“Benim Bir Hayalci Olduğumu Söyleyebilirsin” – John Lennon’un 40. Ölüm Yıldönümüne Dair

8 Aralık 1980 gecesi John Lennon New York’ta Central Park‘ın yanı başındaki The Dakota olarak bilinen apartman binasının girişinde vurularak öldürüldü. Lennon, ölümünden 40 sene sonra dünya çapında adeta mitolojik bir figür.

John Lennon çok yönlü bir karakter idi ve hayli çetrefilli bir sanatçı biyografisine sahipti. Karikatürcü idi, sürrealist edebi denemeler kaleme aldı ve elbette Rock ve Pop müziğin en önemli ve etkili sanatçılardan bir tanesiydi. Sanatsal anlamda olduğu gibi, siyasette de farklı dönemleri vardı Lennon’ın. Genel anlamda da savaş politikalarına karşı durdu ve sermaye ile onun tüketim kültürünün kolayca sahiplenebileceği biri değildi.

1960 yılında Kuzey İngiltere’nin sanayi ve liman kenti, zengin bir işçi sınıfı kültürüne sahip olan Liverpool kentinde, tarihin en etkili müzik gruplardan biri, belki de en etkili olanı The Beatles kuruldu. Ve John Lennon Paul McCartney ve George Harrison ile birlikte grubun kurucusuydu. Bestelerin ve şarkı sözlerinin çoğunu McCartney ve Lennon üretiyordu.

Kültürel, toplumsal ve siyasi altüst oluşlar tarafından karakterize edilmiş 60’lı yıllarda Beatles, küresel bir fenomen haline geldi. Belki de bugünkü anlamda ilk “yıldız” haline gelen grup, özellikle Batı’da yaşamlarından memnun olmayan gençlerin sesi oldu.

Elbette bu başarı maddi anlamda bir “başarı”ydı. Türlü faktörler sebebiyle 60’lı yılların sonuna doğru gruptaki çelişkiler arttı ve 1970’te grup resmen dağıldı. Paul McCartney başarıyı kültür endüstriyel anlamda sürdürmek istediğinde, John Lennon –belki de bu durumdan rahatsız bir şekilde– git gide içine kapandı. McCartney halen, bugüne kadar yaşamış dünyanın en zengin müzisyenlerden bir tanesi…

Lennon, 1969’ta Beatles tarafından resmen dillendirilmese de Beatles’tan ayrıldı. Sonrasında ise Japon sanatçı Yoko Ono ile birlikte ABD’de yaşamaya başladı.

Sola Yöneliş

1960’ların ortası itibariyle Beatles, danışmanlarının tavsiyelerine uymadılar ve Vietnam savaşına ve ABD emperyalizme karşı çıktılar. Fakat şarkıları daha çok bireysel özgürleşme ve pasifizm ile doluydu. Yine de 1968 yılında “Give Peace A Chance” (Barışa bir Şans Tanı) şarkısıyla net bir duruş sergilediler. “Revolution” (Devrim) şarkısında Beatles olarak örgütlü solu, o dönemde güçlü olan New Left (Yeni Sol) ve Batı’daki Maocu akımları eleştirdiler. Ayrıca “önce kendini değiştir” düşüncesini güçlü bir şekilde vurguladı.

You say you’ll change the constitution
Well, you know
We’d all love to change your head
You tell me it’s the institution
Well, you know
You better free your mind instead

Diyorsun ki, anayasayı değiştireceksin

Eh, bilirsin

Hepimiz kafanı değiştirmek istiyoruz

Bana diyorsun ki kurumlardır
eh, bilirsin

Daha iyi aklını özgürleştir

Örgütlü sola dönük şunları söylediler:

Well, you know
We all want to change the world

But when you talk about destruction
Don’t you know that you can count me out

Eh, bilirsin

Hepimiz dünyayı değiştirmek istiyoruz

Ama sen yıkımdan bahsediyorsan

Beni dâhil etmeyin, bilmiyor musun?

Ayrıca:

But if you go carrying pictures of Chairman Mao
You ain’t going to make it with anyone anyhow

Fakat başkan Mao’nun resimlerini taşıyorsan

Hiç kimseyle hiçbir şekilde yapmayacaksın

İlginç bir şekilde, Lennon Yeni Sol’un bu şarkı sözlerine yönelttiği eleştirilere duyarlılık gösterdi. Ve tek başına şarkıyı kayıt ettiğinde sözlerine ufak bir değişiklik yaptı:  Don’t you know that you can count me out, in (Beni dâhil etmeyin/dâhil edin, bilmiyor musun?) şeklinde bir ek yaptı.

