Peki, Ya Yolumuzu Keserlerse? O Halde Öz Savunma

Kadınların yaşamlarına, bedenlerine, cinselliklerine yönelik kuşatmanın ve saldırıların geçmişi ne kadar eski ise kadınların direniş ve örgütlenme geçmişleri de o kadar eskidir. Bu yüzden kadınların örgütlü gücünden korkan, ebedi ve ezeli olmayan erkek egemen sistemin, devletlerin; tarihin akışını feminist mücadele ile değiştiren kadınları, bu yüzyılı “kadınların yüzyılı” yapacak direnişleri daha çok göreceği aşikârdır.

Neden öz savunmaya geçer kadınlar? Kimdir saldıran(lar), nedir bu saldırılar?

Bu soruları; cevapları bilinmediği için değil, aksine cevaplarını en somut haliyle bedenleri, hayatları üzerinden deneyimleyen kadınların “yaşamak için” hem patriyarkaya hem de kapitalizme karşı verdikleri mücadele örneklerinin temelini oluşturan saldırı-savunma ilişkisini merkeze almak için yazının en başına aldım.

Farklı tarihsel koşullarda somut bir biçimde tanımlanması gereken patriyarkanın, değişen üretim sistemleri, üretim ilişkileri, toplumsal ilişkiler ile diyalektik süreçler ışığında kapitalizm ile nasıl uyumlu-ama çatışmalı da- ve bütünleşik hale geldiğini biliyoruz. Covid-19 pandemisi ile derinleşen patriyarkal kapitalist sistemin girdiği krizin kadınlar açısından farklı tezahürleri olduğunu da 2020 Mart ayından bu yana gözlemlemekteyiz.

Krizleri, en hızlı biçimde saldırarak, savaşarak çözmeye giden patriyarkal kapitalist devletlerin kadınlar üzerinde tahakküm kurma biçimleri de bu süreçte sertleşti. Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmaları, Polonya’da kürtaj yasakları, ABD seçimlerinde öne çıkan ırkçı, homofobik, cinsiyetçi söylemler ve dünya genelinde yüzde %30 oranında artan ev içi şiddet[1] shadow pandemic* söyleminin ötesini görmemizi gerektiriyor.

Covid-19 pandemisi öncesinde dünya genelinde 243 milyon kadının ve kız çocuğunun cinsel ve fiziksel şiddete maruz kalması[2] bu saldırıların nasıl artarak devam edeceğine ve yaşamlarımızı savunmanın en az bu saldırılar kadar sistematik olması gerektiğine işaret ediyor.

Sistematik Erkek Şiddeti: Erkek Devlet- Erkek Adalet

Türkiye’de TCK 25. ve 21. maddelerine göre düzenlenen meşru müdafaa (savunma) hakkı ve şartları;  hâlihazırda erkek adaleti sağlayan hukuk sisteminin, kadınların “neden” erkeklere karşı öz savunma uygulamak zorunda kaldıklarını kapsam dışında bırakarak, tarihsel bir hegemonya ilişkisi bağlamında “patriyarka”yı görmediğini kanıtlıyor.

Bu maddelerde; kadınlara yönelik olan sistematik erkek şiddetini “o an”a indirgeyen, öncesini görmeyen/görmezden gelen, savunmada “orantılılık” ilkesi ile erkeklerin kadınların üzerinde kurmaya çalıştığı tahakkümün tarihsel materyalist sürecine bakmayan bir hukuk sistemi de zaten ne bize güven veriyor ne de artık Türkiye konjonktüründe güven verme gibi bir derdi var.

Fakat burada asıl vurgulamak istediğim kadınların  “yaşamak için uyguladıkları öz savunma” pratiklerinin de tam olarak “güvende değilim/z” dedikleri yerde başlaması.

Hukuk, ceza, adalet, yasa, kanun vb. kelimeleri okuduğumuz ya da duyduğumuz zamanki o boşluk hissi kelimelerin soyutluğundan kaynaklanmıyor. Aksine “Emri ben verdim” rahatlığının kol gezdiği günümüz Türkiye’sinde, faşizmin inşası da tam olarak bu hukuksuzluğun, cezasızlığın, adaletsizliğin gücü ile doğru orantılı bir şekilde somut bir biçim alıyor.

Kadınların giderek artan bir şekilde güvende olmadıklarını hissetmeleri ise “o an”a indirgenebilecek bir şey ya da kendiliğinden bir his değil. Müebbet hapis cezası alan katillerin salıverildiği[3], militarizmin suçu ve suçluyu örtbas ettiği[4], organize bir suçun ortaya çıkmasının derin yapılarla engellendiği[5] ve “has ülkücüyüm” lafının sizi koruduğu, 328 günün ardından ailenizin kemiklerinizi bulmaya dahi razı olduğu[6] bu ülkede; “yaşamı savunmak” için erkek egemen sistemin sirayet ettiği her kuruma karşı kendinizi savunmak zorundasınızdır. Çünkü güvensizliği yaratan erkek egemen sistem; devletten adalete, medyadan aileye her yerde örgütlü durumdadır.

Evde, Sokakta Her Yerde Örgütlü Bir ‘Öz Savunma’

Kadınların uyguladıkları öz savunma pratikleri denince ilk akla gelenin “kendiliğinden”, “tek tek” uygulanan örnekler olması ya da “pasif” bir direniş ile özdeşleştirilmesi, eril zihniyetin tahakkümcü yapısıyla alakalıdır. Fakat feminist ideolojinin ve politikanın tarihsel gelişimi ve tarihe müdahale edişi, bizlere tam aksi yönde bir öz savunma tarihini sunuyor.

