Motokuryeler: Bu Kazalar İşin Fıtratında Yok!

El Yazmaları’nın Notu: Özellikle pandemi ile birlikte çalışma koşulları giderek ağırlaşan, emek yoğun çalışma nedeniyle birçok ölümcül ya da yaralayıcı kaza geçiren motokuryeler ile gerçekleştirdiğimiz röportajı siz değerli okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.

Motokuryeler kimlerden oluşuyor? Özellikle kapanma dönemlerinde yoğun bir kurye alımı oluyor ve her yaştan, meslekten insan buraya yöneliyor. Ek olarak, kuryelerin işyerlerindeki iş tanımları neleri kapsıyor? Yalnızca kuryelik mi yapıyorsunuz yoksa aynı anda birçok işi yapanlar da oluyor mu? 

Şükrü Topkaya: Merhaba. Dediğiniz gibi her yaş ve meslekten kişinin çalıştığı bir alan motokuryelik. Kimileri için bir meslek; kimileri için geçici olarak, hayatını idame ettirmek için yöneldiği bir iş. Özellikle pandemiyle birlikte kişi yelpazesi oldukça genişledi. Çünkü bu süreçte ekmeği enstrümanı olan ve elinden alınan, çalışma ortamı kalmayan müzisyende yöneldi motokuryeliğe; destek göremediği için kepenk indirmek zorunda kalan esnaf ya da ücretsiz izne çıkarılan işçi de. Özellikle benim gibi öğrencilerin de yoğun olarak yaptığı bir meslek motokuryelik.

Çalışma şartları ve iş tanımları mekândan mekâna değişiklik göstermekle birlikte, çoğu yerde sadece paket servis yapan motokuryeler, kimi yerlerde paket servis olmayan zamanlarda garsonluk ya da temizlikçilik gibi normalde kendi işi olmayan işlere zorlanıyor. Kabul etmeyenlere ise ya çıkış kapısı gösteriliyor ya da tehdit olarak “dışarıda bir sürü insan var iş arayan, sen bilirsin!” denilerek alenen tehdit ediliyor.

Orhan Kolanç: Ben motokuryelik işine başlamadan önce bir pizzacıda garsonluk yapıyordum. Çalıştığım şirketin el değiştirmesi üzerine bir de şartların zorlaşıp ağırlaşması eklenince işten ayrıldım.

O sırada araba ehliyetine kayıt olmuştum ve her şey iyi geçti; o an işsizlik nedeni ile motor ehliyetine de yazıldım, onu da aldım. Sonra ilk işim bir kebapçı restoranında başladı. Pandemi ile birlikte şartlar bizi zorlamaya başlayınca eskiden garsonluk ya da aşçılık yapan birçok arkadaşım kuryelik yapmaya başladı. Çünkü garsonlar ve aşçılar kısa çalışma ödeneği ya da devlet yardımı ile geçinemediği için bir şekilde bu işi yapmak zorunda kaldılar.

Elbette başka işleri de aynı anda yapanlar olabiliyor. Lakin benim görebildiğim kadarıyla sayıları çok az. Çünkü motokuryelik mesleğinin çok büyük bir kısmı saat başı ücret dediğimiz bir biçimde çalıştığı için başka bir iş yapmaya çok fazla zaman kalmıyor. Elbette istisnalar da mevcut.

Orhan Kolanç

Son 15 ayda en az 550 motokurye hayatını kaybetti. Bu korkunç tablo işin bir boyutu ve tabii ki pandemide artan iş yükü, alınmayan önlemler ile ilgili… Öbür taraftan motokuryeler aynı zamanda fazla temastan kaynaklı risk grubundalar ve trafikte motorlu olmak başlı başına bir problem. Motokuryelerin çalışma koşulları nasıl? Ne gibi sorunlarla karşılaşıyorsunuz? Bu sorunlar neden kaynaklanıyor?

Şükrü Topkaya: Zaten özelde motokuryelerin, genelde tüm işçilerin ortak sorunlarıdır güvencesizlik, tedbirsizlik, fazla mesai ve ekipmansız çalıştırılma vs. Ama motokuryeler için ekstradan sorunlar var: Ekipmansız motosiklet kullanma, hıza zorlanma, artan iş yükü ve temasta ön planda olma gibi sorunlar.

Yoğun mesai saatlerinde haddinden fazla yük bindirilen ve ekipmansız olarak çalıştırılan ve hızlı gitmesi için mobbinge uğrayan motokuryeler kaçınılmaz olarak kaza yapıyor. Kimi ağır yaralanıyor kimi de hayatını kaybediyor maalesef.

Bu kazalar bu işin fıtratında yok; motokuryeler patronların kâr hırsı yüzünden ölüme sürükleniyor. Buna, kimi yerlerde motokuryelerin asansöre binmesinin yasaklanması gibi insanlık dışı muameleleri de eklersek, motokuryelerin ne patronları tarafından ne devlet tarafından korunmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Öyle ki tüm çabalara rağmen motokuryelik henüz yüksek riskli iş grubuna bile alınmış değil.

Orhan Kolanç: Hangi patron olursa olsun ilk olarak tüm kuryelerden istedikleri şey çok hızlı bir şekilde siparişi teslim etmemiz oluyor. Çok hızlı olma halinin çoğu zaman kazalara sebep olduğunu bilmelerine rağmen bu tavrı sürdürüyorlar. 

Kendi adıma konuşacak olursam ondan fazla kaza geçirdim.  Bunların çoğu da siparişi zamanında yetiştirmeye çalışırken yaşadığım kazalar.

