Hayvan Hakları Yasası Neden Çıkmıyor?

İktidar güçleri “ağaca, bitkiye, hayvana değer veren bir gelenek” olduğunu söyleyedursun. Lobicilik faaliyetleri ile hayvanlar üzerinden rant elde edenlerin, yasanın çıkmasını engelleyenlerin iktidar güçleri olduğunu biliyoruz. 

Hayvanlara işkence, kötü muamele gibi eylemler 2004 yılında yürürlüğe sokulan 5199 sayılı yasa ile Kabahatler Kanunu kapsamında değerlendirilmekte. Özetlersek hayvanlara karşı her türden şiddetin sonucunda sorumlulara para cezası kesiliyor. Yasa içerisinde incelenmesi gereken çok sayıda madde olmakla birlikte, bu kısa yazıda konuya genel bir giriş yapmış olacağız. 

Mevcut yasa sahipli/sahipsiz tanımı yaparak hayvanları mal statüsünde görüyor. Sahipli hayvana zarar verildiğinde, hayvan mal statüsünde olduğu için eylemi gerçekleştiren kişiye mala zarar vermekten Kabahatler Kanunu’na göre işlem yapılıyor. Bu durumda “sahipsiz” hayvanlar çok daha riskli ve tehlikeli bir yaşam sürüyor. Sosyal medya araçlarının güçlenmesiyle birlikte, hayvanlara uygulanan zulmün daha da görünür olduğu bir dönem yaşıyoruz.

Toplumun büyük çoğunluğu bu sistematik şiddet sürecinin sonlanmasını ve hayvan hakları yasasının kabul edilmesini istiyor. Hayvan refahı doğrudan insan yaşamının refah düzeyiyle de bağlantılı halde. Hayvanlara yönelik sistematik şiddet eylemleri, tıpkı kadın cinayetlerinde olduğu gibi, cezalandırılmadıkça artarak devam ediyor.

Elbette sadece şiddet uygulayanı cezalandırmak yeterli değil. Doğa üzerindeki tüm canlılarla uyumlu bir yaşamı savunuyorsak, hayvan özgürlüğünü güçlü bir biçimde savunmak gerekir. Ekolojik yıkım büyüdükçe bize bu mesajı daha güçlü bir biçimde veriyor. Günlük yaşamın içerisinde hayvanların sahip olduğu hakların güçlü bir şekilde savunulması ve güvence altına alınması; sadece sokaklarda sıkça gördüğümüz kedi ve köpeklerle sınırlı değil, tüm hayvanların refahını savunmak gerekir.

Peki halkın büyük çoğunluğunun talep etmesine rağmen hayvan hakları yasası neden çıkmıyor veya kimler istemiyor.

Dövüş ve Bahis 

Ülke genelinde azımsanmayacak kadar fazla hayvan dövüşü organizasyonu yapılıyor. Mevcut hukuk sisteminde yasadışı olan horoz, köpek ve deve gibi hayvanların dövüştürüldüğü epeyce geniş bir “bahis piyasası” mevcut. Çeşitli paravan dernek isimleriyle kendisini var eden bu organizasyonlar hayvan hakları yasasının çıkmasını istemiyor. “2 milyon oyumuz var, yasa çıkarsa AKP’ye oy vermeyiz” demekten çekinmiyorlar.

Hayvanat Bahçeleri Hapishanedir 

Hayvan hakları yasası, hali hazırda açık, faaliyette olan yunus park, hayvanat bahçesi gibi çok sayıda mekânın statüsünü değiştirebileceği için, bu kurumların sahipleri tarafından engellenmek isteniyor. Güçlü lobicilik faaliyetleri ile birlikte iktidar içerisine yerleşmiş isimlerin bu alanın rantını yediğini, derin ilişkiler içerisinde olduğunu tahmin etmek zor değil.

Çocukların veya yetişkinlerin hayvanları tanıması için açıldığı iddia edilen bu yerler, hayvanlara tutsaklığı dayatmaktan başka bir işlev görmüyor. Hayvan sirklerini de bu zulüm sürecinin içerisine dâhil edebiliriz. Doğada özgürce yaşayan çok sayıda hayvana bu zulüm mekanizmalarında işkence yapılıyor.

Avcılık Spor Değil Cinayettir! 

Çeşitli zamanlarda Merkez Av Komisyonu tarafından açılan ihaleler ile duyduğumuz avcılık faaliyetleri çok sayıda hayvan türünü tehdit ediyor. Mevcut komisyon bölgesel ve takvimsel düzenlemeler yaparak, avlanacak hayvanlar üzerinden ihaleler açıyor. Elbette avcılık faaliyeti doğrultusunda öldürülen hayvanlar ihalelerde belirtilen hayvanlarla sınırlı değil. Tüm bu süreç ülke genelinde çeşitli isimlerle örgütlenmiş dernekler aracılığıyla açık bir biçimde yapılıyor. Çok sayıda hayvan bu gruplar aracılığıyla katlediliyor.

TBMM Ne Yapıyor?

Mecliste bulunan tüm partilerin uzlaştığı hayvan hakları yasa teklifini AKP’li Meclis Başkanı Mustafa Şentop, yaklaşık 1 yıldır bekleterek yasanın çıkmasını engelliyor.

İktidar güçleri “ağaca, bitkiye, hayvana değer veren bir gelenek” olduğunu söyleyedursun. Lobicilik faaliyetleri ile hayvanlar üzerinden rant elde edenlerin, yasanın çıkmasını engelleyenlerin iktidar güçleri olduğunu biliyoruz.

Hayvanların duygu ve hislere sahip canlılar olduğunu, hayvan sömürüsüne karşı mücadeleyi kazanmadan ekolojik, eşitlikçi bir toplumu kuramayacağımızı düşünmenin tam zamanı değil mi? Doğal yaşam alanlarına yönelik müdahaleler arttıkça artan hastalıklar, kentler beton ve asfalt ile kaplandıkça karşılaştığımız zorluklar bizlere gerekli cevabı veriyor olmalı.