Nurettin Topçu, Ali Şeriati ve Hikmet Kıvılcımlı’nın İslam Düşüncelerinde Sosyalizmin Yeri

 

1. Giriş

19. yüzyılda kapitalizmin bütün dünyada etkisini daha fazla göstermeye başlamasıyla birlikte, kapitalizmin yol açtığı olumsuzluklara karşı düşünsel ve siyasal mücadele de büyümeye başlamıştır. Bu süreçte kapitalizmin neden olduğu sömürü ve yoksulluğa karşı insanlar arasında eşitliği ve dayanışmayı temel edinen düşünceler ortaya çıkmış, bu düşünceler arasında ise sosyalizm ön plana çıkmıştır. Çeşitli sosyalizm düşünceleri arasında da Marksizm yüzyılın ikinci yarısından itibaren egemen olmuş ve kendisini bilimsel sosyalizm olarak adlandırırken diğer sosyalist düşünceleri ütopik olarak nitelendirmiştir.

20. yüzyılın ilk çeyreğinde ise gelişmiş kapitalist ülkeler arasındaki paylaşım mücadelesinin dünya savaşına varması ve bu savaş sırasında gerçekleşen 1917 Ekim Devrimi sosyalizmi salt bir düşünce olmaktan çıkarıp uygulanabilir bir pratik harekete dönüşmüştür. Bununla birlikte sosyalist düşüncenin beklenenin aksine gelişmiş “Batı” ülkelerinde değil de görece “geri” durumdaki Rusya’da gerçekleşmesi, üstelik dünya savaşından sonra yine “Batı”da beklenen devrimlerin gerçekleşmemesi, gözleri Batı tarafından sömürülen “Doğu”ya çevirmiştir. Nitekim 20. yüzyılın başından itibaren dünyada etkisini artıran sosyalizm düşüncesi, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından özellikle Doğu toplumlarında büyük bir ilgiyle karşılanmıştır.

Bu ilgiye karşılık sosyalizm düşüncesini “Batı”nın bir düşüncesi olarak görüp karşı çıkanlar da olmuştur. Karşı çıkışlardan bir kısmı sosyalizmi tamamen reddetmeyerek, esas olarak İslam’ın sosyalizmi kapsadığını/barındırdığını ileri sürmüşlerdir. İslam’ın farklı ekollerinden gelenlerin yanı sıra kimi Marksistler de bu düşünceyi ileri sürmüşlerdir. Böylece İslam ile sosyalizmin birlikteliği/iç içeliği düşüncesi hâkim bir düşünce olmasa da İslam dünyasında önemli bir etki yaratmış ve yaratmayı sürdürmektedir.

İslam’da sosyalizmin yerine dair kimi düşüncelerde bulunan düşünür ve yazarlar, 1960’lı ve 1970’li yıllarda siyasal alandan çok düşünsel alanda önemli üretimler gerçekleştirmişlerdir. Fakat hem o dönemde hem de sonrasında bu üretimler görmezlikten gelinmeye çalışılmıştır. Üretimde bulunanların başında ise Sünni İslam düşünsel arka planına sahip Nurettin Topçu, Şii İslam düşünsel arka planına sahip Ali Şeriatı ve Marksist düşünsel arka planına sahip Hikmet Kıvılcımlı gelmektedir. Yazımızda bu üç düşünürün İslam düşüncesindeki sosyalizmin yerini ortaya koymaya çalışacağız.

İlk bölümde Nurettin Topçu’nun İslam düşüncesi bağlamında sosyalizmin yeri ortaya konmaya çalışılacak, ikinci bölümde ise Ali Şeriati’nin İslam düşüncesinde sosyalizmin aldığı konum incelenecektir. Üçüncü bölüm ve son bölümde ise Hikmet Kıvılcımlı’nın İslam’ı ele alışı ortaya konulacaktır.

Topçu’nun sosyalizm fikrinin önemli öğelerini de ahlaki ilkeler oluşturur. Bu ahlaki ilkeler kul hakkı, adalet, merhamet ve insan sevgisidir. Dolayısıyla sosyalizm ahlakçı ve ruhçu bir karakterdedir. Bireyler ve devlet çalışanları toplumun çıkarlarını kendi çıkarlarından daha üstün tutar. Devlet de otoriter bir yönetimle bu sosyalizmin gerçekleşmesini sağlar.

2. Nurettin Topçuda İslam ve Sosyalizm

1909 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Nurettin Topçu, lise öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamlamış, ardından üniversite öğrenimi için devlet bursuyla 1928 yılında Fransa’ya giden Topçu, Sorbonne Üniversitesi’nde felsefe doktorası yapan ilk Türk öğrenci olmuştur. Osmanlıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük gibi düşünceleri yetersiz bularak kendisini “Anadolucu İslâm Sosyalisti” olarak tanımlayan Nurettin Topçu, Fransız düşünür Maurice Blondel’in hareket felsefesinden etkilenmiş ve 1939 yılında Hareket dergisini çıkartmıştır. Bununla birlikte Raşit Hatipoğlu ve Nüzhet Sabit’in Anadolucu Sosyalizm görüşlerinin de Topçu’da etkisi büyüktür.[1]

Türk Kültür Ocağı, Türkiye Milliyetçiler Derneği, Milliyetçiler Derneği ve Türk Milliyetçiler Cemiyeti gibi kurumlarda faaliyetlerde bulunan Topçu, “sosyalist” olduğu gerekçesiyle bu kurumlardan ihraç edilmiştir. 1967 yılında Davut Özer, Mehmet Doğan ve Ezel Elverdi isimli arkadaşlarıyla Milliyetçi Toplumcu Anadolucular Derneği’ni kuran ve 30’dan fazla kitap ile broşür yazan Topçu, 10 Temmuz 1975 tarihinde vefat etmiştir.[2]

Topçu’nun sosyalizm anlayışı, İslam’a uyarlanmış, milliyetçi ve otoriter bir nasyonal sosyalist ideolojidir. Topçu’nun İslam anlayışı ise tasavvufa ve ahlaka dayanır. Ona göre İslam’ın en önemli yönü ahlakıdır. Ahlakı bir yana bırakan vazife insanları nedeniyle İslam yaratıcı fikir ve hareketlerden uzaklaşmış ve çürümüştür. Diğer yandan İslam ahlakı, çalışmayı aşk ve ibadet sayar. Fakat iş ahlakı ve çalışma duygusunun yerine Amerikan pragmatizminin kazanç hüneri aldığı için mahallelerde bir tarafta zenginler bir tarafta da yoksullar oluşmuştur.

