Murat Kanatlı: Türkiye Kıbrıs ve Doğu Akdeniz Kartını İç Siyasette Oy Kazanmak İçin Germeye Devam Edecek

El Yazmaları’nın Notu: Yeni Kıbrıs Partisi Genel Sekreteri Murat Kanatlı ile Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan son gelişmeleri konuştuğumuz röportajı siz değerli okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde yaşanan “video skandalı” nedeniyle Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı Hamza Ersan Saner görevlerinden istifa etti. Saner skandalın merkezinde UBP’li vekil ve Genel Başkan adayı Faiz Sucuoğlu’nun olduğunu ve UBP Kurultayı’na 10 gün kadar bir süre kalması nedeniyle tarihinin özellikle seçildiğini iddia ediyor. Öncelikle UBP’nin Kıbrıs siyasetindeki yeri hakkında bilgi verir misiniz? UBP içinde yaşanan kriz kişisel mi yoksa yapısal bir nitelik mi taşıyor?

Kıbrıs’taki siyasi süreçler hem karmaşık hem de dışarıdan takip etmesi maalesef zor. Aynı anda hem çok durağan hem de çok hızlı siyasal süreçler yaşanabilir. Geçen seçimden bugüne kadar önce CTP-TDP-DP-HP’nin olduğu 4’lü bir hükümet kuruldu, ki mecliste çoğunlukları vardı. 

İki sol ve iki merkez sağ partinin olduğu bir hükümet idi, ancak TC’nin çeşitli düzeyde siyasi müdahalesi ve cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle hükümet istifa etmek zorunda kaldı. 

Sonrasında UBP-HP koalisyonu kuruldu, bir süre sonra o da istifa etti. 

10 ay önce ise UBP-DP-YDP ve HP’den istifa edip bağımsız kalan 3 vekil ile azınlık hükümeti kuruldu. Süreç içinde YDP’nin 2 vekilinden biri istifa etti, DP’nin 3 vekilinden biri olan Serdar Denktaş önce parti başkanlığını bıraktı ve sonra hükümetin çalışmalarına destek vermedi. Eskiden başbakan olan, sonrasında hakkında yolsuzluk olduğu için dokunulmazlığı kaldırılan UBP’li Hüseyin Özgürgün temelli İstanbul’a yerleşti, Ersin Tatar da cumhurbaşkanı seçilince UBP’den de 2 vekil eksilmiş oldu.

Video Skandalının Öncesi Var

Tüm bu karmaşıklığı neden anlatıyorum, çünkü daha önce TC’den para akışı olduğu için ve TC’nin istediği politikaların takibi için görece daha stabil hükümetler olmaktaydı. Son dönemde ise Türkiye usulü başkanlık rejimi tartışmalarının yapılması için parlamenter rejimin çalışmadığının bir tür ispatlanması ve Kıbrıslı Türklerin tamamen Türkiye’ye bağlı olmasını pekiştirmek için finansal yardımlar azaltılması gibi unsurlarla ciddi bir siyasal çalkantıya girildi. 

Yeni amaç aslında Kıbrıs’ın kuzeyinde de bir rejim değişikliği idi. Bu arada bir süre önce Ankara UBP kurultayına da müdahale etmiş, aday olan 3 kişi de başkanlıktan çekildiği için genel sekreterlik görevi için Ersan Saner Ankara’nın da olurunu alıp hem UBP başkanlığına hem de başbakanlığa seçtirilmişti. 

Ama azınlığın azınlığı konumuna düşen hükümet nisap(yeter sayı) bulamayınca Ersan Saner video skandalından hemen önce istifa ettiğini açıklamıştı. 

Yani başbakanlık istifası video ile ilgili değildi. Video skandalının detayları henüz tam anlamıyla tanımlanamamıştır. 

Süreç taze olduğu için bunun üzerinden siyasi tahlil yapmak güç olsa da hafta sonu gerçekleşecek yeni UBP kurultayında Ersan Saner başkan adaylığından çekildiğini açıkladı. 

Ersan Saner bu skandal ile ilgili kurultayın en favori adayı Faiz Sucuoğlu’nu suçlayıp diğer aday Hasan Taçoy’a destek istedi. 

Burada siyasi analiz olarak söyleyebileceğimiz husus Sucuoğlu’nun üstünün zaten Ankara tarafından daha önce çizildiği idi. Bunun nedenlerinden biri olarak son dönemdeki Ankara gezisinde CHP ziyareti olduğu söylendi.

Bu detaylar neden önemli? Çünkü Ankara hükümetleri 1975’ten beri kurulan her hükümete şu veya bu şekilde müdahale etti. Ama son dönemde bu müdahale şekli siyasi partilerin içlerini dizayn edecek hale gelmiştir. 

Ankara Kıbrıs’ın kuzeyini kendi ili saydığı için bunu normalleştirmekte ve bunu her geçen gün daha da pervasızca gerçekleştirmektedir. UBP içine yönelik operasyon hem Türkiye tipi başkanlık rejimi hem de kontrol edilebilir güçsüz başkan hazırlıklarının parçasıdır, yani yapısaldır.

YKP Genel Sekreteri Murat Kanatlı

Skandalın patlak vermesinde Kıbrıs’ta “kirli işler” yapan Halil Falyalı’nın payı olduğu ve Falyalı’nın Kıbrıslı siyasetçilere baskı uygulamak için yeni ifşalarda bulunacağı belirtiliyor. Diğer yandan KKTC’nin Türkiye’nin “kirli” işlerinin yapıldığı bir yere dönüştüğü de ortada. Kıbrıs halkının bu duruma karşı verdiği tepkiler nelerdir?