Lennon, git gide bireysel özgürleşmenin yetersiz olduğunun ve kolektif bir şekilde toplumsal özgürleşmeye ihtiyaç duyulduğunun farkına varıyordu. 1969-70 yıllarında pek fazla bilinmeyen bir arayış içindeydi Lennon. Kendiliğinden ulaştığı pasifist duruş elbette Yeni Sol tarafından naif bulundu.

Fakat Lennon de duruşunun naifliğin farkında idi ve o dönemde Vietnam Savaşı’na karşı Britanya’da yürütülen kampanyaların önderlerinden biri olan Marksist entelektüel Tarık Ali ile irtibata geçti. Bu ilişkinin sonucu olarak Lennon ve Yoko Ono Britanya Yeni Sol’unun önemli isimleri olan Tarık Ali ve Robin Blackburn ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Röportaj 1971 yılında Red Mole (Kızıl Köstebek) dergisinde yayınlandı.[1]

O söyleşide Lennon, kendisinin işçi sınıfından geldiğini ve Beatles’ta sınıf konusunun geri planda kaldığını, bu durumdan rahatsızlık duyduğunu söyler. Kendi devrim anlayışında devrimci öznenin işçi sınıfı olduğunu belirten Lennon, belli ki Yoko Ono’nun etkisiyle güçlü bir kadın kurtuluş vurgusunu yapıyordu. Ayrıca“Revolution” şarkısında hata yaptığını, yayınlanan ilk versiyonunun devrim-karşıtı olduğunu belirtirken, sonradan bunu düzeltmeye çalıştığının altına çiziyordu. Lennon’ın burada gösterdiği çok önemli bir tutum var: kendisi öğrenmeye ve gelişmeye çok açık. Bazı şeyleri geçiş dönemlerinde bilmediğini, kimilerini de hâlâ bilmediğini ifade eden mütevazı ve açık bir tutuma sahipti.

Hayal et bütün insanların tüm dünyayı paylaştığını

Benim bir hayalci olduğumu söyleyebilirsin

ama tek ben değilim

Umarım bir gün sen de bize katılırsın

Ve dünya yekvücut olacak

Beatles’tan Sonra

Beatles’ın sonunu hemen kişisel kariyer için kullanan Paul McCartney’nin aksine Lennon solo kariyerinin başında en “sol” eserlere imza attı.

1970 yılında ilk solo albümünde Working Class Hero (İşçi Sınıfı Kahramanı) şarkısı yayınlandı.


Şarkı “As soon as you’re born they make you feel small” (“Doğduğun anda seni küçük düşürmeye çalışıyorlar”) ile başlıyor ve toplumdaki sınıf farkını vurguluyor.

1971 yılında, elbette Tarık Ali ve Yeni Sol ile yaptığı görüşmelerden etkilenerek “Power to the People” (İktidar Halka) şarkısıyla basitçe sloganlaştırabilecek bir şarkı yazdı.

Aynı yılda “Imagine” (Hayal Et) albümünü yayınladı ve baş şarkı olan “Imagine” onun solo kariyerin en ünlü ve bilinen şarkısı oldu. Şarkı bugün bile radyolarda çokça çalınıyor, fakat genellikle onun siyasi içeriğine pek dikkat edilmiyor.

Imagine there’s no heaven/ Cennetin olmadığını hayal et diyerek organize dinleri eleştiren şarkı sözleri; Imagine there’s no countries/ Ülkelerin olmadığını hayal et dizesiyle milliyetçiliği; daha da ileriye giderek Imagine no possessions/Mülkiyetin olmadığını hayal et ile de özel mülkiyeti de eleştiriyordu.

Imagine all the people sharing all the world, you

You may say I’m a dreamer
But I’m not the only one
I hope some day you’ll join us
And the world will be as one

Hayal et bütün insanların tüm dünyayı paylaştığını

Benim bir hayalci olduğumu söyleyebilirsin

ama tek ben değilim

Umarım bir gün sen de bize katılırsın

Ve dünya yekvücut olacak

Şarkı o zaman bile pek anlaşılmadı. En önemli müzik dergilerinden Rolling Stones şarkıyı “irrasyonel ama çok güzel” olarak tarifledi. Şarkıda eleştirilen savaş, şiddet, açgözlülük, açlık vesaire rasyonel miydi ki? Kiliseler Dünya Konseyi ise şarkıyı sözlerini, “Bir dini hayal et” olarak değiştirerek kullanma iznini sormuştu Lennon’a. O da, şarkıyı hiç anlamadıklarına yönelik bir cevap verdi.[2]