Topçu, tasavvuf ve ahlakı öne çıkarsa da şeriatı reddetmez, fakat farklı yorumlar. İslam dini nehre benzetilirse şeriat onun mecrasıdır, yatağıdır. Ama bu mecra idealsiz, ruhsuz, din tüccarları tarafından kurutulmuştur. Bu din adamları sınıfı kaldırılmalı, onların yerini Allah sevgisini yeryüzüne fedakârlık ve aşkla yayacak, var olan sisteme isyan edecek din adamları almalıdır. Bu din adamları İslamcı bir sosyalizmi getirebilir ve bu anlamda sosyalizm zamanımızın şeriatıdır.[3]

Bilimsel sosyalizmden farklı bir sosyalizm anlayışına sahip olan ve İslamcı düşünürler arasında sosyalizmi savunan neredeyse tek kişi olan Topçu, devletin kontrolünde ve köylünün ahlâki faziletle yaşattığı paylaşımcı bir İslam sosyalizmine inanır. Bu İslam, tasavvufun hâkim olduğu, gösterişi olmayan, aklın egemen olduğu ve Müslümanların kimsenin emeğini sömürmediği bir İslam’dır.[4]

Topçu’ya göre iktisat bir din ve ahlaka bağlı olursa insanı kölelikten kurtarabilir. Bu da medeniyetimizde bulunan küçük sanayi ile olabilir. Günümüzdeki sanayi toplumu iş ahlakından kopmuştur ve bu kapitalizmin temelidir. Batı medeniyeti de bu yüzden ahlaka değil tüketim ve harcama hırsına dayanmaktadır. Sanayi toplumunda ahlaki bir medeniyet kurulamaz. Bizim geçmişimizdeki iktisadi faaliyetimiz ahlaka bağlı olan küçük esnaf, köylü ve tüccara bağlıydı. Günümüzde bu kesimler de kazanç hırsına düşmüştür. Onları bu hırstan kurtarmamız gerekmektedir. Bunun için de devlet ekonomideki kontrolü eline almalı, küçük esnaf ve küçük sanayiyi yeniden örgütlenmelidir. [5]

Topçu’nun önerdiği “milli devlet” okulda, hastanede, pazar yerinde, mahkemede zengin fakir ayrılığını ortadan kaldırmış devlettir. Bu devlet, kooperatifçiliğe dayanan devlet sosyalizmini sağlayan, merkeziyetçi, otoriter bir devlettir. Devlet sosyalizminin ana öğesi ise fabrika işçisi değil, toprağın esas sahibi olan köylüdür. [6]

Öte yandan Topçu, fabrikanın memlekete yine de gireceğini söyler ve onun getireceği maddi refahtan faydalanılması gerektiğini belirtir. Fakat bundan yararlanırken manevi tatminsizlik ve yabancılaşmadan korunmak gerektiği uyarısında bulunur. Devletin ihtiyaç-üretim dengesini ayarlaması gerekmektedir. Topçu, eskiden beri var olan ticaretin Hz. Muhammed’in de vurguladığı gibi önemli olacağını ifade eder. Tüccarın mertebesinin yüksek olması gerektiğini yazar.[7]

Topçu’ya göre tarihimizde adil bir toprak düzenleri olan ikta ve tımar sistemleri ile sosyalizm gerçekleşmiştir. Hatta Mevlana ve Yunus Emre gibi dervişlerin ve ahilerin manevi toplumculuğu yaşanmıştır bu topraklarda. Nitekim Anadolu insanı tüketmek ve sömürüden değil üretmekten zevk alan üretici insandır. Üretimini yaparken kimseyi aldatmayan, ahlaklı bir insandır.  Fakat Türkiye’de sosyalizm ile komünizm karıştırıldığı ve sosyalizm din düşmanlığı ile eşitlendiği için bu görmezden gelinmiştir. Halbuki sosyalizm İslam’ın ta kendisidir, kul hakkını savunmak ve İslam ahlakına sahip olmaktır.[8]

Bu sosyalizm ayrıca ırkçı olmayan milliyetçilikten de güç alır. İslam ahlakına dayalı sosyalizm, milliyetçilikle birlikte komünizmi ve tarihsel maddeciliği engelleyebilir. Topçu, sosyalizm kelimesine takılanların toplumsal adaleti görmezlikten geldiğini belirtir. İslam ve sosyalizmin özellikle yoksulun kul hakkının savunulmasında bağdaştıklarını ifade eder. [9]

Topçu’ya göre gelir ve servet dağılımının adil olmamasından dolayı sömürülen bir halk çoğunluğu oluşmuştur. Bu sömürü küresel bir sömürüdür. Sömürünün olduğu bu dünya ve toplumda kardeşlik olamaz. İslam zenginlerin olduğu bir böyle toplumu istemez.[10] Topçu’ya göre kapitalizm insanların emeğini kullanarak zenginleri ve zenginlikleri yaratmıştır. Dolayısıyla bu zenginlikleri üreten emekçilerin bu zenginliklerde hakları vardır. İslam da emekçilerin haklarının alması gerektiğini savunmalıdır.[11] Buna rağmen günümüzde İslam sömürüyü meşrulaştırmak için kullanmaktadır. Topçu, bu meşrulaştırma için 20. yüzyılda çıkan dini neşriyatların cehalet dolu olduğunu ve dini meselelerin ticaretini yaptığını ileri sürer. Dinin ruhundan sıyrılan din tüccarlarının, cam arkasından sakal öptürmek, sesli dualar ettirmek, günahları rakamlarla ölçmek gibi gösterişlerle ticaretlerini yaptıklarını söyler.[12]

Topçu, Blondel’in insan hareketlerinin doğrultusunun Tanrı’ya doğru ilerlemek olduğunu ileri süren hareket felsefesinden etkilenerek, din ticaretine ve insanın sömürüsüne karşı bir iman hareketinin oluşturulması gerektiğini savunur. Bu hareketin oluşturacağı yeni dünyanın temelinde ise her çeşit çıkara, tutkuya ve sonlu mutluluğa başkaldırarak sonsuz iradeye ulaşmaya çabalayan isyan ahlakı vardır. İsyan ahlakına sahip en ideal tip ise Hallac-ı Mansur’dur. [13]

Topçu’nun sosyalizm fikrinin önemli öğelerini de ahlaki ilkeler oluşturur. Bu ahlaki ilkeler kul hakkı, adalet, merhamet ve insan sevgisidir. Dolayısıyla sosyalizm ahlakçı ve ruhçu bir karakterdedir. Bireyler ve devlet çalışanları toplumun çıkarlarını kendi çıkarlarından daha üstün tutar. Devlet de otoriter bir yönetimle bu sosyalizmin gerçekleşmesini sağlar. [14]

Sonuç olarak Topçu’nun sosyalizmi romantik bir ütopik sosyalizmdir. Sosyalizmin eşitlikçi ve dayanışmacı yönü daha öne çıkartılmıştır. Bu yönler, Topçu’nun İslam düşüncesinde temel aldığı ahlak kavramıyla oldukça yakındır. Ahlaklı olmanın gereği olan kul hakkını savunma, adaletli olma ve insan sevgisinin eşitlik düşüncesi ve dayanışmacı davranışlar sağlanacağını düşünmektedir. Bu nedenle eşitsizliği, rekabeti ve sömürüyü esas alan kapitalizmden çok sosyalizm Topçu’nun İslam düşüncesinde önemli yer kapsamaktadır.

