İranlı İşçiler Yeni Mümkünlerin Kapısını Açıyorlar

Grevci işçiler kurdukları “Protestocu ve Grevci Geçici Sözleşmeli Petrol Şirketi İşçileri Konseyi” ile İran’daki işçi sınıfı mücadelesinin 1979’da bitmediğini, günümüzde de canlı bir şekilde devam ettiğini dosta düşmana gösteriyorlar. Önemli bir örgütlenme ve mücadele tarihine sahip olan İran işçi sınıfı, önümüzdeki süreçte sadece İran’da değil Orta Doğu’da da emekçilerin söz sahibi olup var olan “savaş hali”ni değiştirebileceğini mümkün olduğunu ortaya koyuyorlar.

Orta Doğu’da varlığı “unutulan”, on yıllardır süren savaş hali nedeniyle siyasal alandaki yeri yok sayılan işçi sınıfının grevi, günlerdir İran’ı derinden sarsıyor. İran devletinin bütün baskılarına rağmen devam eden grev, İran medyasının görmezlikten gelmesine karşın halkın önemli bir kesimine ulaşarak yoluna devam ediyor. 

Grev ve Neoliberalizm 

19 Haziran’da 60 bine yakın petrol ve doğal gaz işçisinin başlattığı grev, 8 ildeki 60 petrol şirketinde sürüyor. İşçilerin ilk talebi 300 doların altında olan aylık ücretlerinin en az 500 dolar olması.

İran’da enflasyonun yüzde 50 civarında olması, işçilerin bu zammı talep etmesinin en önemli nedeni. Nitekim yüksek enflasyon nedeniyle geçtiğimiz aylarda ülkenin çeşitli yerlerinde işçiler küçük çapta grevler de düzenlediler.  

İşçilerin bir diğer talepleri ise izin günlerinin arttırılması ve çalışma koşullarının sağlıklı olması. Haftada 6 gün çalışan ve ayda sadece 2,5 gün izne sahip olan işçiler, ayda 20 gün çalışma ve 10 gün izne sahip olmayı talep etmekteler. Özellikle ülkenin güneyindeki çöllerde çalışan işçilerin uzaktaki ailelerini ziyaret edebilmeleri için izin günü sayısının oldukça önemli. Bununla birlikte iş güvenliğinin olmadığı, koronavirüsle ilgili önlemlerin alınmadığı vb. çalışma koşullarında çalışmaya zorlanılan işçilerin yaşamı büyük tehlike altında. 

Greve çıkan işçilerin talepleri, neoliberalizmin bütün dünyadaki işçilere dayattığı çalışma biçiminin İran’da da geçerli olduğunu gösteriyor. Keza greve çıkan işçiler, iş güvencesine sahip olmayan geçici sözleşmeli işçiler.  

1979 İslam Devrimi’nden sonra başlayan ve Irak’la olan savaşla hız verilen özelleştirmenin yanı sıra neoliberalizmin alameti farikalarından taşeronlaşma da yaygınlaştırıldı. Devlete ait Ulusal İran Petrol Şirketi, petrol ve doğal gaz üretimi için çeşitli şirketlere el altından izin verirken kendisi de geçici ve mevsimlik sözleşmelerle işçiler almaktadır. Bugün İran’da petrolkimya ve enerji sektöründe yaklaşık olarak 154 bin işçi geçici sözleşmelerle çalışmakta. Kadrolu çalışanların sayısının ise 200 bine yakın olduğu belirtiliyor.[1]

Bu rakamlara baktığımızda ülke ekonomisinin can damarı olan sektördeki işçilerin yarısına yakınının iş güvencesi olmadan çalıştığını ve onların yarısına yakının da greve çıktığını görmekteyiz. Dolayısıyla molla rejiminin despot yapısına rağmen işçilerin gösterdiği cesaret ve mücadele neoliberalizme karşı gösterilen bir direniş niteliğini de taşımakta. 

Mollaların Anti-emperyalizmi 

İran’daki molla rejimi, yüksek perdeden “haykırdığı” ABD karşıtlığı başta olmak üzere ulusalcı ve Şii İslamcı retorik nedeniyle çoğu zaman anti-emperyalist ve anti-kapitalist bir duruşa sahip olduğu zannını yaymayı başardı. Fakat tarihe baktığımızda mollaların önemli bir çoğunluğunun öncülleri Şah rejimi sırasında sermayenin önemli bileşenlerinden biri olduğunu görmekteyiz. Hatta petrolü kamulaştıran ulusalcı Musaddık’ın devrilmesinde ABD ve İngiltere ile işbirliği yaptığı da bilinmekte. Bunlara ek olarak İran Anayasası’nın 44. maddesini özelleştirilmelere ve ekonominin liberalleştirilmesine cevaz vermek için ‘yeniden yorumlanmasını’ sağlayan mevcut dini lider Ali Hamaney. Mollaların içinden hiç çıkmadıkları soygun, yolsuzluk bataklığı ise herkesin bildiği bir gerçek.[2]

