Ekim Devrimi, Lenin ve Devrimin Güncelliği

Her şey, zamansal ve mekânsaldır. Dolayısıyla doğruluk, güzellik, düşünce ve eylem “somut ve tarihsel” olanda gerçekliğini bulur.

Devrimin güncelliği, tarihsellik içinde bireyin devrimi somut olarak bilince çıkarması; güncel olanın tarihsellik bağlamında düşünülmesi ve eylenmesidir. Toplumsal ilişkilerin köklü dönüşümü olarak devrimin stratejisi ve programının, güncel politika içinde taktiklerle gerçekleştirme iradesidir.

1917 Ekim devrimiyle özdeşleşen Lenin de kendi zamanının kendi coğrafyasının bir devrimcisi olarak, Marksist öğreti kılavuzluğunda “devrimin güncelliğini” hissedip yaşayarak; düşünerek, eyleyerek önder kişiliğini ortaya koymuştur. 

Kavram Olarak “Güncel”

Güncel/güncellik sözcüğü, Fransızca aktüel/act(eylemek), “gündem” sözcüğünün kökeni gösterilen Latince “agendum(davranmak)” ya da “mod, usul, taza/taze, yeşil” içerikleriyle düşünüldüğünde daha somut anlamlarını bulur.

Düşünce ve eylem birliğidir güncellik. Devrim “moduna girmek” devrimin “usulünce” gitmektir. Yaygın halk deyimleriyle devrimin “telinde çalmak” devrimcinin “içindeki tazelik”tir, devrimin güncelliği fikri ve ruhu.

Devrimin ön günlerinde Lenin “gri teoridir, dostum; ama yeşil yaşamın sonsuz ağacıdır” derken bu anlam ve ruhla seslenir.

Neden Devrim Günceldir?

Devrim, bireylerin romantik coşkusuyla gelen fetişleştirilmiş bir iradeden değil, bilimsel temelleriyle tarihsel bir olgu olarak meydana gelir. Lenin için devrimin güncelliği meselesi daha inançlı, daha iradeli devrimci olmasından öte; onun Marksist tarih bilimi “tarihsel materyalizm” ışığında devrimin koşullarını temellendirmesinde aranmalı.

Tarihsel materyalizm, proletarya devriminin teorisidir. Tarihsel materyalizmin özü, emek- sermaye çelişkisinde proletaryanın tüm sınıfsal varlığını belirleyen toplumsal gerçekliğinin düşünsel özeti/sentezi olduğu; kurtuluş mücadelesi veren proletarya, devrimci öncü rolünün berrak bilincini onda bulduğu için böyledir.

Lenin’in büyüklüğü Marksist öğretinin, tarihsel materyalizmin özünü derin ve geniş kavrayışında; bunun yanında yaşadığı dönemin, kapitalist sistemin fenomenlerinin proleter devrime yönelik eğilimlerini doğru olarak analiz edip kavramlaştırmasında saklı.

O halde soralım: Lenin’e göre Neden Devrim günceldir? Hangi olgularla temellendiriyor?

Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması

“Emperyalizm” kitabını Lenin, I. Dünya Savaşı ve iç savaş koşullarında 1915 yılında yazar. Kapitalist üretim ilişkilerinin, “serbest rekabetçi” aşamadan evrilerek nitel değişime uğradığını tespit eder. Yeni evreyi de “emperyalizm” kapitalizmin en yüksek aşaması olarak adlandırır.

 Sermaye gruplarının (Banka, sanayi, toprak, ticaret) iç içe geçip sentezlenmesiyle oluşan tekelci “Finans kapital” niteliğiyle emperyalizm, sermaye ihracı, sömürgeleştirme politikası; sermayenin çıkarı doğrultusunda dönem olarak kapitalist devletlerin birbiriyle, ezilen halkların sömürgeciliğe karşı “ulusal kurtuluş” savaşlarıyla karakterize olur.