Şeriati kendini sosyalist olarak tanımlamamakla birlikte ileri sürdüğü düşünceler nedeniyle özellikle İranlı Şii mollalar tarafından komünist, Marksist olarak “suçlanmıştır”. Fakat Şeriati’nin düşüncesinin temelinde İslam olduğu açıktır. Şeriati’nin İslam düşüncesi Topçu’nunkine nazaran daha “maddeci” olmakla birlikte, kendisinin de belirttiği üzere bir idealizmdir. İslam’ı maddeci olarak aldığı yerlerde ise özellikle eşitlikçiliğe ve sınıfsallığa vurgu yapmaktadır. İslam’ın ideal toplumunun sınıfsız ve eşitlikçi olduğunu belirtmesinin yanı sıra kıst kavramını kullanması sosyalizmin Şeriati’nin İslam düşüncesindeki önemli yerini göstermektedir.

3. Ali Şeriatide İslam ve Sosyalizm

1933 yılında İran’da doğan Ali Şeriati, 18 yaşındayken Muhammed Nahşeb öncülüğündeki Allahperest Sosyalistler grubuna katılmıştır. Bu grubun amacı İslam’ı Kur’an, Sünnet ve Hz.Ali’nin sözleri gibi temel kaynaklara dayanarak yorumlayıp ilerici bir okul kurmak ve ülkedeki Batıcı fikirlerle mücadele etmektir.[15]

Marksizm ve liberal düşüncelerden ayrı bir üçüncü yolu İslam’ın köklerine dönerek açmak isteyen Ali Şeriati, mevcut dinî kurumsallaşmadan umudu olmadığı için yeni bir düşünce oluşturmaya çalışmıştır. Bütün insanların dünyada gerçeği ve adaleti hâkim kılmak için mücadele etmeleri gerektiğine inanır.[16]

Şeriati’nin İslam düşüncesinin temelinde tevhit kavramı bulunmaktadır. Tevhit, varlık alemindeki bütün zıtlıkları yok eden, bir Allah, bir ruh ortaya koyan bir dünya görüşüdür. “Lâ ilâhe illallah” sözüyle birlikte “La havle velâ kuvvete illa billah” sözünün ifade ettiği bu tevhittir ve bunlar devrimci birer slogandır. Tarih boyunca insanlar, şirk dinlerine karşı bu tevhitle direnerek savaşmışlardır. Bu direnişle insanlar sınıf, ırk, soy eşitliğini gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Böylece halk tevhidin savunucusu olurken sınıf ayrımını savunan egemen sınıflar şirkin savunucusu olmuşlardır. Tevhit şiarını ortaya koyan Hz. Muhammed de sosyal adalet ve insanların eşitliğini sağlamak istemiştir. Bu nedenle de Kureyş eşrafına karşı köleler Hz. Muhammed’den yana olmuşlardır. İslam peygamberinin kurmak istediği ideal toplum da eşitlikçi, sınıfsız bir toplumdur.[17]

Şeriati’ye göre tevhidin karşısında şirk kavramı vardır. Şirk, çok tanrıcılıkla birlikte çok güce dayanan dünya görüşüdür. Şirk, kutsal, değişmez, ezeli ve ebedi sınıflardan oluşan bir toplum sisteminin ortaya çıkmasını ve bu durumu meşrulaştıran bir dinin oluşmasını sağlar. Çok tanrılı olmasının nedeni ise her tanrının bir sınıfı, ırkı veya aileyi temsil etmesidir. Bu tanrılar ve dolayısıyla sınıflar, ırklar, aileler birbirleriyle savaş halindedirler. Böylece sınıfsal, ırksal ve ailesel farklılık ile çelişkiler ebedi ve ezeli olarak görülür. Şirk bu çok ırklı, sınıflı ve aileli düzeni meşrulaştıran bir din olur. Dinî kılığa bürünme itirazı engellemekle birlikte düzenin halk tarafından kabul edilmesini de sağlar.[18]

Şirk dini, halkın mevcut sınıflı düzeni meşru görmesi için kutsal kitaplara uygun bahaneler üretir. Tevhit dini ise halkın yaşamın manevi, maddi ve sosyal yönlerine eleştirel bakmasını sağlayan devrimci bir tavra sahiptir. Tevhit dini, sınıflı düzeni meşru görmez ve ona karşı kayıtsız kalamaz. Bu nedenle peygamberler de mazlumları sömüren şirk dinine karşı sürekli mücadele etmişlerdir. Peygamberler, şirk dinini yok ederek insanî birlik ve sosyal adaleti sağlayacak tevhit dininin hâkim olduğu toplumu inşa etmeye çalışmışlardır.[19]

Şeriati’ye göre Hz. Muhammed tevhit dinini tebliğ ederek topluma hâkim kılmıştır, fakat peygamberden sonra şirk dini tekrar hâkim olmuştur. Hz. Ali’ye ve onun çocuklarına karşı ayaklananlar İslam dinini kullanıp tevhit dininin kisvesine bürünerek şirk dinini hâkim kılmışlardır. Kur’an’ı ve peygamberi kullanan şirk dinine aldanmamak gerekir.[20]

Egemen sınıfların çıkarlarını gözeten şirk dini, cehaleti ve korkuyu yayar. Şirk dini halkı uyutarak egemen sınıfın çıkarlarının sürmesini sağlar. Böylece dinî duyguları uyuşturucu bir maddeye dönüştürür. Bu yüzden Marx’ın söylediği “Din afyondur” sözü şirk dini için doğrudur.[21]

Şeriati’ye göre tevhit dini ile şirk dini arasındaki mücadele tarih boyunca olmuştur ve farklı biçimlerde kendisini göstermiştir. İnsanlık tarihi boyunca insanlar efendi-köle, zengin-yoksul, özgür-köle, soylu-soysuz gibi çeşitli sınıflara ayrılmıştır. Üstün olan sınıf, diğer sınıfı çeşitli haklardan mahrum ederek onları mutsuz kılmıştır. Kendi imtiyazını sağlayan bu düzeni devam ettirmek için sürekli zoru, şiddeti kullanamamıştır. Düzene karşı başkaldırıldığında şirk dini devreye girmiş ve halkı bu düzenin Allah’ın istediği bir düzen olduğuna inandırarak egemenlere teslim olmalarını sağlamaya çalışmıştır.[22]