Konuyu tek bir kişi üzerinden değerlendirmek bizi ciddi yanlışlara götürecektir.

80’lerde bavul ticareti, 90’ların başında offshore bankacılık, sonrasında Türkiye’de kapatılan bankaların Kıbrıs’a gelmesi, serbest liman üzerinden yaşananlar, son dönemde kumarhane sahiplerinin çoğunun birer üniversite açması, sanal bahis konusunda Kıbrıs’ın kuzeyindeki merkezler… 

Tüm bunlar gösteriyor ki her türlü kirli iş konusunda Kıbrıs’ın kuzeyi Türkiye’nin arka bahçesi konumunda.

Videolu şantaj haberleri geçmişte de çıkmıştı. Bugün Sedat Peker’in açıklamaları ile ışıkların bir kişinin üzerine dönmesi üzerine yaşanan tüm süreci onun üzerinden açıklamaya çalışmak bizi yanıltabilir. Çünkü karşımızdaki durum bir kişinin yapabileceğinden çok daha büyük ve karmaşık… Kıbrıslı Türklerin bu tip yozlaşmaya karşı tepkileri var, ama günün sonunda küçük bir adada bir avuç insan olarak bu kadar büyük bir çeteleşme ile uğraşamayacağının da bilinci ile daha çok yok saymayı tercih etmekte. 

Halk zaman zaman yapılan eylemlere destek vererek tepkisini bir miktar ortaya koysa da, şimdilik daha çok sessizce durumu takip ediyor.

Savaş Politikaları ve Kıbrıs’a Müdahale

Saner’in başbakan seçilmesinde ‘Kıbrıslı Türklerden sorumlu’ mevkide olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve ekibinin yoğun gayretleri olduğu biliniyor. Saner sonrasında Ankara’nın yeni hamleleri neler olabilir?

Önce durumu netleştirelim. Türkiye her dönem Kıbrıs’ın içişlerine bir şekilde müdahale etti. Özellikle 70’lerin önemli demokrasi talebi BEY yönetimine son idi, yani Bayraktar Elçi yönetimi… Müdahaleler daha çok “devletlû” müdahalelerdi. 

AKP ile bu, hükümet düzeyine çekildi, AKP’nin ihtiyaçları üzerinden müdahaleler oldu, hükümetler bozuldu, kuruldu. 

Hatta 2010’ların başında en çok konuştuğumuz şey “alo ben Cemil” diyaloğu idi -Cemil Çiçek Fuat Oktay ile aynı pozisyondayken-

Türk tipi diktatörlük döneminde ise Saray’a bağlandı Kıbrıs ilişkileri. 

AKP için Saner veya başka bir isim çok da önemli değil. 2023’e giderkenki süreçte AKP, buradan politik olarak ne devşirmek istiyorsa ona uygun isimler ortalıkta olacak. 

Örneğin milli dava denerek milliyetçilik kartı ile iç siyasette oy devşirmek için Ersin Tatar il il, adım adım Türkiye’yi dolaşmakta, dolaştırılmaktadır. 

Hem doğal gaz konusunda hem de Maraş konusunda tansiyon yükseltilerek, savaş ortamı içinde güçlü, savaşçı milli kahramanlık öyküleri ile oy avcılığı yapmaya uygun bir başbakan arandığı ortada. 

Türkiye Kıbrıs ve Doğu Akdeniz kartını iç siyasette oy kazanmak için germeye devam edecek, yani seçileceklerin de bu savaş politikalarına uygun olması için uğraşıyor Türkiye.    

KKTC’de hükümet ve muhalefet erken seçim konusunda uzlaştılar. Erken seçimde Kıbrıs halkını neler bekliyor?

Demografik yapı sürekli değişiyor. Geçmişte gizli kapaklı yapılan yeni vatandaşlıklar artık açık ve aleni bir şekilde yapılıyor.

Son seçimde Akıncı’nın 4000 oy ile kaybettiği cumhurbaşkanlığı seçimi düşünüldüğünde herkesin aleni konuştuğu ve kimsenin reddetmediği bu durum, son 2-3 yıl içinde 10 bin ile 20 bin yeni vatandaş yapılmasıdır. Böylesi bir ortamda seçimlerden normal sonuçların çıkmasını beklemek güç. 

Son cumhurbaşkanlığı seçimlerine yapılan müdahaleler zaten raporlandı. 

Her türlü araç kullanıldı, pandemi yardımı adı altında kişilere Ziraat Bankası üzerinden çek verilmesinden, MİT çalışanı olduğunu söyleyen bazı kişilerin Akıncı ve ekibini tehdit etmesine kadar her şey yaşandı. 

Burada üniversitesi de olan MHP milletvekili köy köy gezerek oy istedi, seçimde “iyi” çalışanlara sonrasında TC elçiliği belediyelerin alt yapısı için finansal katkılar yaptı. 

Tüm bunlar görüldü, bir sonraki seçimlerde bu finansal yardımların devamı gibi konular da göz önüne alınıp oy verilecek hem erken seçimde hem de Haziran ayındaki yerel seçimlerde. 

Bu nedenle oy vererek çok şeyin değişeceğini düşünmek fazla saflık olacaktır. 

AKP “bakın şunlar şu kadar oy aldı” diyerek müdahalelerine meşruluk kazandırmayı ve kendi yaptıklarını örtmeye çalışıyor. 

Bizim işimiz ise bunları deşifre ederek, rejime karşı mücadeleyi büyütmek. Ancak toplamda Kıbrıslıları çok da aydınlık günler beklemediğini şimdiden net olarak ifade edebiliriz.