Bunca sorun varken ve hâlâ önlemler alınmazken, toplumda da motokuryelere bakış çoğu zaman olumlu değil. Trafikte hız yapan, gürültü çıkaran işçiler gibi görülüyorlar. Bununla ilgili bir tartışma oluyorsa da ancak bir kurye hayatını kaybettiğinde ya da yaralandığında oluyor. Buna dair neler söylersiniz? 

Şükrü Topkaya: İnsanlar olayları genellikle kendi durduğu yerden yorumluyorlar, bu doğal tabii. Kaldırımdan giden, makas atan, sollama yapan kurye keyfi olarak yapmıyor bunları. Kim keyfi olarak hayatını riske atar ki?

Onu, bunları yapmaya zorlayan, iş yükünü artıran, fazla mesai yaptıran patronlardır; belirli bir teslimat saati belirleyen ya da hızla doğru orantılı olarak puan verilen yemek siteleridir ve “siparişim hızlı gelsin yoksa düşük puan veririm” diyen müşterilerdir.

Bu, trafik kurallarına uymamayı ya da kendiyle birlikte insanları da tehlikeye atmayı haklı çıkarmaz belki ama arkasındaki 10 siparişle müşteriye yetişmeye çalışan kuryenin de kendi inisiyatifinde değil bu durum, bunun görülmesi lazım.

Şükrü Topkaya

Orhan Kolanç: Şikâyetçi olan kişiler çoğu zaman yemek veya market siparişlerinin not kısmında “hızlı ve sıcak gelsin” diye not bırakmayı unutmazlar.  Bu toplumsal çürümeden bağımsız düşünülebilecek bir durum değil. Kendilerinin yemeği söz konusu olduğunda ışık hızı ile yetişmemizi istiyorlar, karınları doyduğunda ise motokuryelere laf söylemeyi bir adet haline getiriyorlar. Sanki motokuryeler keyiflerinden böyle yapıyorlarmış gibi.

Patrondan iş yetiştirme baskısı, müşteriden hızlı gelsin notu ile motokuryeler iki arada bir derede kalıyorlar; ne kentin içinde yaşayan insanları ne patronu ne de müşterileri memnun edebiliyoruz. Sanki karşılarında bir insan yok gibi davranıyorlar. Biz her gün ölüm ile yaşam arasında bu işi yaparken, bir yandan da insanları memnun etmek gibi bir yükümlülüğe sahip olduk.

Şimdi aşıların hızlanması ile birlikte açılmanın son aşamasına geçildi. Peki, motokuryelerin iş yoğunluğu ve burada yaşanan iş cinayetlerinde değişiklik oldu mu?

Şükrü Topkaya: Benim gördüğüm kadarıyla pek bir değişiklik olmadı. Öyle ki iş yoğunluğundan dolayı aşı randevusuna gidemeyenler var. Yine ekipmansızız, yine fazla mesai var ve yine temasta ön plandayız. Şartlarımızda herhangi bir değişiklik olmadı.

Orhan Kolanç: Bizde işin azalması gibi bir durum yok hatta aslında tam tersi oluyor. Yirmi dört saat çalışma sistemine geçmemiz gibi bir durum var.

İş yoğunluğundan dolayı çoğu zaman yemek ve temel ihtiyaçlarımızı karşılamak bile zor oluyor. Normal bir iş yerinde çalıştığınızda çay saatleriniz, yemek molalarınız belli bir düzendeyken kuryelik mesleğinde böyle bir durum söz konusu değil. İki sipariş arasında ya da siparişe giderken veyahut dönerken karnımızı doyurabiliyoruz. Özetle işlerin azalmasının aksine artması gibi bir durum söz konusu.

Son olarak çözüm önerilerini ve taleplerinizi dinlemek ve mecramızdan duyurmak isteriz.

Şükrü Topkaya: Özelde motokuryelerin, genelde tüm işçilerin ortak çözümü örgütlenmek, birlikte hareket etmektir. Bunun dışında bir çözüm yolu göremiyorum ben.

Pandemi döneminde onlarca işçi, emekçi geçinemediği için intihar etti. Bu çok üzücü bir durum.Ama bize dayatılan koşullarda çalışma ya da intihar etme gibi seçenekler dışında bir yolumuz daha var, örgütlenmek, birlikte hareket etmek, dayanışma içinde olmak. Ancak bu şekilde sesimizi duyurabiliriz, sorunlarımızı çözüp güvenceli ve insanca bir yaşam sürebiliriz. Umutsuzluğa kapılmamak gerekiyor. Dünyanın öbür ucundaki işçiyle de aynı sorunları yaşıyoruz. Sorunlarımız ortak, çıkarlarımız ortak. Yalnız değiliz ve işçiler olarak birlikte güçlüyüz.

Sesimizi duyurma yolundaki katkılarınızdan ötürü size de teşekkür ederim.

Orhan Kolanç: Motokuryeliğin tehlikeli işler statüsüne alınması gerektiğini düşünüyor ve bunun için sendikamız ile birlikte bir mücadele hattı örmeye çalışıyoruz. Trafikte büyük araçlar tarafından sıkıştırılmak istemiyoruz. İş güvenliği ve işçi sağlığının gereklilikleri doğrultusunda teknik ekipmanın işçiler tarafından değil de patronlar tarafından karşılanması istiyoruz. Çünkü kazancın çok büyük bir kısmı onların cebine doluyor.