Diğer yandan Şeriati insanlık tarihini Habilî ve Kabilî dönem olarak ikiye ayırmaktadır. Habilî dönemde insanlar tevhide uygun olarak eşitlik içinde yaşamışlardır. İnsanların tevhitten uzaklaşmalarıyla birlikte özel mülkiyet öne çıkmış ve Kabilî dönem başlamıştır. Bu dönemde özel mülkiyete sahip egemen sınıf ve mülkiyeti olmayan sınıfın ortaya çıkmasıyla şirk toplumu oluşmaya başlamıştır. [23]

Şeriati’ye göre Kur’an’ın tamamında Allah ile insanlar/halk aynı tarafta yer alırlar. Siyasi, ekonomik ve sosyal konuların işlendiği bütün ayetlerde Allah kelimesinin yerine insanlar/halk kelimesi kullanılabilinir ve bu ayetin anlamını değiştirmez. Tevhit adil ve toplumcul bir düzen olduğu için Allah ile halk kelimeleri birbiriyle ilişkidir. Bu nedenle Şeriati’ye göre Allah’ın temsilcisi halktır. Bütün mülkün sahibi Allah olduğuna göre, gerçekte mülkiyet halka yani topluma aittir. Dolayısıyla Allah’ın mülkiyetinin gerçek olması için bireylerin mülkiyetinin reddedilerek toplumun mülkiyetinin oluşturulması gerekmektedir.[24]

Bununla birlikte Şeriati, özel mülkiyete tamamen karşı değildir. Fakat özel mülkiyetin emek karşılığında olabileceğini ifade eder. Bunun için de “İnsanın çabasından başkası yoktur” denilen Necm Suresi’nin 39. ayetini örnek gösterir. [25]

Şeriati, Allah ile halkın birlikteliğini Allah’ın varlığı konusunda da ileri sürer. Ona göre Allah zenginlerin ve egemenlerin söylediği üzere gökte ve “soyut” değildir. Allah zenginler ile yoksulların savaşımında yoksul halkın yanında yer alan, onunla birlikte mücadele edendir. Halk Allah’ı insanlaştırdığı ve toplumcullaştırdığı anda anlayabilir ve varlığını kavrayabilir. [26]

Şeriati’ye göre Allah ve halkın karşısında şirk dininin öncüleri mele ve mütrefin vardır. Mele toplumun ileri gelenlerini ifade ederken, mütrefin kibir ve sorumsuzluk içinde yaşayanlar anlamına gelmektedir. Böyle Şeriati toplumda söz sahibi olanların halka karşı kibirli ve sorumsuz olduklarını ifade eder. Tevhit dini bunlara karşı eleştirel ve devrimci harekettir, fakat tarihte hiçbir zaman tam anlamıyla tahakkuk etmemiştir. Tarihin büyük çoğunluğunda şirk dini egemendir.[27]

Şeriati için İslam tarihinde Ebû Zerr önemli semboldür. Çünkü Ebû Zerr, yaşamını İslami zekat vererek sömürüye dini kılıf bulan ve sömürüyü derinleştiren Emevilere karşı mücadeleye adamış ve tevhit dinini egemen kılmak için çaba göstermiştir. Ayrıca Ebû Zerr tevhit dininin insan biçiminde somutlaşmış halidir. Şeriati, “Evinde yiyecek bir şey olmadığı halde kılıcını çekip de insanlara saldırmayan kimseye şaşarım!” sözüyle Ebû Zerr’in sömürenlerle birlikte sömürüye karşı çıkmayan herkesi şirk dinine hizmetle suçladığını belirtir. Bu nedenle Şeriati aydınların ve âlimlerin de sömürüye karşı çıkıp tevhit dininin gerçekleşmesi için mücadele etmeleri gerektiğini savunur. Aydınlar hayatlarını bu misyon için harcamaları gerektiğini söyler. Ayrıca Ebû Zerr sosyalizmin ilkesi olan “herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar” sözünü mücadelesinde ortaya koymuş sosyal adaletçi biridir. Şeriati, kendi İslamı’nın Ebû Zerr’in İslamı olduğunu belirtir. Bu İslam’ın halkı yoksullaştırmayan, servet biriktirmeyen, sömürüye uygun ortam oluşturmayan bir İslam’dır.[28]

Şeriati Marksizm ile İslam arasında farklılıkları da ortaya koymaya çalışmıştır. Ona göre İslam insanı tevhid esasına göre açıklarken Marksizm tevlid yani üretim esasına göre açıklar. Marksizm materyalizmin yetersiz ve dar düşünce sınırları içerisinde kalarak sadece ekonomik üretime katkıda bulunan şeyler üzerinden düşünür.[29] İslam’da ise ekonomi bir araçtır, esas amaç insanın tekamüle ulaşmasını sağlayacak şekilde eğitilmesidir. Allah maddi ve doğal olgularda aranmakla birlikte tekâmül, ahlak, olgunluk ekonomik olarak güçlü toplumlarda bulunur. Şeriati’ye göre İslam maddeye dayanan bir idealizmdir.[30]

Buna ek olarak Şeriati, İslam’ın sosyal adaleti sağlaması için Marksizm’in kavramlarına pek ihtiyacı olmadığını belirtir ve kıst kavramını buna örnek olarak gösterir. Şeriati’ye göre ürettiğinden fazla kâr elde eden kişi, bu fazla miktarı başkasının payından almıştır. Bunu sağlayan mülkiyet düzenidir. Fakat Kur’an’daki kıst kavramı buna karşı çıkar. Bu kavram, bireyin içinde bulunduğu toplumda üstlendiği rol dolayısıyla aldığı maddi ve manevi ürünler ile sosyal imkanların toplamından aldığı gerçek payı ifade eder. Kıst ancak mülkiyetin olduğu düzenin sosyal devrimle alt edilmesiyle mümkün olabilir. [31]