1972 yılında çıkan “Some time in New York City” (Bir Zamanlar New York City’de) albümü sanatsal anlamda pek başarılı sayılmayabilir, ama o zamanın birçok yakıcı siyasi sorunları bu albümde ele alındı: cinsiyetçilik, ırkçılık, sömürgecilik.  Lennon bu albümdeki şarkılarında, ABD cezaevlerindeki polis ve devlet şiddetini, Kuzey İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesini ve o dönemde yaralanıp hapsedilen genç siyasi entelektüel ve aktivist Angela Davis’i de ele aldı. Angela Davis’e özgürlük kampanyasına Yoko Ono ile birlikte destek verdi.

FBI’ın Hedefinde

Bütün bunları Lennon’ı birçok başka bilinen kişiler gibi ABD devletinin hedef tahtasına oturttu. Başkan Nixon onu sınır dışı etmeye gayret etti. Ve başarılı olmadıysa da Lennon’ın hayatını mahvetti. Lennon, mahkemelerde uğraşmak zorunda kaldığı 1972-75 arasındaki dönemi “kayıp zaman” olarak değerlendirdi.

Tabii ki, şarkıların ötesinde Lennon Nixon’un tekrardan seçilmesine karşı siyaset de yapmaya çalıştı, genç insanları oy vermeye motive etmeye çalıştı, şarkılarıyla Nixon karşıtlarına, Vietnam Savaşı karşıtlarına her türlü destek verdi.

Bu zorluklardan dolayı ve genel olarak toplumsal hareketliliğin azalmasıyla Lennon da tekrardan kamusal sahneden çekildi, hayatının sonlarına doğru iyi bir aile babası olmaya çalıştı. Ama öldürüldüğü gün verdiği bir demeçte kendisini işçi sınıfı kenti Liverpool’dan etkilenmiş “içgüdüsel bir sosyalist” olarak tanıttı.

Bir şekilde Lennon’ın ölümü bir dönemin kapanması ve başka bir dönemin açılmasına denk düştü. Sadece dört hafta önce, Kasım 1980’de, Ronald Reagan ABD başkanı seçildi. Britanya’da Thatcher ve ABD’de Reagan ile birlikte artık neoliberalizm olarak tariflediğimiz sermayenin küresel saldırıları ivme kazanmaya başladı, sermayenin bu saldırılarıyla birlikte genel kültürel anlamda da sağ-muhafazakâr değerler güçlendi.

Lennon’dan Kalan…

Kapitalizm, kültür endüstrisi yoluyla yok sayamadığı kimi muhalif figürleri “evcilleştirmeye” çabalar. Bu muhalif figürleri kültürel bir ikon haline getirip, o figürlerin siyasi mesajlarının radikal dikenini kırıp, onlardan geriye muğlak bir imaj bırakmaya çalışır.

Örneğin, ABD’de Martin Luther King’e aynısı yapıldı. Bugün ABD’de her çocuk Martin Luther King’in bir “rüyası olduğu”nu duymuştur. Ama bu rüyanın tam olarak ne olduğunu pek kimse bilmiyor artık. Herhalde “herkesçe” kabul edilen ırkçılığın olmadığı ve herkesin eşit sivil hakları olduğu bir dünya.

Fakat Martin Luther King de tıpkı Lennon gibi FBI’ın ve ABD devletinin hedef tahtasındaydı. O da Vietnam Savaşı’na karşı çıkmış, sivil hakların yetmediğini vurgulayarak ekonomik hak mücadelesinin de gerekli olduğunu söyledi. Komünist olmasa da anti-komünizme güçlü şekilde itiraz etti. Martin Luther King öldürüldüğünde Memphis’te greve çıkmış olan temizlik işçilerin yanına gitmişti…

Lennon’ı da çok duyuyoruz kültür endüstrisinin mecralarında. Ama muğlaklaştırılmış bir Lennon… Lennon, ne hayal ettiğini anlamayan, anlamlandırılamayan bir anlayış ile sunuluyor. Fakat bizler onu anlayanlardanız. Bir hayalci olduğu kesin. Ama tıpkı Martin Luther King’in rüyası gibi, Lennon’ın hayali de bizim hayalimizdir. Bu zor zamanlarda o hayali gerçek kılmak için çaba sarf etmek beyhude bir çaba değil. Bu yolda John Lennon bizimle olacak. Daima.

[1] http://www.beatlesinterviews.org/db1971.0121.beatles.html

[2]https://jacobinmag.com/2020/12/john-lennon-beatles-revolution-peace