İsrail’in Kubbesini Filistin Halkı Yıktı

Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan Filistinlilerin  işgalci İsrail devleti tarafından “hukuken” evlerinden atılması, egemenlerin beklenmediği bir direnişe yol açtı. Dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilen gösterilerin yanı sıra uzun zamandır “sessiz” olan Batı Şeria ile işgal altındaki topraklardaki Filistinlilerin gösterdiği direniş, egemenlerin “yeni” dönemine karşılık ezilenlerin yeni döneminin doğması olasılığını gösteriyor.

Eze Eze Gitme

Biden’ın başkanlığa seçilmesiyle birlikte Trump döneminde izlenen politikalar hızla terk edilmeye başlanmıştı. İran’la tekrar müzakerelere başlanacağının ifade edilmesi, Netanyahu ve  Erdoğan’a telefon edilmemesi, Suudilerin Yemen’de giriştikleri savaşa dair “eleştiriler” Biden’ın rasyonel politikalar izleyerek Orta Doğu’ya barış değilse de huzur getireceği izlenimini yaratmıştı.
Fakat BAE ile düzeyi yükseltilen askeri ilişkiler, Yunanistan’ın bölge ülkeleriyle  askeri ilişkiler kurulmasının sağlanması, Mısır’ın tekrardan sahneye dönmesi perde arkasında başka bir oyunun kurgulandığını göstermekteydi. Nitekim Filistin’e yapılan saldırının, bu oyunun ilk perdesi olarak sergilenmek istendiği görülüyor. Burada Filistin’in özel olarak seçilmesinin nedeni bölgedeki olası direnişleri sırasıyla “ufaktan” başlayıp tek noktaya odaklanmış yoğun bir güçle eze eze gitme amacı yatıyor.

Eze eze gitme sürecinde ise İran’ın etrafının gizlice yavaş yavaş kuşatılması ve İran’ın bölgenin dört bir yanında var olduğu savaşlardaki ateşi harlamasının önüne geçilmesi hedefleniyor. Müzakere sürecinin tekrar başlatılmasıyla da İran’ın “yumuşatılarak” bu sürece askeri olarak karşı koyma gücünün azaltılması öngörülmekte. İran ve müttefiklerinin saldırıları kınamak ve desteklerini gönderdikleri füzelerle yetinmeleri ise yoğun saldırılara karşı savunma odaklı ve sınırlı gücünü verimli kullanacakları bir çizgi izleyeceklerine işaret ediyor.

Moskova-Pekin fırsat kolluyor

Benzer bir çizgiyi Rusya ve Çin’in de izlediğini görmekteyiz. SSCB’nin yıkılışının ardından ilk defa bölgede inisiyatif kazanan Rusya, bölgedeki etkisini korumak ve ABD ile uyumlu bir çizgi izleyerek sınırlı askeri ve ekonomik gücünü verimli kullanma stratejisini sürdürüyor. Bu bağlamda Rusya’nın kendisine dokunmadığı sürece bölgedeki direnişlere yardım etmeyeceği ortada.
“Tek Kuşak Tek Yol” projesi ile bölgeye “sızmaya” çalışan ve son olarak İran ile maddeleri resmi olarak açıklanmayan anlaşma imzalayan Çin de Rusya ile benzer bir hatta oturmuş durumda.

Ekonomik gücünü kullanmayı esas almaya devam eden Çin, pragmatik politikalarına devam ediyor. Dolayısıyla Çin’in de direnişlere yardım etme potansiyeli çıkarlarıyla doğru orantılı. Her ne kadar Rusya ve Çin Orta Doğu’da ABD ile uyumlu bir çizgi izlemeye çalışsalar da ortaya çıkan her fırsattan yararlanmaya çalışıyorlar. Kapitalizmin yapısal krizinin neden olduğu hegemonya kriziyle önü açılan bu iki ülke, ABD’nin gücünün yetmediği ya da darbe aldığı yerlere sırtlan gibi çökmeyi sürdürüyorlar. Halkların gösterdiği direniş sonucunda ABD hegemonyasının geriletildiği yerlerde bu iki gücün “sosyalist” geçmişleri ve ABD karşıtlıklarını göstererek kurtarıcı gibi ortaya çıkmaları “tesadüf” değil ve önümüzdeki süreçte olmayacaktır da. Çin’in direnişten sonra 1 milyon dolar ve Covid-19 aşısı sözü vermesi bunu göstergesi.