Şeriati kendini sosyalist olarak tanımlamamakla birlikte ileri sürdüğü düşünceler nedeniyle özellikle İranlı Şii mollalar tarafından komünist, Marksist olarak “suçlanmıştır”. Fakat Şeriati’nin düşüncesinin temelinde İslam olduğu açıktır. Şeriati’nin İslam düşüncesi Topçu’nunkine nazaran daha “maddeci” olmakla birlikte, kendisinin de belirttiği üzere bir idealizmdir. İslam’ı maddeci olarak aldığı yerlerde ise özellikle eşitlikçiliğe ve sınıfsallığa vurgu yapmaktadır. İslam’ın ideal toplumunun sınıfsız ve eşitlikçi olduğunu belirtmesinin yanı sıra kıst kavramını kullanması sosyalizmin Şeriati’nin İslam düşüncesindeki önemli yerini göstermektedir. Ayrıca Şeriati’ni Allah ile halk kavramını bütünleştirerek “halkı” siyasal özne haline getirmesiyle birlikte sosyal devrime yaptığı atıf, sosyalizmin siyasal yanıyla da bağlantı kurduğunu işaret etmektedir. Böylece Şeriati’nin İslam düşüncesinde sosyalizmin hem ekonomik hem de siyasal anlamda bir yeri olduğunu söyleyebiliriz. Fakat özellikle vurgulamak gerekir ki Şeriati, İslam’ın düşünsel zemininden kopmaz ve nihai çözümü hep İslam’dan doğru kurmaya çalışır. Marksizm ile olan ilişkiselliği ise araçsallıktan daha ileriye gitmemektedir. Bu nedenle de Şeriati’deki sosyalizm fikri esasında “geçici” bir nitelik taşımaktadır.

Hikmet Kıvılcımlı, İslam’ı içinde bulunduğu tarihselliğin maddi koşullardan hareketle açıklamaya çalışmış, bu bağlamda İslam düşüncesini oluşturan en önemli etmenlerin ticaret ile Arap toplumunun komüncül yapısı olduğunu belirtmiştir. Kıvılcımlı’ya göre Arap toplumunun bu komüncül yapısı sınıflı topluma doğru çözülmek üzere olsa da kısmen eşitlikçi ve dayanışmacı bir niteliğe sahiptir. Bundan dolayı İslam’da sınıflı toplumu, sermaye birikimini ve ticareti meşrulaştıran bir taraf olmakla birlikte eşitliği ve dayanışmayı öğütleyen bir tarafta bulunmaktadır. Dolayısıyla İslam’da sosyalizm eşitlikçi ve dayanışmacı yönleriyle kısmen de olsa bulunmaktadır.

4. Hikmet Kıvılcımlı’da İslam ve Sosyalizm

1902 yılında Priştine’de doğan Hikmet Kıvılcımlı, gençlik yıllarından itibaren sosyalist hareket içerisinde bulunmuş ve 1920’li yıllardan itibaren başta Türkiye Komünist Partisi’nde olmak üzere ölümüne kadar siyasi faaliyet göstermiştir. Bununla birlikte özgün yaklaşımları ve düşünceleriyle Türkiye sosyalist hareketinde önemli bir yere sahip olmuştur. Bu özgün yaklaşımlarından birisi de İslam üzerinedir. Hatta kendisi “dini siyasete alet etmekle” yargılanan[32] ilk ve tek sosyalisttir.

Kıvılcımlı’ya göre İslamiyet, Yukarı Barbarlık konağında bulunan ve sınıfsız, komünal bir yaşam süren Arap kentlerinin sınıflı medeniyet toplumuna geçiş sürecinin düşüncesidir. Bu geçiş tarihsel olarak kaçınılmazlığın sonucunda küresel ticaretinin Hicaz bölgesine yönelmesi üzerine gelişmiştir. Medeniyete geçişte Arap toplumunun öncülüğünü ise Mekke ve Medine kentleri yapmıştır.[33]

Kıvılcımlı, Fars ve Bizans imparatorluklarının birbirleriyle savaşmaları nedeniyle Kuzey ve Orta Ticaret Yolları’nın işlekliğini yitirdiğini, bu nedenle Güney Ticaret Yolu’nun daha işlek bir hale geldiğini belirtir. Bu işleklik nedeniyle Arap tüccarların birikim yaptıklarını ve bu birikim sonucunda Mekke ve Medine’nin gelişerek Yukarı Barbarlık konağındaki kentler haline geldiklerini ileri sürer.[34]

Bu gelişmişlik Arap toplumunu medeniyete geçmeye itmiştir. Fakat o zamanki Arap toplumu içindeki Mekke’nin Kureyşli toprak sahipleri ile Yahudi tefeci-bezirgânları buna engel olmak istemişlerdir. Çünkü Arap köylülerini topraksız bırakan bu kesimler statülerinin değişmesine karşıydılar. Bu kesimlere karşı olan ve komün geleneklerini koruyan toplumsal kesimler ancak bu geçişi sağlayabilirlerdi. Bu yüzden Hz. Muhammed küçük topraklarına tefeci-bezirgân Yahudilerin el koyduğu Medine kentlilerini, toprağı bulunmayan Mekke “pleblerini” ve Bedevileri örgütleyerek Medine’nin tefeci-bezirgânları olan Yahudilere, tefeci-bezirgân Ebu Sufyan’a ve Mekke “patricileri” olan toprak sahibi Kureyşlilere karşı mücadeleye başlamıştır. Böylece Hz. Muhammed tarihsel devrimin öncülüğünü yapmıştır.[35]

Kıvılcımlı’ya göre Hz. Muhammed’in ilk Mekke devri, İslam’ı diğer insanlara söylevler ve soyut idealler biçiminde anlatmasıyla geçmiştir. Bu söylevlerde sınıfsal çelişkileri özellikle işlemiştir. Medine devrinde ise sınıflar savaşı ve tarihsel devrim ile geçmiştir. Bundan dolayı Mekke ayetleri daha soyut ve teorik, Medine ayetleri ise daha somut ve pratik devrime yöneliktir.[36]

Hz. Muhammed, tüccar olmasından dolayı medeniyetlere yolculuk yapıp onların sınıflı toplumunu görmekle birlikte mal, mülk ve safahattan dolayı nasıl çöktüklerini öğrenmiştir. Arap toplumunun sınıflı medeniyet toplumuna geçişin kaçınılmaz olduğunu da bildiği için, komün toplumun geleneklerini medeniyetle sentezlemeye çalışmıştır. Bu sentezle toplumunun ileride çürümesini engelleyebileceğini düşünmüştür. Bundan dolayı komüncül gelenekleri sürekli övmekle birlikte öğütlerde bulunmuş, öğütlerinin dinlenmediği takdirde Allah’ın gazabına uğranılacağını söylemiştir.[37] Bu bağlamda Hz. Muhammed sınıflı topluma geçildiğinde artacak olan bireyselleşmeyi engellemek için Hz. Yusuf’u örnek göstererek nefsin sürekli terbiye edilmesini öğütler.[38] Hz. Muhammed’in bir diğer uygulaması da faizin yasaklanması olmuştur. Faizin kaldırılmasıyla sınıflaşmanın ve köylülerinin topraksız kalmasının önüne geçilebileceği düşünülmüştür.[39]