Öte yandan molla rejimi, yüksek enflasyonun nedeni olarak ABD’nin yaptırımları gösterip, işçilerin tepkisini yönlendirmeye çalışıyor. Yaptırımlar sırasında petrol ve doğal gazı Çin, Türkiye, kimi Avrupalı ülkelere satan ve şimdi de petrol ihracatını arttırmak için ABD’li yetkililerle görüşen mollaların ABD’yi suçlu gösteren sözlerinin halkın nezdinde bir karşılığı yok. Ki emekliler, öğretmenler, sağlık emekçileri, kadınlar, işsizler ekonomik durumu protesto eden irili ufaklı eylemlere tekrar başladılar. Dolayısıyla neoliberalizmi kendi çıkarları doğrultusunda uygulanmaktan çekinmeyen ve bunun için de küresel güçlerle işbirliğinden hiç sakınmayan mollaların anti-emperyalizmi, halkın mücadelesi karşısında kumdan kaleler misali yıkılıyor. 

İşçiler Mümkünü Gerçek Kılabilir 

Mollalar, diğer kumdan kalelerinin yıkılmaması için çaba gösterseler de şimdilik bir sonuç elde edememiş durumdalar. Tahran rafinerisinde 700 işçinin işten atılması halkın grevdeki işçilerin yanına geçmesine neden olurken, ulusal basının grevi görmezden gelmesine karşılık da sosyal medyadan işçilere destek yağıyor. Halkın yükselen desteğinin yanı sıra kimi yerlerde emekçilerin de işçilere katılımı mollalara Şah’ı yıkan 1979’daki petrol grevlerini anımsatıyor. Her zaman kullandığı “zor gücü” bu sefer işe yaramayan molla rejimi, çeşitli görüşmeler ve işçilere desteğini açıklayan Ahmedinejad gibi unsurlarla direnişi yumuşatarak sistem içerisinde tutmaya çalışıyor. Gerek neoliberalizmin krizi gerekse de son seçimin gösterdiği üzere mollaların halkın rızasını almada giderek başarısız olması, rejimin kısa sürede “sopayı” kullanabileceğine işaret ediyor. İşkenceci başlarından olan yeni başkan Reisi de bu sopayı kullanmayı herkesten çok istemekte. 

Rejimin daha önce de salladığı sopalara boyun eğmeyip çeşitli şekillerde mücadelesini sürdüren İran halkı, grevci işçilerle birlikte olarak direnişi büyütebileceğine işaret ediyor. Grevci işçiler de kurdukları “Protestocu ve Grevci Geçici Sözleşmeli Petrol Şirketi İşçileri Konseyi” ile İran’daki işçi sınıfı mücadelesinin 1979’da bitmediğini, günümüzde de canlı bir şekilde devam ettiğini dosta düşmana gösteriyorlar. Önemli bir örgütlenme ve mücadele tarihine sahip olan İran işçi sınıfı, önümüzdeki süreçte sadece İran’da değil Orta Doğu’da da emekçilerin söz sahibi olup var olan “savaş hali”ni değiştirebileceğini mümkün olduğunu ortaya koyuyorlar. Bu mümkünat, bölgedeki devrimcilerin ve işçi sınıfının İran işçilerinin mücadelesini büyütmelerine çaba göstermesiyle gerçek olabilir. Ve bu “gerçek”, bölgeyi kana bulayan savaş halinin hiç bitmeyeceği “gerçeğinden” hiç de daha az olası değildir. Son 3 yılda Sudan’dan Irak’a, Lübnan’dan Ürdün’e emekçilerin attıkları ufak ama büyük adımlar, bugünlerde atılan yeni adımlarla birlikte, bunun en büyük göstergesi. Orta Doğulu devrimciler, savaş halinin sunduğu konumdan öte kendi özgül konumlarından bu adımlarla bütünleştikleri takdirde başka bir Orta Doğu’nun gerçekleşmesi oldukça yakın olacaktır. 

[1] https://iranintl.com/en/iran/oil-and-petrochemical-workers-strike-60-companies-iran 
https://apnews.com/article/middle-east-iran-health-coronavirus-pandemic-strikes-e30e40c767c47713a277cdeaca8e21f7 

[2] https://peopleandnature.wordpress.com/2021/07/16/iran-oil-workers-strike-a-spectre-haunting-neoliberalism/