Netanyahu Saldırıyor/Saldıracak

Netanyahu ve Erdoğan’ı uzun süre telefon başında bekleten Biden, bu süreci müttefiklerine “ayar çekme” olarak da görüyor. Trump döneminde hareket edecek bol alan bulan “müttefikler” başta Rusya olmak üzere diğer küresel güçlerle kimi noktalarda anlaşmalar sağlamışlardı. Özellikle Türkiye ve İsrail’in gerçekleştirdiği bu anlaşmalar ABD’nin bölgedeki hegemonyasında delikler açtı. Bununla birlikte iki ülkenin inisiyatif alarak gerçekleştirdiği askeri operasyonlar hem ABD yanlısı ülkeler arasında krizlere yol açtı hem de İran’ın yayılmasına ve yerleşmesini sağladı. Bu nedenle Biden, özellikle Netenyahu’nun saldırı gücünü yok etmeden belli hedefler doğrultusunda kullanmak istiyor. Bunda son zamanlardaki çok sayıda seçime rağmen Netanyahu’nun alternatifinin oluşmamasının payı büyük. Dolayısıyla ülke içindeki siyasi gücünü arttırmak için bir zafere ihtiyaç duyan Netanyahu, Biden’ın çizdiği sınırlara bir süre daha uymaya devam edecektir. Fakat iktidarını korumak için İran ve Filistin’e saldırılar düzenleme fırsatını da her an kollayacaktır. Ancak fırsatların Filistin direnişinin gücüne çarpma olasılığı da yüksek olduğu ortada.

“Zafer” Filistin Halkının

Dünyanın en mazlum halklarından olmakla birlikte 70 yıldan fazladır mücadele ederek en direnişçi halklarından biri olan Filistin halkının direnişi eski gücünde olmasa da bölgedeki emperyalizm ve Siyonizm karşıtı hareketler için moral anlamda hâlâ önem taşıyor. Son direniş sonucunda sağlanan ateşkesin bölgede yarattığı “zafer” havası bunu gösteriyor.

Zaferin sağlanmasında füzeden çok halkın direnişinin payı çok. Son direnişte de ön çıkan füze saldırıları İsrail’in demir kubbesinde gedikler açarak İsrail’in ateşkesin kabul etmesini sağlasa da bir sınırlılığa sahip. Hatta bir süredir kısır döngüye yol açmanın yanı sıra halkın katılımını da sınırlamaktaydı.

Son direnişte İsrail’in işgal ettiği topraklardaki Filistinlilerin gösterdiği direniş -ki uzun yıllardır tanık olmuyorduk- gerçekleştirilen genel grev bu kısır döngüyü aşarak halkın bilfiil katılımı İsrail’in bütün planları bozmuş oldu. Öte yandan halkın direnişe katılım biçimi, Filistin mücadelesini bir kalıba sokan İslamcı örgütlere de mesaj niteliği taşıyor. Direnişi sadece silahlı militanlar, fedai eylemler ve füzelerle sınırlayan ve “bu işi bize bırakın” diyen örgütlere karşı sokağa dökülüp yaşamı kilitleyen Filistinliler, önümüzdeki süreçte gösterilmesi gereken direnişin işaretlerini sunuyorlar.

Filistin direnişi her ne kadar Hamas ve İslami Cihad’ın öne çıkmasıyla İslamcı bir tona bürünse de FHKC vb. devrimci halkçı güçlerinin etkisini de barındırıyor. Bu devrimci halkçı güçler, halkın işaret ettiği direnişi gerçekleştirip genişlettiği takdirde Filistin mücadelesini yeni zaferlere ulaştırabilir. Ve bu yeni zaferler bölge halklarının filizlenen direnişlerine can suyu katarak emperyalizmin ve Siyonizm’in sunduğu bataklığı kurutabilir.