Hz. Muhammed medeniyete geçişin yaratacağı çürümeleri önlemeye çalışmakla birlikte medeniyete uygun yapılar da oluşturmaya çalışmıştır. Öncelikle Kureyşli toprak sahipleri ve tefeci-bezirgânları ile Hudeybiyye Antlaşması ile yaparak uzlaşmıştır.[40] Diğer yandan kan bağıyla birbirine bağlı kabilelerden oluşan Arap toplumunun ayrı kabile ve kandan olan ve farklı coğrafyalardan gelen insanları “Müslüman Kardeşliği” adı altında bir araya getirmiştir. Hucurât Suresi 10. ayetinde bunu şöyle bildirmiştir: “Hiç kuşku götürmez ki Müslümanlar kardeştirler”. Müslüman kardeşliği ile Arap toplumu komünal topluma ait kan bağlarını atmış, medeniyetin sınıflı toplumuna uygun ilişkilerin olduğu toplumsal bir yapıya geçmiştir.[41]

Kıvılcımlı’ya göre İslamiyet kimi komüncül nitelikler taşımakla birlikte tefeci-bezirgânlığın hâkim olduğu medeniyete geçişin düşüncesi olduğu için bir ticaret dini olma niteliği baskındır. Bu niteliğin baskınlığı toprak mülkiyetinin değişiminde görülmüştür. İslamiyet’te topraklar ortak mülkiyet olarak görülse de bir süre sonra topraklar “ikta” (bağışlanmış düzenli gelir) ve “mesaag” (düzen, buyruk) ile “özelleştirilebilinmiştir”. Tarihin ilerleyişi tefeci-bezirgân medeniyetlerden yana olduğu için Hz. Muhammed’in aldığı önlemler bir süre sonra etkisini kaybetmiş ve ilk İslam medeniyeti peygamberin ölümünden 50 yıl sonra çökmüştür. Onun yerine İslam toplumunun tam olarak sınıflaşmış ilk devleti “Emeviyye Saltanatı” kurulmuştur. Böylece zenginler fakirlere karşı şiddet ve sömürü için İslamiyet’i kullanmaya başlamışlardır.[42]

Öte yandan Hz. Muhammed’in komüncül özellikleri korumak için koyduğu ilkel komünist ilkeler, komüncül özellikler taşıyan Orta Barbarlık Konağı’ndaki barbarlarda (Türk-Moğol-Kafkas-Berberi-Arap-Pers-Kürt çobanlarını, köylülerini veya askerlerini) yaşamaya devam etmiştir. Bu ilkeler kendisini Şiilik, Alevilik gibi inançlarda ve Hacı Bektaş Veli, Şeyh Bedrettin gibi liderlerde göstermiştir. Bu nedenle bugün de İslamiyet egemen sınıflar tarafından kullanılmakla birlikte, hümanist hatta devrimci hareketlerde de yaşamaya devam etmektedir.[43]

Hikmet Kıvılcımlı, İslam’ı içinde bulunduğu tarihselliğin maddi koşullardan hareketle açıklamaya çalışmış, bu bağlamda İslam düşüncesini oluşturan en önemli etmenlerin ticaret ile Arap toplumunun komüncül yapısı olduğunu belirtmiştir. Kıvılcımlı’ya göre Arap toplumunun bu komüncül yapısı sınıflı topluma doğru çözülmek üzere olsa da kısmen eşitlikçi ve dayanışmacı bir niteliğe sahiptir. Bundan dolayı İslam’da sınıflı toplumu, sermaye birikimini ve ticareti meşrulaştıran bir taraf olmakla birlikte eşitliği ve dayanışmayı öğütleyen bir tarafta bulunmaktadır. Dolayısıyla İslam’da sosyalizm eşitlikçi ve dayanışmacı yönleriyle kısmen de olsa bulunmaktadır.

Diğer yandan Kıvılcımlı, İslam düşüncesinin oluşumunda sınıfsal çatışmaları vurgulayarak, Topçu ve Şeriati’den farklı olarak Marksist bakışın özgünlüğünü ortaya koymuştur. Topçu ve Şeriati’de de sınıfsal vurgular olsa da, Kıvılcımlı onlardan farklı olarak o zamanki toplumun içinde bulunduğu üretim ilişkilerinde bulunulan konumdan doğru sınıfları net bir şekilde belirtmiştir. Fakat Kıvılcımlı o zamanki sınıfların tarihselliği ile İslam düşüncesinin günümüze kadar uzanan tarihüstülüğü arasında bağı da kurmayı başarmıştır. Böylece Marksistlerin İslam’ı ele alış yöntemi için önemli bir örneğini göstermiştir.

5. Sonuç

Nasyonal sosyalist düşünceden oldukça etkilenen Nurettin Topçu, İslam düşüncesine de bunun etkilerini yansıtmıştır. Anadolucu İslam sosyalizmi adını verdiğini sosyalizm, işçi sınıfından çok köylüye dayanan, İslam ahlakının ilkeleri üzerine kurulmuş, otoriter ve merkeziyetçi bir devletin yönettiği bir sosyalizmdir. Din tüccarlarının kapitalizmi meşrulaştırmak için kullandığı İslam aslında bu sosyalizmin ta kendisidir, sosyalizm de günümüzün şeriatıdır. Ruhçu ve ahlakçı bir içeriğe sahip olan bir sosyalizm anlayışı, Topçu’nun İslam düşüncesinde merkezi bir yer tutmakla birlikte ütopik bir niteliğe sahip olmaktan kaçınamamıştır.

Topçu’nun İslam anlayışından daha maddeci ve somut bir içeriğe sahip olan Şeriati’nin İslam anlayışı, insanın bu dünyada tevhit dinini şirk dinine karşı hâkim kılma mücadelesinde en önemli yol göstericisidir. Bu mücadelede insanlar, diğer bir deyişle halk ya da Allah, şirk dininin meşrulaştırdığı sömürü ve eşitsizliği sosyal bir devrimle kaldırarak sınıfsız ve eşitlikçi bir toplumu öğütleyen tevhit dinini hâkim kılacaklardır. Burada köylüyü esas alan Topçu’ya karşı Şeriati Allah ile ilişkilendirdiği halkı esas almıştır. Fakat bu halkın hangi sınıfları içerdiği belirsizdir. Bu halk başka insanları sömürmeyen, diğer insanlardan soy, ırk vb. üstün olmayan kişileri içeren bir öznedir. Diğer yandan Şeriati Topçu’dan farklı olarak İslam’daki kıst kavramını kullanarak emeğe de önem atfeder. Böylece Marksizm’e yakın bir şekilde emek sahibi insanların toplumsal emekten pay almaları gerektiğini ve insanların başka insanların emeğine el koymamaları gerektiğini ileri sürer. Keza Şeriati sosyal devrim vurgusuyla da Marksizme oldukça yakındır.