Feminist bilincin yansıması ve tepkilerinden biri olan öz savunma toplumsal cinsiyet rollerine bağlı olan egemen tüm fikriyata karşı etkin bir mücadeleyi tarifler. Ev içine, şiddet sarmalına hapsedilen bir kadının yaşamını savunmasıyla; hakları gasp edilen, özgürlükleri kısıtlanan milyonlarca kadının yaşamlarını savunmaları, özel alandan kamusal alana her yerde saldırı mekanizmalarına karşı çok çeşitli savunma pratiklerini sergilemeleri, yan yana gelişleri, örgütlenişleri, direnişleri ifade eder.

Kadınların bireysel olarak fiziksel ve zihinsel açıdan güçlenmeleri yaşamlarını savunmalarında çok önemli etkenler olsa da; sadece Türkiye’de Covid-19 pandemisi sürecinde kadınlara yönelik bu sistematik şiddetin münferit, tesadüfî bir şey olmadığına dair yukarıda verdiğim örnekler bile topyekûn bir mücadelenin önemini gösteriyor.

Kadınların yaşamlarına, bedenlerine, cinselliklerine yönelik kuşatmanın ve saldırıların geçmişi ne kadar eski ise kadınların direniş ve örgütlenme geçmişleri de o kadar eskidir. Bu yüzden kadınların örgütlü gücünden korkan, ebedi ve ezeli olmayan erkek egemen sistemin, devletlerin; tarihin akışını feminist mücadele ile değiştiren kadınları, bu yüzyılı “kadınların yüzyılı” yapacak direnişleri daha çok göreceği aşikârdır.

Kadınların yaşamlarını savunmasının meşruluğu “İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula” eylemlerinde sadece Kadıköy’de bile en az beş bin kadını sokaklara dökerken, Polonya’da yarım milyona yakın kadının kürtaj yasasına karşı ülke genelinde 400 protesto örgütleyerek[7] hayatı durdurmasını sağladı.

Covid-19 pandemi sürecinde; öz savunma atölyelerinden örgütlenme araçlarının çeşitlendirilmesine kadar uzanan yöntemlerle günceli yakalayan kadın mücadelesi, saldırılara karşı politik bir özne olarak karşılık vermeyi, dayanışma ile güçlenmeyi ve dayanışma ağlarını yaymayı sağlayarak, erkek egemen sistemi yıkacak ve toplumu dönüştürecek bir hareket olarak güçleniyor.

Son olarak; Türkiye orijinalitesinde yaşandığını hemen hissedeceğiniz şu örneği vererek, kadınların şimdiyi inşa etme-“yaşamak için öz savunma” ve gelecek tahayyülünün-“nasıl bir yaşam istiyoruz” ilişkisini öz deneyimleri ile kuracak ve sorgulatacak örnek bir çerçeve ile bitirmek istiyorum. Hem de her kadının kendi soruları, sorgulamaları ile keşfedeceği patikaların kadınların kurtuluş mücadelesine katacağı gücü, kelebek etkisi ile yaratılacak fırtınanın pek yakında olduğunu bilerek.

Ülkede pandemi ilanından yaklaşık 3 ay sonra, yaya geçidinden yolun karşısına geçmeye çalışırken, zor bela duran bir otomobilin penceresinden sarkıp “insan bir teşekkür eder” diye bağıran bir erkeği ve yanındaki erkek şoförün nasıl keyifle güldüğünü hatırlıyorum. Türkiye devletine ve yargısına olan sonsuz güveni ve minneti ile bu erkek, yapması gerekeni yaptığı ya da şöyle diyelim “beni öldürmediği için” benden teşekkür bekliyordu. O sırada, çocukken yolun karşısına geçmem gerektiği zamanlarda ev ahalisinden birisinin şu sözü söylediği aklıma geldi: “Yolu keserken dikkat et!” Arapçadan Türkçeye bu şekilde çevrilen ve yerel dilde sıkça bu şekilde kullanılan söz kalıbını, öz savunma araçlarımızı düşündürtmesi açısından şöyle kullanma ihtiyacı duyuyorum: Peki, ya yolumu/zu keserlerse ne yapacağım/z? Teşekkür mü edeceğim/z?

*Gölge pandemi, Covid-19 pandemi sürecinde artan ev içi şiddete ve kadın cinayetlerine dikkat çekmek için kullanılan terim.

Kaynaklar

[1]https://interactive.unwomen.org/multimedia/explainer/covid19/en/index.html?gclid=Cj0KCQiAhs79BRD0ARIsAC6XpaUeOuN7PMx0W1qw3wPnZpAtwdq-oKpZ0Q3B6FIMUDo3qskCVAROUKYaAn4IEALw_wcB

[2]https://www.unwomen.org/-/media/headquarters/attachments/sections/library/publications/2020/issue-brief-covid-19-and-ending-violence-against-women-and-girls-infographic-en.pdf?la=en&vs=5348

[3]https://dokuz8haber.net/toplumsalcinsiyet/adanada-bir-kadini-olduren-iki-fail-hakkinda-once-muebbet-sonra-tahliye-karari/

[4]https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/08/26/uzman-cavus-orhan-7-gunde-tahliye-edildi

[5] https://sendika.org/2020/11/aleyna-cakir-olayinin-kronolojisi-curumus-iktidarin-catlaklarini-zorlayan-bir-kadin-cinayeti-597113/

[6]https://twitter.com/Doku_icinAdalet?s=08

[7]https://www.nytimes.com/2020/10/30/world/europe/poland-abortion-women-protests.html