Anti Dühring’ten Doğanın Diyalektiği’ne: Engels, Pozitivizm ve Koronavirüs

Doğa bilimleri, politika ve felsefe alanlarında Marksizm’in bütünlüklü bakış açısını bir araya getiren Anti Dühring için bir Marksizm ansiklopedisi tanımı yapmak abartılı olmayacaktır. Engels’in, Wilhelm Liebknecht’in deyimiyle dönemin proleter hareketine sirayet eden “Dühring salgını”na karşı giriştiği bu polemik, tıpkı Alman İdeolojisi gibi, tıpkı Felsefenin Sefaleti, Konut Sorunu ya da Kutsal Aile gibi, bir polemikten yola çıkan ama onu aşarak Marksist yöntemi ortaya koyan, polemiğin çok ötesinde bir başvuru kaynağına dönüştü. Nitekim Engels de bu yapıtı, yazıldığı dönemde yükselişte olan proletarya hareketinin üzerinde yer yer gölge edinen burjuva ideolojisinin etkisini geri püskürtmek, sınıf mücadelesini yükselten proletaryaya bilimsel bir silah vermek, proletaryayı teoriyle donatmak için kaleme aldı.

Elbette Engels bu polemiği yazmak için epey nazlanmıştı. Kendi deyimiyle bu “ekşi elma”yı ısırmak kolay olmadı. Önsözünde giriştiği işin zorluğunu ve bu işe karşı gönülsüzlüğünü “Gene de, öbür işleri bir yana bırakarak bu ekşi elmayı ısırmaya karar vermem için bana bir yıl gerekti. Bu ekşi elma, gerçekte, bir kez ısırdıktan sonra tamamen yutulması gereken elmalardandı. Ve sadece çok ekşi de­ğil, çok iriydi de.”[1] şeklinde ifade eden Engels, Marx’a o dönemde şöyle yazıyordu:

Senin için hava hoş. Sen sıcak yatağındasın -özel olarak Rusya’daki toprak ilişkilerini, genel olarak da toprak rantını işleyebilirsin, seni engelleyen hiçbir şey yok- oysa benim sert sandalyede oturmam gerekiyor [...] ve aniden bir kez daha her şeye ara vermek ve can sıkıcı Dühring’in üzerine gitmek zorunda kalıyorum…”[2]

Bu gönülsüz girişim; son derece parlak bir üslup, dönemin fizik, kimya, biyoloji, tarih ve felsefesinin en ileri bilgileri ve zekice bir polemikle oldukça kapsamlı bir Marksizm ansiklopedisi yaratacaktı. 1876’nın Mayıs ayında yazılmaya başlanan bu önemli yapıt, 1877’nin Ocak ve Mayıs ayları arasında ve bir kısmı 1878’de Vorwaerts’te –Alman Sosyalist İşçi Partisi’nin merkezi yayın organında- yirmi makale olarak yayımlanacaktı.

Dönem oldukça hareketli bir dönem. Evrim teorisi, saklandığı raftan çıkartılmış ve kamuoyuna açıklanmış, Paris Komünü yaşanmış ve trajik bir şekilde bitmiş, Kapital’in birinci cildi yayımlanmış, uluslararası proletarya hareketinin örgütlülük düzeyi artmış, Alman sosyal demokratları birlik çalışmaları içerisine girmiştir. Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Engels’e bu gelişmelerin Marksist bir birliğini yapma görevi düşmüştür.