Topçu ve Şeriati’den farklı olarak İslami değil Marksist bir düşünsel arka plandan gelen Hikmet Kıvılcımlı, İslam’ı tarihsel gerçekliği üzerinden ele alır. Komünal geleneklere sahip sınıfsız bir Arap toplumun sınıflı topluma geçişi sırasında oluşmuş olan İslam, sınıflı toplumu meşrulaştıran bir yönü olmakla birlikte sosyalist bir yöne sahiptir. Her ne kadar Hz. Muhammed’den sonra etkisini kaybetse de eşitlikçiliği ve dayanışmayı öğütler. Kıvılcımlı Topçu ve Şeriati’den farklı olarak İslam’ı doğduğu tarihsellikten üzerinden değerlendirir. Bu tarihsellikten dolayı da İslam’daki sosyalizmin yerinin oldukça sınırlı olduğunu ifade eder. Bununla birlikte İslam’daki sosyalist öğelerin günümüzde de etkisinin olabileceğini belirterek Topçu ve Şeriati ile benzer düşünmektedir. Ama onlardan ayrı olarak çözümü İslam’ın içinde bulmaz, sosyalizmin kendisinde bulur. Ve Marksist bir zeminden hareket ederek, insanlığın sömürüsüz, sınıfsız ve sınırsız bir dünyaya ulaşacağı sosyalizmin İslam’ın sınıflı etkilerinin olduğu ama İslami bir zeminden değil, sınıf mücadelelerinin gerçekleştiği ve Marksist-Leninist bir öznenin öncülük ettiği maddeci bir zeminden gerçekleşeceğini ifade eder.

6. Kaynakça

Ağcabay, Cenk. Dr. Hikmet Savaşçı Bir Hayat 1902-1971. İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2015.

Aktaş, Ümit. “Nurettin Topçu ve “Müslüman Anadolu Sosyalizmi””. https://www.indyturk.com/node/211136/türkiyeden-sesler/nurettin-topçu-ve-“müslüman-anadolu-sosyalizmi”. [20.06.2021].

Ballı, Rafet. “Sosyalizmi savunan tek İslamcı: Nurettin Topçu”, https://aydinlik.com.tr/sosyalizmi-savunan-tek-islamci-nurettin-topcu, [20.06.2021].

Cesur, Ertuğrul. “Ali Şeriati (1933-77): Allahperest Sosyalist “, İslâmiyat Dergisi, s. 2. (2002): 69-91.

Kıvılcımlı, Hikmet. Allah-Kitap-Peygamber. İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2011a.

Kıvılcımlı, Hikmet. Dinin Türk Toplumuna Etkileri. İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2008.

Kıvılcımlı, Hikmet. Eyüp Sultan Konuşması. İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2011b.

Kıvılcımlı, Hikmet. Günlük Anılar. İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2009.

Kıvılcımlı, Hikmet. İlkel Sosyalizmden Kapitalizme Son Geçiş Japonya. İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2011c.

Kıvılcımlı, Hikmet. Metafizik Sosyolojiler. İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2008b.

Kıvılcımlı, Hikmet. Osmanlı Tarihinin Maddesi. İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2007.

Kıvılcımlı, Hikmet. Tarih Yazıları. İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2011d.

Özdemir, Harun. “Nurettin Topçu’nun İslâm Sosyalizmi (1909-1975)”, www.egedesonsoz.com/yazar/Nurettin-Topcu-nun-Islam-Sosyalizmi-1909-1975-/9197/ [20.06,2021]

Özkan, İslam. “Ali Şeriati ve Hikmet Kıvılcımlı’da din ve ideoloji”, https://www.gazeteduvar.com.tr/ali-seriati-ve-hikmet-kivilcimlida-din-ve-ideoloji-makale-1514209, [20.06.2021]

Şeriati, Ali. Dinler Tarihi I. Çev. Ejder Okumuş. Ankara: Fecr Yayınları, 2019a.

Şeriati, Ali. Dine Karşı Din. Çev. Doğan Özlük. Ankara: Fecr Yayınları, 2019b.

Şeriati, Ali. Ebû Zerr. Çev. Salih Okur. İstanbul: Tebliğ Yayınları, 1987.

Şeriati, Ali. İnsan. Çev. Şamil Öcal. Ankara: Fecr Yayınları, 1996a.

Şeriati, Ali. İslam Ekonomisi. Çev. Kenan Çamurcu. İstanbul: Dünya Yayınları, 1994a.

Şeriati, Ali. Kapitalizm. Çev. Yakup Arslan. İstanbul: Dünya Yayıncılık, 1994b.

Şeriati, Ali. Kurana Bakış. Çev. Ali Seyyidoğlu. Ankara: Fecr Yayınevi, 1996b.

Şeriati, Ali. Makaleler. Çev. Serdar İslam. İstanbul: Objektif Yayınları, 1993.

Tabakoğlu, Ahmet, “İslâm Sosyalizmi Davası”, İş Ahlakı Dergisi, c. 2. s. 4. (2009): 103-122.

Topçu, Nurettin. Ahlâk Nizamı. İstanbul: Dergâh Yayınları, 1997a.

Topçu, Nurettin. İradenin Davası-Devlet ve Demokrasi. İstanbul: Dergâh Yayınları, 1998a.

Topçu, Nurettin. İslam ve İnsan, Mevlana ve Tasavvuf, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2013.

Topçu, Nurettin, İsyan Ahlâkı, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2010.

Topçu, Nurettin. Kültür ve Medeniyet. İstanbul: Dergâh Yayınları, 1998b.

Topçu, Nurettin. Yarınki Türkiye. İstanbul: Dergâh Yayınları, 1997b.

Topçu, Nurettin. “Sosyalizm Devrimizin Şeriatıdır”, İslâmiyat Dergisi, s. 2. (2002): 131-138.

Yalçın, Soner. “Baş davası ahlak olan bir Müslüman sosyalist NURETTİN TOPÇU”, https://www.hurriyet.com.tr/bas-davasi-ahlak-olan-bir-musluman-sosyalist-nurettin-topcu-8912156, [20.06.2021].