Lenin’in en büyük üstünlüğü, emperyalizmin ekonomik teorisini çağımızın bütün sorunlarıyla birbirine somut olarak bağlamayı başarmasındadır. Kautsky’nin “ultra emperyalizm”, Polonyalı küçük burjuva sosyalistlerin “emperyalist ekonomizm” teorilerindeki sermayeye” barış ve ilericilik” misyonu yükleyen, dünya savaşı bir tesadüftü anlayışına karşı, devletlerarası savaşların sermayenin yeni pazar arayışı içinde bir zorunluluk olduğunu sosyalistlerin görevinin Marksizm’in özünden sapan II. Enternasyonal sosyalistleri gibi “yurt savunması” gerekçesiyle sermayenin değil; proletaryanın sınıf savaşı ve devrim için mücadele etmek gerektiğini bilimsel açıklıkla temellendirmesidir.

İşte buradan hareketle Lenin emperyalist dönemde proletarya devrimleri çağının başladığını tespit etmiş; emperyalizmin ekonomi teorisini siyasala, somut taktiklerle bağlayarak devrimin güncelliğini bilince çıkarmıştır.

Proletaryanın Öncülüğü

Proletaryanın tarihsel görevi kendini burjuva sınıfla her türlü ideolojik uzlaşmadan kurtararak, kendi sınıf çıkarları ve öncü rolü doğrultusunda bağımsız temelde sınıf bilincine erişmesidir.

Proletarya tarihsel rolünün nesnel temelini kapitalist üretim sürecinde bulur. Emek sermaye çelişkisinin uzlaşmaz çelişkisi proletaryayı tarihsel olarak devrimci öncü kılar.

Lenin emperyalist dönemle birlikte burjuvaların “devrimci barutunun” tükendiği burjuva demokratik görevlerinin artık proletaryaya geçtiğini tespit eder. Emperyalist ülkelerde proletaryanın içinde geri kalmış ülkelerin proletaryasının aleyhine “ayrıcalıklı” işçi zümreleri oluşması nedeniyle devriminde öncülüğünün Rusya gibi kapitalizmin az geliştiği ülkelerin proletaryasına düştüğünü belirtir.

Öncü Parti ve Kitleler

“Lenin’in örgüt düşüncesi, devrim olgusunu, devrimin güncelliğini şart koşar”[1] der Lukacs “Proletaryanın siyasallaşmış militan bilinci ve eylem bütünlüğü olarak parti, bir sınıf mücadelesi aracı olarak düşünülür”; sınıftan kopuk “elit” olmaktan uzak esas olarak proletaryanın sınıf bilincinin cisimleşmesidir parti örgütü. 

“Siyasal sorunlarla örgütsel sorunlar mekanik biçimde birbirinden ayrılamaz” diyor ve ekliyor Lenin; “Bolşevik parti örgütünü, proleter devrimler çağında yaşadığımızdan bağımsız kabul ya da reddeden biri, bu örgütün mahiyetinden kesinlikle hiçbir şey anlamamıştır”[2]

Parti, sermayenin, devletin örgütlenme ve zor gücü karşısında işçi sınıfının bağımsız ideolojik politik hattı için, kolektif bilinç ve eylem gücü oluşturma zorunluğundan doğar.

Lenin’e göre o dönemin Rusya koşullarında Otokratik çarlık Rusya’sında parti, proletaryanın çelik disiplini içinde, profesyonel kadroların planlı hedefli komiteli örgütlenmesidir.

Bu yönüyle Menşeviklerin geniş liberal örgütlenmesinden ayrılır. Bolşevik parti, dar kadro ve iradeli duruşuyla Blankist (darbeci) diye nitelenmiştir sık sık. Leninist parti kadrosu kitlelerden bağımsız iradeli eylemlilikleri ve örgütlenmesiyle bu modeleli anımsatabilir belki ancak Lenin’in düşüncesinde bir parti kitleden kopuk olarak devrimi yapma görevini üstlenmiş değildir. 

Devrim; partinin değil, işçi sınıfı ve yoksul kitlelerin eseridir, parti ise devrime kılavuzluk eder. Parti ve kitle diyalektik bir etkileşim içindedir.

Bolşevik militan kadro ne kitlenin peşinde sürüklenen burjuva liberal ne de darbeci küçük burjuva karakterde bir siyaset yürütür. O, “daima bir adım önde” olarak kitlelerle kaynaşmış proleter bir siyasi duruş sergiler.