Liebknecht’in ifade ettiği “Dühring salgını” bu koşulların olgunlaştığı dönemde yayıldı. Dühring o dönemki sosyalist hareket içerisinde yeni ve kapsamlı bir felsefe, ekonomi politik, bilim ve sosyalizm sistemi oluşturduğunu iddia ederek, dönemin proleter hareketi üzerinde bir etkide bulunmaya başlamıştı. Ekşi elmayı ısırmak artık keyfi bir şey değil bir zorunluluktu. Bir polemik kurma ve proleter hareketini bilimsel sosyalizm ile besleme çabası, polemiğin sınırlarını aşarak bir sistemleştirme girişimine dönüştü. Her sistemleştirme girişiminin eksikleri olur, bu gelişimin yasasının kaçınılmaz sonucudur. Ancak Anti Dühring, bugün halen bir başvuru kaynağı olmayı sürdürecek kadar kapsamlı bir rehber olarak yazılmıştı. Dühring’in sonsuz gerçeği arama safsatalarının karşısına, felsefenin, doğal bilimlerinden ve toplum bilimlerinin sonuçlarından türetildiği bilimsel yöntem böylece, ilk kez bu denli kapsamlı yazılmış oldu. Bu çaba materyalizm ile diyalektiğin sağlam birliğini net bir şekilde ortaya koydu.

Doğanın Diyalektiği ise, kaba Marksist Ludwig Büchner’e karşı bir polemik olarak tasarlanmış, ancak okuma faaliyeti çok uzamış olacak ki, bu amacı aşarak doğa bilimlerini diyalektik bir şekilde ele alma çabasına dönüşmüştü. Engels bu çalışmaya gerçek anlamda yıllarını vermişti. 1873 ile 1886 arasındaki on üç yıl boyunca doğa bilimleri üzerine okuyarak hazırladığı makalelerden oluşan bu eser, Engels’in ölümünden çok sonra, 1925’te günyüzüne çıkarılarak basılmıştı. Doğa biliminin belli başlı tartışmalarına dair okuduklarından oluşturduğu bu 10 makalede, matematik, gökbilim, fizik, kimya, biyoloji gibi disiplinleri inceledi.

Anti Dühring’i ve Doğanın Diyalektiği’ni Niçin Okumalıyız?

Çünkü içerisinde yaşadığımız dünyanın temel problemlerinin birbirleriyle olan bağlantılarını bugün her zamankinden daha fazla görmek, kavramak ve buna bağlı olarak bütünlüklü bir mücadele hattını yaratmak zorundayız. Koronavirüs salgınının neoliberal kapitalizmle ve onun krizleriyle olan bağını, virüsün sınıfsallığını, virüse şu anki müdahale biçimlerinin niçin yetersiz olmaya mahkûm olduklarını, virüsün sadece kapitalizmle değil, diyelim ki patriyarkanın da doğa bilimleriyle olan bağını anlamamız için bütüncül bir yönteme ihtiyacımız var da ondan.

Engels’in dediği gibi:

Doğanın tekil parçalarına bölünerek analiz edilmesi, farklı doğal süreçlerin ve nesnelerin belli sınıflar içinde toplanması, organik bünyelerin iç anatomik yapılarının çeşitli biçimleriyle incelenmesi; tüm bunlar, doğa hakkındaki bilgimizde son dört yüzyılda atılan büyük adımların temel koşullarını oluşturuyordu. Ancak bu irdeleme yöntemi, doğal nesneleri ve süreçleri yalıtılmış, muazzam çeşitlilikteki karşılıklı bağlantılarından soyutlanmış bir halde; dolayısıyla da hareketli değil durgun halleriyle; canlı değil ölü halleriyle gözlemleme alışkanlığını bize miras bıraktı. Bacon ile Locke’un yaptıkları gibi, şeylerin bu şekilde gözlemlenmesi doğa biliminden felsefeye aktarıldığı zaman, geçtiğimiz yüzyıllara özgü dar kafalılığı, yani metafiziksel düşünce tarzını doğurdu.[3]

Koronavirüs salgınına karşı etkili bir antikapitalist duruşun inşa edilememesinin ardında bu parçalılık gizli. Engels’in dikkat çektiği bu parçalama, olgulara bölme yöntemi, beraberinde burjuvazinin zihinsel egemenliğini getiriyor. Çünkü,