Dipnotlar

[1] Harun Özdemir, “Nurettin Topçu’nun İslâm Sosyalizmi (1909-1975)”, www.egedesonsoz.com/yazar/Nurettin-Topcu-nun-Islam-Sosyalizmi-1909-1975-/9197/ [20.06,2021] ; Rafet Ballı, “Sosyalizmi savunan tek İslamcı: Nurettin Topçu”, https://aydinlik.com.tr/sosyalizmi-savunan-tek-islamci-nurettin-topcu, [20.06.2021]; Soner Yalçın, “Baş davası ahlak olan bir Müslüman sosyalist NURETTİN TOPÇU”, https://www.hurriyet.com.tr/bas-davasi-ahlak-olan-bir-musluman-sosyalist-nurettin-topcu-8912156, [20.06.2021]; Ümit Aktaş, “Nurettin Topçu ve “Müslüman Anadolu Sosyalizmi””. https://www.indyturk.com/node/211136/türkiyeden-sesler/nurettin-topçu-ve-“müslüman-anadolu-sosyalizmi”. [20.06.2021]

[2] Aktaş, age.; Yalçın, age.

[3] Aktaş, age; Nurettin Topçu, İradenin Davası-Devlet ve Demokrasi. (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1998a), 78; Nurettin Topçu, İslam ve İnsan, Mevlana ve Tasavvuf, (İstanbul: Dergâh Yayınları, 2013), 72; Nurettin Topçu, “Sosyalizm Devrimizin Şeriatıdır”, İslâmiyat Dergisi, s. 2. (2002): 134, 135; Özdemir, age.

[4] Aktaş, age.; Özdemir, age.

[5] Aktaş, age.; Nurettin Topçu, Ahlâk Nizamı. (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1997a), 123-124; Nurettin Topçu, Yarınki Türkiye. (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1997b), 25, 150.

[6] Topçu, 1997a, 108, 120, 123; Topçu, 1997b, 150, 164; Topçu, 1998b, 118.

[7] Topçu, 1997a, 108, 183, 185, 195; Topçu, 1997b, 150; Topçu, 1998a, 118.

[8] Ahmet Tabakoğlu, “İslâm Sosyalizmi Davası”, İş Ahlakı Dergisi,  c. 2. s. 4. (2009): 104, 121; Aktaş, age.; Özdemir, age.; Topçu, 1997a, 174, 175, 192, 200; Topçu, 1997b, 33.

[9] Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet. (İstanbul: Dergâh Yayınları, 1998b), 97-98; Topçu, 1997a, 111, 158, 180, 281.

[10] Topçu, 1997a, 26.

[11] Topçu, 1997a, 182.

[12] Özdemir, age.; Topçu, 2013, 117, 118

[13] Nurettin Topçu, İsyan Ahlâkı, (İstanbul: Dergâh Yayınları, 2010), 21, 24, 203.

[14] Aktaş, age.; Topçu, 1997b, 165.

[15] Ertuğrul Cesur, “Ali Şeriati (1933-77): Allahperest Sosyalist “, İslâmiyat Dergisi, s. 2. (2002): 69.

[16] İslam Özkan, “Ali Şeriati ve Hikmet Kıvılcımlı’da din ve ideoloji”, https://www.gazeteduvar.com.tr/ali-seriati-ve-hikmet-kivilcimlida-din-ve-ideoloji-makale-1514209, [20.06.2021]

[17] Ali Şeriati, Dinler Tarihi I. Çev. Ejder Okumuş. (Ankara: Fecr Yayınları, 2019a), 311-312; Cesur, agm: 72.

[18] Ali Şeriati, Makaleler. Çev. Serdar İslam. (İstanbul: Objektif Yayınları, 1993), 53-54; Şeriati, 2019a, 309-310.

[19] Ali Şeriati, Dine Karşı Din. Çev. Doğan Özlük. (Ankara: Fecr Yayınları, 2019b), 26.

[20] Şeriati, 2019b, 25, 32.

[21] Şeriati, 2019b, 54.

[22] Ali Şeriati, İslam Ekonomisi. Çev. Kenan Çamurcu. (İstanbul: Dünya Yayınları, 1994a), 32-33; Şeriati, 2019b, 28.

[23] Şeriati, 2019a, 308.

[24] Şeriati, 1994a, 202.

[25] Şeriati, 1994a, 134-135.

[26] Ali Şeriati, Kurana Bakış. Çev. Ali Seyyidoğlu. (Ankara: Fecr Yayınevi, 1996b), 27.

[27] Şeriati, 2019b, 34-35.

[28] Ali Şeriati, Ebû Zerr. Çev. Salih Okur. (İstanbul: Tebliğ Yayınları, 1987), 18; Şeriati, 1994a, 59; Şeriati, 2019b, 53, 59.

[29] Ali Şeriati, İnsan. Çev. Şamil Öcal. (Ankara: Fecr Yayınları, 1996a), 128.

[30] Ali Şeriati, Kapitalizm. Çev. Yakup Arslan. (İstanbul: Dünya Yayıncılık, 1994b), 70

[31] Şeriati, 1994a, 170-171.

[32] Cenk Ağcabay, Dr. Hikmet Savaşçı Bir Hayat 1902-1971. (İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2015), 243.

[33] Hikmet Kıvılcımlı, Dinin Türk Toplumuna Etkileri. (İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2008a), 68; Hikmet Kıvılcımlı, Günlük Anılar. (İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2009), 122.

[34] Kıvılcımlı, Hikmet. İlkel Sosyalizmden Kapitalizme Son Geçiş Japonya. (İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2011c), 62; Kıvılcımlı, Hikmet. Osmanlı Tarihinin Maddesi. (İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2007), 367; Kıvılcımlı, Hikmet. Tarih Yazıları. (İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2011d), 145.

[35] Kıvılcımlı, Hikmet. Allah-Kitap-Peygamber. İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2011a), 26-27, 71-74, 147, 177, 219-220, 259, 264, 274; Kıvılcımlı, 2007, 264-265, 283; Kıvılcımlı, 2008a, 57; Kıvılcımlı, 2009, 111.

[36] Kıvılcımlı, 2011a, 44, 211-217, 223, 269.

[37] Kıvılcımlı, 2011a, 27, 43, 47, 53, 62, 225, 231, 253-254, 306-309.

[38] Kıvılcımlı, 2011a, 216, 239-241.

[39] Kıvılcımlı, Hikmet. Metafizik Sosyolojiler. (İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2008b), 35; Kıvılcımlı, 2011a, 307-309.

[40] Kıvılcımlı, 2011a, 286-288; Kıvılcımlı, 2011d, 153.

[41] Kıvılcımlı, 2008a, 71-72; Kıvılcımlı, 2011a, 120, 295, 306.

[42] Kıvılcımlı, 2007, 269-271; Kıvılcımlı, 2009, 125-126; Kıvılcımlı, 2011a, 71-72, 283.

[43] Hikmet Kıvılcımlı, Eyüp Sultan Konuşması. (İstanbul: Sosyal İnsan Yayınları, 2011b), 8; Kıvılcımlı, 2007, 277, 284-288, 334, 384, 592; Kıvılcımlı, 2011a, 73, 260, 287-288, 302, 304;