Kelebeklerin Mucizesi: Bir Faşisti Deviren Kadınlar

Mirabal kardeşlerin ölümü bugüne ismini de verse onların hikâyesi salt bir kadına karşı şiddet hikâyesi değil. Bu hikâye faşist iktidarlar halkı baskı ve korku ile sindirmeye çalışırken cesurca devrimlere öncülük eden kadınlardan iktidarların neden bu kadar korktuklarını da bize gösteriyor.

 

25 Kasım tarihi 1981 yılından beri Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak anılmakta. 1981 yılında Kolombiya’nın Bogota kentinde Latin Amerika ve Karayip Feminist Karşılaşmalar Konferansı’nda toplanan kadınlar 25 Kasım’ı kadına karşı şiddet ile mücadele ve farkındalık yaratma günü olarak ilan ettiler. Bu tarihten itibaren 25 Kasım’ı takip eden 16 gün boyunca eylemler düzenlenir ve bu eylemler 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde son bulur. İlerleyen yıllarda Birleşmiş Milletler’de Genel Kurul’un aldığı bir dizi karar ile tüm dünyada 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak anılmaya başlanır.

Peki neden 25 Kasım? Bu tarihin önemi nedir? 25 Kasım, 1960 yılında Dominik Cumhuriyeti’nde yaşayan ve faşist diktatör Rafael Trujillo’ya (1930-1961) karşı siyasi mücadele içerisinde yer alan Mirabal kız kardeşlerin vahşice katledildiği tarihti. Mirabal kız kardeşlerin hikâyesi zaman ve mekân olarak bizden epey uzak görünse de aslında yaşananlar bu coğrafyada yaşayan kadınlara hiç de yabancı gelmeyecek.

Kaynak: Vibehttps://www.vibe.com/2016/08/5-things-to-know-mirabal-sisters/

Soyadları “mucize” anlamında gelen üç kız kardeş Patria, Minerva ve Maria Mirabal, ticaret ve tarım ile uğraşan orta sınıf muhafazakâr bir ailenin kızlarıydı. Dominik Cumhuriyeti 1930’da General Rafael Trujillo’nun iktidarı ele almasıyla çalkantılı yıllar geçirmekteydi. İktidarı gasp ettiği otuz yıl boyunca Latin Amerika’daki en katı totaliter rejimlerden birini kurmuştu. İktidarı muhaliflerin ortadan “kaybolması”, rüşvet skandalları, faili meçhul cinayetler, kadınlara yönelik tacizler, tecavüzler gibi birçok hak gaspının da odağı oldu.

1960’lara doğru Mirabal kardeşler “14 Haziran Devrimci Hareket”in öncülerinden oldular ve faşist diktatörlüğün halkına uyguladığı sindirme politikalarına karşın bu üç kadın muhalefetin simgesi haline geldiler. Mirabal kardeşlerin bu örgütteki kod isimleri ise “Kelebekler”di. Örgüt faaliyetlerinden dolayı sayısız işkencelere ve hapis cezalarına maruz kalan kardeşler 25 Kasım 1960 tarihinde Trujillo’nun paramiliter güçleri tarafından kaçırılıp gizlice katledildiler. Cinayetin üzerini örtmek için cansız bedenleri kaza süsü verilerek araçlarıyla bir uçurumdan aşağı atıldı.

Kelebekler’in ölümü ülkede büyük bir dalgayı da harekete geçirdi. Tarihçi Bernard Diederich’e göre Mirabal kardeşlerin katli Trujillo’nun sonunu hazırlayarak altı ay sonra gelen kendi suikastının da yolunu açmış oldu. Mirabal kardeşlerin katli resmi kurumlar tarafından 1996’da Trujillo’nun varisi Balaguer’in iktidarı kaybetmesine kadar örtbas edildi. Bu tarihten sonra kardeşler tarih müfredatına “ulusal şehit” olarak geçtiler ve kalan eşyaları Santo Domingo’daki Ulusal Tarih ve Coğrafya Müzesinde sergilenmeye başlandı. İlerleyen yıllarda kardeşlerin hatırası bütün ülkeye ve sınır ötesine yayıldı.

Mirabal kardeşlerin ölümü bugüne ismini de verse onların hikâyesi salt bir kadına karşı şiddet hikâyesi değil. Bu hikâye faşist iktidarlar halkı baskı ve korku ile sindirmeye çalışırken cesurca devrimlere öncülük eden kadınlardan iktidarların neden bu kadar korktuklarını da bize gösteriyor. Biz de onların anısına kadın hareketine emek vermiş sayısız kadın olarak kadına yönelik şiddetle ve bu şiddetin kaynağı olan ataerkiyle, erkek egemen toplumla, kadınların emek ve beden sömürüsüne yol veren bu düzeni sürdüren iktidarlar ile mücadelede buradayız diyoruz.