Leninist örgüt anlayışı, “ekonomistlerin” toplumda ekonomik güçlerin mekanik işleyişinden, evrimci, “kendiliğindenci” devrim anlayışından da bir kopuştur.

Devrim kitlelerin yıkıcı yaratıcı enerjisinin, sınıf çelişkileriyle ivmelenen; “süreklilik içinde sıçramalı” bir gelişimdir. Lenin bu bilinçle hareket eder.  

İktidar Sorunu ve İttifaklar

“Her devrimin temel sorunu iktidar sorunudur” diyerek “kendiliğindenlik” ve evrimci, reformist siyaset tarzından ayırır kendini Lenin. 

Proletarya için iktidara gelme sınıflar savaşının devrim konağıdır. Devrimci mücadelede en önemli siyasal bakış, sınıfın, kitlelerin iktidar olma ve toplumu yönetme gücüne inanmaktır. Lenin Ekim devrimi sırasında günün en önemli mücadele örgütü olan Sovyetlerin gücüne inanarak “Bütün iktidar Sovyetlere” sloganını şiarlaştırır.

Çarlık otokrasisini yıkan Şubat devrimi(1917) günlerinde işçi, köylü, asker Sovyetlerini sadece bir mücadele örgütü olarak bilip iktidar gücü olabileceğini görmeyen; bu nedenle de devrimi burjuva bir hükümetin iktidarına bırakan görüşlere karşı, büyük bir düşünsel netliktir, bu slogan. 

Devlet bağlamında devrimin güncelliği, devletin sınıfsal niteliğini, onun egemen sınıfların sömürü ve zor aracı olduğu netliğiyle bakıştır. Lenin’in Sovyetleri bir devlet aygıtı olarak belirlemesi, bu devleti sınıfsal ve net kavrayışının sonucudur.

 Siyaseti Tarzı

Marksist öğretinin genel şekillenişini şöyle tariflemek mümkün. Marx ve Engels, ütopik sosyalizmi(Paul Faurier) bilimsel temellere taşıyarak sosyalizmin ahlaki, kurgusal ve tesadüfi bir toplum olmayıp, sınıflar mücadelesinde şekillenen “bilimsel nedenlerini” ortaya koyarlar. 

Lenin’de ise Marksist öğreti bir “ideoloji” haline gelir. Proletaryanın kendi sınıf çıkarı ve iktidar olma ufkuyla çelişkileri çözerek toplumu özgürleştirme gerçekliğine bürünür. Marksist siyaset tarzı yeni bir nitelik ve biçim kazanmıştır.

Leninist siyaset her şeyden önce daima “bir adım önde olma” program ve hedef doğrultusunda “hamle, sürekli hamle” ilkesinden hareket eder. Bu güçlü bir irade ve öngörü olduğu gibi başarıya odaklanmış, tempolu bir tarzdır. Devrimin güncelliğinin partide, kitlede “her anda” hissedilmesinin “diyalektiğini çalıştırmak” tır.[3]

Siyasetinin bir başka özelliği “somut durumun somut tahlili” belirlemesiyle, olgular somut tarihsel niteliğiyle ele alır. Süreklilik içindeki kopuşları, nicel birikimlerdeki sıçramaları görmektir.

Politikanın nesnesi “an”dır. Dolayısıyla o “şimdi” içinde anlamlanır. Bu nedenle tempoluluk ve “zamanlama” ister. Çünkü “taş yerinde ağırdır” ve devrimcinin emeğinin başarı ölçütü “şimdi ve burada” yapılan politik hamlelerdir. Görevlerini ertelemeyen, planlı, sonuç alıcı yoğunlaşma içinde atılan pratik, politik adımlar sonucunda, devrimin günceliği militanın düşünce ve eyleminde somutlaşır.

“Zinciri sürükleyen temel halka” Lenin’in Bolşevik siyasetinin bir başka önemli özelliği olarak öne çıkar.

Dogmatizme, pozitivizme saplanmadan diyalektik olarak toplum içindeki çelişkileri görüp sürükleyen “temel halkayı” yakalayıp, tarihsellik bağlamı kurarak sınıflar savaşının teorik politik hattını oluşturur.  

