İşçiler Birlikte Güçlü Diyen TEHİS: Salgın ve Krize Karşı Tek Çaremiz Örgütlenmek

El Yazmaları’nın Notu: Sektörde daha önce de birçok sorunla karşılaşan ancak pandemi ile birlikte açlığa, ağır çalışma koşullarına ve ölüme mahkûm edilmek istenen turizm, eğlence ve hizmet sektöründeki işçilerin kurduğu Turizm Eğlence ve Hizmet İşçileri Sendikası (TEHİS) Sözcüleri Hazal Kayci ve Kubilay Çelik ile sektördeki hak gasplarını, yaşanan sorunları, sendikanın kuruluş sürecini ve planlanan çalışmaları konuştuk. Değerli okuyucularımızın ilgisine sunarız.

Turizm, eğlence ve hizmet sektörü işçileri olarak, “İşçiler birlikte güçlü” şiarı ile sendikanızın kuruluşunu ilan ettiniz. Sendikanızın kuruluş sürecinden ve örgütlenme biçiminizden bahseder misiniz?

Sendikamızı, 11.12.2020 tarihinde sektörün içinde çalışan işçiler olarak kurduk. Sektördeki hareketlilik, bugün pandemi süreci ile birlikte açığa çıkmış gibi gözüküyor olabilir. Ancak aslında durum böyle değil. Sektörde her zaman var olan sıkıntılar, işçi sınıfının genel durumuyla paralellik gösteriyor. Bireyselmiş gibi gözüken, tekilmiş gibi yaşanan problemlerin, aslında tümüyle sektörün içinde yer alan her işçinin sorunu olduğunu tespit ederek, bu sorunlarla birlikte mücadele edebileceğimiz bir zemini yaratabilmek için bir sendika kurmanın, bugün içerisinde bulunduğumuz koşullarda en doğru ve meşru karar olduğu fikrine vardık.

Yaşanan sorunların yakıcılığının ve acilliğinin basıncı, sendika kuruluş sürecimizi hızlandırdı. İşyerlerimizde bugüne kadar sürdürdüğümüz bireysel mücadeleyi artık daha örgütlü bir zeminde, birlikte sürdürmeye karar verdik. Tüm işçiler açısından bir meşruluk zemini olan sendika da bizim için en uygun biçimdi. Yaşamak zorunda bırakıldığımız sorunlara çözüm bulmamız açısından, örgütlenmekten başka da bir seçeneğimiz yoktu. Bu fikir ile ön çalışmalar yürüttüğümüz iş yerlerindeki arkadaşlarımız ile görüşüp süreci başlattık.

İşyerlerinde işçilerin kendi iradelerini öne çıkaracağımız, sendikamızı temsil eden komiteleri kurabilmeyi hedefliyoruz. Sigortasız ve kayıt dışı olarak çalışan göçmen işçilerin kendi özgün problemlerini kendilerinin karar verip alabilecekleri komisyonlar şeklinde örgütlenerek, kendilerinin çözecekleri kendilerini var edebilecekleri bir alan açmayı hedefliyoruz.

Gezi hareketi ile ortaya çıkan demokratik karar alma mekanizmaları olan forum, sendikamızın temel anlayışını oluşturuyor. Bu anlamıyla taban örgütlenmelerini önümüze koyuyoruz. Yine, sektörde çalışan kadın arkadaşlarımızın, kadın olmaktan kaynaklı yaşadıkları taciz ve mobbing gibi sorunların karşısında işyerlerinde kadın komiteleri oluşturmayı hedefliyoruz.

TEHİS, 18. işkolu olan “Konaklama ve Eğlence İşleri” çerçevesinde çalışan işçilerin örgütlü bir güç olma amacıyla kurduğu bir sendika. Bu, güvencesiz, esnek çalışmanın, uzun mesai saatlerinin, keyfi işten çıkarmaların yaygın olduğu, aynı zamanda göçmen işçilerin yaygın olarak çok daha kötü koşullarda çalıştığı bir işkolu. Bu bağlamda talepleriniz ve örgütlenme, mücadele biçimi olarak önünüze koyduğunuz yol haritanız nedir?

Sektörün içerisinde tekil gibi görünen sıkıntılar, tüm emekçiler açısından geçerli. Bu sorunlar, ancak ve ancak -sendikayı da esas kurma gerekçemiz olan- örgütlenme ve sınıf bilincinin gelişmesi ile önlenebilir. Lokal gibi gözüken birçok problem aslında sınıfın tüm kesimlerinin ortak problemidir. Bu problemler, işçi sınıfının tüm kesimlerinin birleşik mücadelesi ile önlenebilir.

Yaşadığımız sıkıntının biçimi ve içeriğine göre hareket etmek zorundayız. Sendikal faaliyetin basın açıklamaları, direnişler ve grevler gibi mücadele biçimleri var. Biz de yaşadığımız sıkıntının giderilmesi için her türlü direniş biçimini kullanacağız.