  1. Diyelim ki viroloji bilimi, sosyolojiden, ekonomiden, ekonomik faaliyetten soyutlanmıştır, onun genel anlamda yönelimi virüslerin yapısı, hangi hayvanlarda bulunduğu, insana nasıl bulaştığı, insanda ne gibi etkilerde bulunduğu gibi konularla sınırlandırılmıştır.
  2. Tıp bilimi yine aynı şekilde büyük oranda sosyal bilimlerden ayrılmış, onun günümüzdeki esas işlevi, ortaya çıkan fiziksel ve zihinsel bozukluklara müdahale ile sınırlandırılmıştır: Hastalık çıktı, müdahale et, aşı geliştir, insanları tedavi et.
  3. Kapitalistler kendi suçlarının üzerini bir perdeyle örtmek için zaten metafiziğe ve pozitivizme dayalı bir eğitim sistemini savunurlar ve bunu hayata geçirirler. Böylece birbirinden bağımsız olguları, bir araya getirmekten aciz zihinler yeniden ve yeniden üretilir. Virüsün neoliberal dünyayla, sınıf ilişkileriyle, patriyarkayla vs. bağının kurulması zayıf kalır. Bu noktada devreye komplo teorileri ve birkaç pozitivist safsata girer: Virüsü Bill Gates yaratmıştır, dünyayı yedi aile yönetmektedir, virüsü ABD bir silah olarak Çin’e karşı geliştirmiştir, havadan Haarp teknolojisiyle üzerimize virüs dökmüşlerdir vs. Ya da virüs yarasa çorbası yiyen bir Çinlinin tüm dünyanın başına musallat ettiği bir rastlantısallıktır.

İşte burjuvazinin çarkları tam olarak böyle dönüyor. Şeyler ve onların zihinlerdeki imgeleri olan fikirlerin, birbirinden yalıtılmış olarak alınmasının sonucunda oluyor her şey. Engels’in Anti Dühring’i bizlere doğa ile toplum bilimlerini bir arada düşünmenin, doğanın başta insanlar olmak üzere tüm canlıların inorganik bedeni olduğunu kavramanın, bilimlerin birbirlerinden ayrılmaksızın düşünülmesinin zorunluluğunu gösterdiği için devrimcidir.

Engels ve Pozitivizm: Engels, Koronavirüs Salgını Hakkında Ne Söylüyor?

Yukarıdaki tüm açıklamalar bir yana, ne yazık ki Engels, bir kısmı Sovyetlerin yarattığı hayal kırıklığı sonrası, bir kısmı çok daha önce olan birtakım Marksist yorumlar tarafından, bizzat kendisinin yayılım ateşine tuttuğu pozitivizmden etkilenmekle suçlandı. Onun Marksizm’e yaptığı çok önemli katkılar, dönem dönem reddedildi ve Engels’in Marksizm’e pozitivist lekeler bıraktığı iddia edildi.[4] Ancak leke bırakmak bir yana, günümüzde Engels’in Marksizm’e özellikle doğa bilimlerinde yaptığı katkının önemi giderek artıyor. Marx ile giriştikleri bilimsel sosyalizmin kuruluşu işinde, özellikle 1848 sonrası Engels doğa bilimlerine çok fazla zaman ayırdı. Bu, onların işbölümünün bir sonucuydu. Bu yönelim sonucunda Engels bugün çok önemli oldukları kadar çok da tartışılan iki önemli eser bıraktı: Anti Dühring ve Doğanın Diyalektiği. Bu iki önemli yapıt, bugünkü dünyanın sorunlarını irdelemekte halen çok önemli birer kaynak olmayı sürdürüyorlar.

Örneğin koronavirüs salgınını ele alalım. Rasyonel akıl, doğaya karşı her türlü müdahalenin sonuçlarının üstesinden gelebileceğimize dair bir “cahil özgüvenine” sahiptir. Kapitalist yağmanın olgusal düşünen bilim yöntemi (gerçek bilim bu değil) açısından hesaplanması çok da mümkün olmayan, ancak ve ancak toplum ile doğayı diyalektik bir bütün olarak görebilen, toplumu doğanın özel bir bilinçli uzantısı olarak algılayan ve doğanın kendi içsel mantığına saygı gösteren bir akıl tarafından görülebilecek yıkıcı sonuçlarının(ekososyalistler, Marksist ekolojistler vs hep buna dikkat çekmedi mi?)  ürünü olan koronavirüs salgını –tıpkı iklim krizinde olduğu gibi- rasyonel aklın iflasını temsil ediyor.