Devrimci Reel Politik

Lukacs, dönemin dogmatik Marksist, reformist parlamenter siyaset güdümünde olan siyasetçileri reel politik olarak nitelendirir. “Sınıf mücadelesinin nihai sorunlarıyla ilgilerini saptamadan, salt “günlük sorun” olarak bakan sosyal demokrasinin gerçekçi politikası, işçilerin gözünde sosyalizme bir ütopya karakteri vermiştir.”[4]

Ütopyacılık, devrimin güncelliğinden, sosyalizm hedefinden uzaklaşmadır. Güncel olan tarihsel bağlamından koparıldığında yürütülen siyaset partiyi ve kitleleri, kendiliğindenci, reformist, sadece atılan pratik adımları gören parlamenterist siyasete sürükler.

Lenin’in ise “somut durumların somut tahlili ve zinciri sürükleyen halka” temelindeki günlük siyaset yürütümü devrimci reel politik karakter taşır. Sınıfın günlük sorunlarını sınıfın tarihsel sürecine bağlar. Gerçekliğin içinde açığa çıkmamış olanakları, yaratıcı olasılıkları görür. Devrimci, değiştirici yön buradan doğru nitelik kazanır.

Devrimin Güncelliği ve Diyalektik 

“Diyalektik, insan aklının, karşıtları neden ölü ve taşlaşmış olarak değil de canlı, koşullara bağlı devingen, birbirine dönüşür olarak kavranması gerektiğini gösteren teoridir”[5]

Lenin’in bu saptamasında devrimin güncelliği bilincini, Ekim Devrimi’ne giden siyasi damarı yakalamak mümkün. Bütün kategorisinden günlük politikanın tarihsel hedeflere bağlanması olan devrimci siyasete, emperyalist zincirin en zayıf halkası teorisine, geri kalmış bir kapitalist ülke olan Rusya’da devrimin kopabileceğine, “karşıtların birbirine dönüşmesinden, burjuva demokratik devriminin Sovyet iktidarına  dönüşmesine; süreklilik içinde kopuş”  diyalektiğinde, dogmatik Marksizm’den (Plehanov, Martov, Bernstain, Kautsky) kopup Marksizmi Rusya özgünlüğünde yorumlayıp(işçi ve köylü ittifakı) dönüştürmeye kadar hepsinde diyalektik felsefenin devrimci bakışı saklıdır.

“Marksizmin özünde yatan şeyi, yani onun devrimci diyalektiğini hiç kavramamışlar” ifadesi, Lenin’in II. Enternasyonalin dogmatik Marksizmine karşı savunduğu felsefi bilincinin en çarpıcı özetidir

Lukacs’ın sosyalizmi ütopik bir geleceğe iten dönemin mekanist, pozitivist siyasetçilerine dair felsefi belirlemesi çok önemli. “Her şeyden önce ütopyacının gözünde sosyalizm bir oluşum(werden) olarak değil, bir varlık(sein) olarak görünür.’’[6]

Gerçektende olayların yorumunda pozitivist bir bakış, günlük parlamenterist siyasetin sularına kapılmayı beraberinde getirir.

Lenin ve Leninizm

“Bu kadar aptalca şeyler söyleyen biri tehlikeli olamaz.”(Stankeviç, Sosyalist, Nisan 1917) 

“Bu saçmalıklar, bir delinin saçmalamaları”(Bogdanov, Menşevik, Nisan 1917) 

“Bunlar saçma sapan düşler…”(Plehanov, Menşevik, Nisan 1917) 

“Bakunin’in Rus Devrimi’ndeki uzun yıllar boyunca boş kalan yerini şimdi Lenin dolduruyor.”(Goldenberg, eski Bolşevik, Nisan 1917).

 “O gün(4 Nisan) Lenin yoldaş kendisine bizim saflarımızda bile açık taraftar bulamamıştı”(Zaleski, Bolşevik, Nisan 1917).

İşte, Lenin’in Ekim Devrimine aylar kala, Mühürlü Trenden inişinin ertesinde, Parti Merkez Komitesine açıkladığı “Bütün iktidar Sovyetlere” sloganıyla öne çıkan Nisan Tezlerini açıkladıktan sonra gösterilen tepkiler. 

