılabileceğini keşfetmek ve bu mümkün değilse, koşulların kendisini iyileştirmenin yollarını düşünmek” idi.

Freire ve ekibinin vardığı sonuç, birçok zorluğa ve sınırlı maddi kaynağa rağmen “öğrenenler ve işçiler, ağırlıklı olarak yaratıcı bir çaba içindeydiler”. Aynı zamanda, gözlemledikleri “en bariz hataları”, “öğrenenleri kendileri için çalışmaya zorlamak yerine sözcüklerle oluşturmaya yönlendiren bazı çalışanların sabırsızlığı” olarak nitelendirdiler.

Freire’nin çalışması ve pratiği, dünya çapında bir eleştirel pedagoji hareketi haline gelen şeye ilham verdi. Cabral, bu hareketin merkezi olarak önemli, ancak çoğunlukla tanınmayan bir etkileyenidir. Freire’nin Öğretmeye Cesaret Edenlere Mektuplar alt başlıklı, ölümünden önce hazırlanan son kitabında, Cabral’ın Freire üzerindeki etkisi, “birlikte getirdiğimiz sömürgeci geleneklere karşı savaşmanın önemli olduğu” konusunda ısrar ettiği için önemli olmaya devam ediyor gibi görünüyor.

(Bu yazı İngilizceden Türkçeye Caner Malatya tarafından çevrilmiştir. Yazının orijinaline buradan erişebilirsiniz: https://www.newframe.com/how-amilcar-cabral-shaped-paulo-freires-pedagogy/ )