“Kapitalist çarklar ne olursa olsun dönsün” mantığıyla doğal alanlar büyük bir yıkıma sürükleniyor. “Hiç el değmemiş doğa mı? Girelim gitsin. Kutuplarda petrol mü? Kazalım gitsin. Fosil yakıtlar mı? Yakalım gitsin. Salgın mı? Aşı bulalım gitsin.” Bu akıl, sürdürülebilir değildir ve bunun böyle olamayacağını Engels daha o zamandan söylemişti. Doğanın Diyalektiği’nde şöyle yazıyordu Engels:

Bununla birlikte, doğa üzerinde kazandığımız zaferlerden dolayı kendimizi, pek fazla övmeyelim. Böyle her zafer için doğa bizden öcünü alır. Her zaferin beklediğimiz sonuçları ilk planda sağladığı doğrudur, ama ikinci ve üçüncü planda da büyük çoğunlukla ilk sonuçları ortadan kaldıran, bambaşka, önceden görülmeyen etkileri vardır. Mezopotamya, Yunanistan, Küçük Asya ve başka yerlerde işlenecek toprak elde etmek için ormanları yok eden insanlar, ormanlarla birlikte nem koruyan ve biriktiren merkezlerin ellerinden gittiğini, bu ülkelerin şimdiki çölleşmiş durumuna zemin hazırladıklarını akıllarına hiç getirmiyorlardı.[5]

Engels daha o zamanlardan, bilimin tüm koşullardan bağımsızlaştırılarak mutlaklaştırılmasına, bilime tam güvenin modern burjuva toplumunun dini haline getirilmesine, bilimin burjuva yıkıcılığının bir aracı olarak kullanılmasına ayrıntılı bir itirazda bulunmamışsa bile, yukarıda yazdıkları onun bu yönde bir anlayışa sahip olduğunun kanıtı değil midir? Bilimin bu yıkıcılığı nereden gelmektedir peki? Elbette boyunduruğu altına girdiği, meta toplumunu yöneten “kâr maksimizasyonu” saplantısından. Ömrünü, zihinsel ve maddi servetini kapitalist birikim anlayışının yıkılması ve insanlığın yeni bir felsefeyle, proletaryanın zihinsel silahıyla donanması için mücadele eden Engels’in pozitivizmin etkisi altında ne şekilde kaldığı açıklamaya muhtaçtır doğrusu. Nitekim yine Anti Dühring’te olgular yığını üzerine şunları söylüyor:

(…) yalnızca birikmiş durumdaki saf ampirik bulguların devasa yığınını düzene koyma ihtiyacının teorik doğa bilimine dayattığı devrim öyle bir niteliktedir ki; bunun doğal süreçlerin diyalektik karakterini buna en karşıt olan ampiristlerin dahi bilincine giderek daha fazla yerleştirmesi kaçınılmazdır.[6]

Engels tam olarak burada ampirik verilerin yığılmasında zorunlu olarak diyalektik yönteme daha fazla ihtiyaç duyulacağını söylüyor. Ve kitabın bütününde, doğa bilimleri ile toplumun diyalektik bütünlüğünü ortaya koyma niyetiyle birleşince, ortada pozitivizm namına çok fazla bir şey kalmıyor.

Doğanın Diyalektiği’nde Engels’in “doğanın öcü” dediği şeye dönecek olursak, “doğanın öcü” bugün iklim krizidir, koronavirüs salgınıdır, okyanus asitlenmesidir, biyoçeşitliliğin yok olmasıdır vd. İnsanlığın doğa üzerindeki zaferi(!) git gide bir Pirus Zaferi’ne dönüyor. Doğa adeta, tıpkı Aydınlanma filozoflarının burjuva sınıfının çıkarları çerçevesinde ortaya attıkları gibi fethediliyor, onun tüm ücra köşelerine giriliyor, doğadaki her varlık biçimi sermaye birikiminin bir aracı haline getiriliyor. Ve bu bize, yıkım halinde bir gezegen bırakıyor.