Temas ettiğimiz ve etmeye çalıştığımız tüm işçi kardeşlerimiz ile öncelikle, haklarının farkında olmaları yönünde bir çalışma öngörüyoruz. İşyerlerinde herkesin haklarının daha çok farkında olmasını sağlamak için çabalamayı ve gereken noktalarda hukuk mücadelesi vererek bu sorunların üstesinden gelmeyi hedefliyoruz. İşçi sınıfı deneyimlerden ders almak ve sektörde faaliyet gösteren tüm sendikalarla ortak işler yapmak ve dayanışmayı büyütmek önümüze koyduğumuz görevlerdir. Bu yola çıkarken de söylediğimiz gibi “İşçiler birlikte güçlü.”

Ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte büyük darbe alan işkollarından olan turizm, eğlence ve hizmet sektöründe birçok iş yerinin kapandığına tanık oluyoruz. Diğer yandan kapanmayan işyerlerinin de işçileri işten çıkararak, çalıştırdığı az sayıda işçiye yönelik sömürüyü derinleştirme yoluna gitmesi ile karşı karşıyayız. Sizin bu konuda değerlendirmeleriniz neler?

Bu sektörde birçok sorun var. Bunların başında; güvencesiz ve esnek çalışma, uzun mesai saatleri ve bu çalışma saatlerinin uzunluğuna rağmen ödenen düşük ücretler, keyfi işten çıkarmaların yaygınlığı, herkesin fazla mesai yapmasına rağmen fazla mesai diye bir ücretin olmaması geliyor. Sektörde genel olarak gerçek ücretin yerine asgari ücretten sigorta primlerinin yatırılması, sigortasız çalıştırılma ve kayıt dışılık, uzun mesai saatlerinden dolayı sosyal yaşamın olmaması, kültürel etkinliklere ve faaliyetlere katılamama ve bir insanın kendine bakması için herhangi bir zamanın kalmaması akla hemen gelen en temel sorunlar diyebiliriz.

Motorlu kuryelerin pandemi ile aşırı yoğunlaşan paket servisleri sırasında iş kazaları yaşamaları; öğrencilerin, ücretlerini çalıştıkları saat üzerinden aldıkları için asgari ücretin bile altında çalıştırılıyor oluşları gibi diğer önemli problemleri de ilk elden ekleyebiliriz.

Pandemi süreci, turizm, eğlence ve hizmet sektöründeki işçileri fazlasıyla olumsuz etkiledi. Koronavirüs tedbirleri kapsamında kafe, bar, restoran gibi yerlere getirilen kısıtlamalar ile birlikte işsiz kalan ve sayıları yüz binlerle ifade edilen işçi var. Mart ayından beri devam eden bu durumun işçilere yansıma biçimlerinden bahseder misiniz?

Mart ayında başlayan pandemi ile birlikte işyerlerimiz aşamalı olarak kapatılmaya gitti. 1 Haziran itibariyle AVM’lerin açılmasıyla başlayan süreçte, çalışma koşulları daha da kötüleşerek işbaşı yapanlar dışında büyük bir kesimin işsizliği sürdü. Çünkü Mart ayından beri açılmayan işyerleri var.

Kasım ayının ortasında alınan yeni tedbir kararıyla; yeme, içme ve eğlence sektörünün büyük bölümü yeniden kapandı. Kafelerin, restoranların, otellerin, dinlenme tesislerinin ve eğlence mekânlarının paket servis dışında hizmet vermesinin kısıtlanması sonrasında sektörde çalışan 913 bine yakın işçinin çoğunluğu olarak işsiz kaldık. Ancak bu sayı, yalnızca sigortalı olanlarımızı kapsıyor. Fakat herkesin bildiği gibi bir o kadar da, sigortasız ve göçmen işçi olduğu için kayıt dışı çalıştırılan arkadaşımız var.

Bu arada, kıdem tazminatımızı alıp işten çıkma hakkımız da gasp edildi. Birikmiş borçlarımızı ödeyebileceğimiz ya da bir açığımızı kapatabileceğimiz kıdem hakkımıza, böylece devlet tarafından el koyulmuş oldu. Çünkü sözüm ona işten çıkarmak yasak!

Sektörde çalışan bizler, başka bir sektörde iş bulsak bile, kıdem haklarımızı yakmak istemiyoruz. Ancak, bilinçli olarak istifaya zorlanıyoruz.

Bir kısmımız da daha az para karşılığında daha uzun saatler çalışmak zorunda bırakıldı. Pandemi öncesinde işlerin bir kısmını yaparken, şimdi tüm iş bize kaldı. Kısa çalışma ödeneği alabilen işçilere, ödenek dışında kalan ücretlerimiz ödenmedi, ödenmiyor. Maaşlarımızın bir kısmına el koydular ve koymaya da devam ediyorlar.