Rusya’ya Marksizm düşüncesini getiren, Marksizmin Babası olarak bilinen Plehanov “Nisan Tezleri” gerçekleştiğinde bir kere daha şaşıracaktı. Bu sefer “Bu, sosyal gerçekliğe, tarih yasalarına aykırı” diyecekti.

Sosyal gerçeklik neydi? Lenin’e göre, Rusya’da bir proleter devrimin güncelliğiydi. “Tüm iktidar Sovyetlere” diyerek işçilerin ve yoksul köylülerin iktidar olabileceğine duyduğu inanç ve güvendi.

Ömrünü devrime adamış derin ve bütünsel kavrayışıyla tutarlı bir Marksist, diyalektik felsefenin devrimci özü ve tarihsel materyalizmin bilimsel objektifliğinde gerçekliği gören biri olarak; Lenin’i Lenin yapan kişisel özellikleri yok muydu? 

Menşevik bir partiliye göre O, günün 24 saatinde, hatta rüyasında bile devrimi gören biriydi… İşçilerin gözünde gerçek kadar sade ve yalın bir arkadaş. Rosa Lüksemburg’a göre inatçı, güçlü bir iradeye sahip bir lider. Clara Zetkin’in gözünde “büyük bir önder olmakla büyük bir insan olmanın mükemmel uyumu” ve “çakan bir şimşeğin ışınları gibi gerçeği bizden çok önce görebilen yüce insan”dı.

Lukacs ise onun kişilik özelliklerini kapsamlı olarak açıklamaya çalışır. Tutkulu, çalışkan, dikkat, sabır ve yoğunlaşma enerjisiyle başarı odaklı yaşadığını, yaratıcı, özgün olmanın getirdiği yumuşaklıkla, gerilimli, eleştiren ihtilalci bir ruhu birleştiren bir kurucu önder kişilik olarak değerlendirir.

Leninizm terimi, Lenin hayattayken kullanılan bir terim değildi. Ölümünden sonra Lenin’in görüşleri adı altında Sovyet devrimcileri bu ifadeyi sıklıkla dillendirmeye başlar ve “Leninizm” terimini ilk kez Zinovyev kullanır.

Leninizm’i, “emperyalizm ve proleter devrim çağının Marksizm’i” olarak tanımlar, Stalin.

Doktor Hikmet Kıvılcımlı ise Leninizm nedir? adlı çalışmasında Leninist düşünceyi sekiz maddede temellendirir.

1.Prensipte Bükülmezlik Taktikte Esneklik

2.Prensip Pazarlığı ve İkircikliği yok

3.Marksizm’in Orijinal Gelişimi

4.Öncü Proletarya Partisi

5.Emperyalizm Teorisi

6.Evrensel Devrim teorisi

7.Devlet Teorisi

8.İsyan Güzel Sanatı

  1. yıl dönümünde Büyük Ekim Devrimi ve onun önderi Lenin, proletarya ve ezilen halkların umudu olmaya devam ediyor.

Bugünün dünyası ve Türkiye’sine bakıldığında, 80 sonrası kapitalist sistem yeni sömürü çarkı neoliberal politikaların iflası, 2008 ekonomik krizi ve çoklu krizler, sürekli savaşlar, “Arap Baharı” isyanı, Akdeniz havzası isyanları, Gezi direnişi, işçi grevleri ve tüm dünyaya yayılan kadınların, ekolojistlerin, halk güçlerinin “aktif ve pasif” direnişleriyle “devrimin güncelliğini” yüreklerde ve bilinçlerde tarihsel bir gerçeklik olarak diri tutmakta.

Ekim devriminin önderi olarak Lenin, Rusya’nın özgünlüğünde çağının devrimciliği olan Bolşevizm’i ve Leninizm’i yarattı; bugünün devrimcilerine düşen ise Lenin’i kendi diyalektiği içerisinde özümseyip kendi “zamanının” Leninist’i olmak.

Dipnotlar:

[1]  George Lukacs, Lenin’in Düşüncesi Devrimin Güncelliği

[2]  V.I. Lenin, Proletarya Partisi Üzerine

[3]  Bertell Ollman, Diyalektik Soruşturmalar

[4] Lukacs, A.g.y.

[5] V.I.Lenin, Felsefe Defterleri

[6]  Lukacs, A.g.y.