Koronavirüs salgınına geri dönecek olursak burada pozitivist aklın kısır döngüsünü yaşadığımız açık. Bilimi parça pinçik olgulara indirgeyen, onu doğa ve toplumun diyalektik birliğinden koparan ve salt sermaye birikiminin hizmetine sunan pozitivist akıl, yarattığı bunca yıkıma karşı bizlere bugün şunu söylüyor: Bilime güvenin, koronavirüs aşısı yakında hazır olacak. Evet, ama zaten tüm bu yıkıma, bizzat olgulara dayalı bilimsel akıl yol açmadı mı? Şimdi koronavirüs salgını bizlere başka bir bilimsel anlayışın sadece gerekli değil aynı zamanda zorunlu olduğunu vazetmiyor mu? Bu anlayış, sıfırdan icat edilecek bir anlayış değil, yaklaşık 150 yıl önce Engels tarafından ortaya konan anlayıştır. Engels ve pozitivizm yan yana geleceklerse şayet, bu ancak ve ancak, Engels’in yukarıda alıntılanan (ve aslında çok daha fazlası da var) pozitivizm eleştirisi çerçevesinde olur.

Evet, tam olarak bugün yaşadığımız yıkıma işaret eden, bu eğilimle yol alınamayacağını göstermeye çalışan ve rasyonel aklın sınırlarına dikkat çeken Engels, ironik bir biçimde pozitivist bir sapmayla suçlanıyor. Doğumunun 200. yılında, doğum günü çocuğunu şımartmak için değil ama ona hakkını teslim etmek için bu hatırlatmaya ihtiyaç duyuldu. Mutlu yıllar proletaryanın bilge generali. Ortaya attığın sorun alanları bugün halen tartışılmaya devam ediyor.

 

Dipnotlar:

[1]Friedrich Engels, Anti-Dühring, Sol Yay. 1977 sf 48

[2] SBKP Kolektifi, Friedrich Engels Biyografi, Sorun Yay., 1997 sf 222

[3] Engels, A.g.e.sf 71

[4] Bkz. György Lukacs, Tarih ve Sınıf Bilinci, Belge Yay. Çev Yılmaz Önen ile Karl Korsch Marksizm ve Felsefe, Belge Yay. Çev Yılmaz Önen. Aslında bu metinler yazıldığında henüz sosyalizmin “başarısızlığı” söz konusu değildi ve dünyanın ilk proleter iktidarı henüz yeni ortaya çıkmıştı. Ancak bu iki eserin açtığı irdelemeler, yıllar içerisinde Marksizm’i Engels’ten kurtarma çabasına dönüştü. Daha sonra tartışmalara Althusser, E.P. Thompson, Perry Anderson, Dunayevskaya vs. de katıldı. Öte yandan 1990’larda L. Stanley, David McLellan gibi ABD orijinli başka Engels tartışmaları da söz konusu oldu. Bu konuda ayrıntı için bkz. John BellamyFoster, “The Return of Engels, MonthlyReview, Mart 2017, https://monthlyreview.org/2017/03/01/the-return-of-engels/

[5]Friedrich Engels, Doğanın Diyalektiği, Sol Yay. 1979, Çev. Arif Gelen, Sf 228

[6] Engels’ten aktaran, Nevzat Evrim Önal, Bkz. http://bilimveaydinlanma.org/content/images/pdf/mdt/mdtc2s4/engels-kiymeti-bilinmeyen-miras.pdf

Bu yazıyı hazırlarken Anti Dühring’i okudum ancak bu alıntıyı yapma niyetim olmamıştı. Bu makaleyi okuduktan sonra yazıya eklemeye karar verdim.