Covid-19 salgınına yakalanma riskinin en yüksek olduğu sektörde çalışan bizlerin sağlığı, tümüyle patronların insafına, keyfine bırakılmış durumda. Çarkların dönmesi için, göstermelik tedbirlerle çalışmaya zorlanıyoruz. İş yerlerinde tuvaletleri ve müşterilerin temas ettiği başka her şeyi biz temizliyoruz, bulaşıkları biz yıkıyoruz, hastalıkla burun buruna çalışıyoruz.

Ancak buna rağmen, hastalığa yakalanmamak için gerekli tüm tedbirleri bizim almamız bekleniyor. Maskeleri bile patronlar değil, biz işçiler almak zorundayız.

TEHİS olarak turizm, eğlence ve hizmet sektörü işçilerine yönelik pandemi öncesi var olan ve pandemi sürecinde oldukça ağırlaşan hak gaspları ile ilgili tespitleriniz ve bu bağlamdaki talepleriniz nedir?

Bizler sektörde çalışan işçiler olarak, özellikle 2020’nin Mart ayında başlayan pandemi sürecinden bugüne doğru geldikçe işlerinden uzaklaştırılan, çalışma koşulları kötüleşen, iş yerleri kapanan, daha düşük ücretle daha fazla çalışmaya zorlanan işçiler olarak bu gidişe bir dur demek adına sendikal süreci örgütlemeye başladık.

Sendikamız yukarıda sıraladığımız tespitlerden hareketle bir mücadele ve direniş çizgisinden hareket etmeyi önüne koymuştur.

Bu zamana kadar aldığımız maaşlardan işsizlik fonu, sigorta payı, damga vergisi ve gelir vergisi gibi kesilen paralar, bugün pandemi dolayısıyla çalışamayan işçilere verilmelidir. İşçiler hastalıkla burun buruna çalışmamalı ve açlığa terk edilmemelidir.

İktidarın sermayeyi önceleyen politikaları ve pandemiyi yönetememesi sonucunda pandemide gelinen aşamada çok ağır bir süreçle karşı karşıyayız. Önümüzdeki dönem ile ilgili sizin öngörüleriniz neler?

İşsizlik fonunun işçiler tarafından kullanılamaması için iktidar elinden gelen her şeyi yapıyor. İşçiler bu fondan faydalanamıyor. İnsanların kazancına göre vergi ödememesi hatta patronların vergi borçlarının silinmesi bunun karşılığında ise işçilerin maaşlarından vergi almaya devam ediyor.

AVM’lerde, büyük işyerlerinde, binlerce işçi yemekhanelerde, çalışma alanlarında pandemi koşullarına uygun olmayan bir biçimde hastalık ile burun buruna çalıştırılmaya devam ediliyor. Ama bizim sektörümüzde ise az sayıda kişinin çalıştığı işyerleri bile kapatıldı. Burada sermayenin yatırımlarının olduğu sektörlerde pandeminin olmasının bir önemi yok. İşçi sağlığının bir değeri yok. Mühim olan sermaye çarklarının dönmesi, patronların cebine para girmesidir.

Bizler bu ağır süreci birebir yaşıyoruz. Salgının yönetilememesi, bizim için kullanılması gereken fonların başka yerlere başka kişilere verilmesi, bunlar sürecin daha da ağırlaşmasına neden oluyor.

TEHİS olarak “Konaklama ve Eğlence İşleri” işkolunda çalışan emekçilere yönelik çağrınız nedir?

Hem pandemiden önce hem de sonrasında emeğimizin, çalıştığımız zamanın kendisi değersizleştirildi, değersizleştiriliyor. Emeğimizin ve çalışmamızın bir değeri var. Sendikamız tam olarak bu değerden hareket ediyor.

İşçilerin hem bu sektörde hem de tüm sektörlerde bir araya gelip dayanışma içerisinde olmalarının çağrısını yapıyoruz. Önceliğimiz budur. Hak mücadelesi bugün bizler için yaşamsal bir hal almıştır. Çünkü açlık, yoksulluk ve hastalık tüm işçilerin en büyük problemidir. Tam da bu yüzden işçilerin kendi güçlerinin farkına ve bilincine varacağı ve gücünü örgütleyeceği komiteleri kurmaya ve sendikamıza güç vermeye çağırıyoruz.

Bugün açlığa mahkûm edilmiş işçilere; çaresiz ve yalnız olmadığımızı bir kez daha hatırlatarak, sendikamızı sahiplenmeye ve birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz. İşçi kardeşlerimizin borçlardan, umutsuzluktan, çaresizlikten intihar etmesini değil bu yolda bizimle beraber yürümesini kendi umudumuzu kendimizin yaratmasını istiyoruz. Sendikamız dayanışma ve örgütlenme ile bu umutsuzluğu dağıtacaktır.

Tüm işçi arkadaşlarımıza yaşadığımız bu zorlu süreçte tek çaremizin örgütlenmek olduğunu söylüyoruz. Gelin beraber yol yürüyelim diyoruz. Yola çıkarken de dediğimiz gibi “İşçiler Birlikte Güçlü” bizler yan yana olduğumuz sürece her şeyin üstesinden gelebiliriz.

Fotoğraflar: Zeynep Kuray