Bu Hareketlilik “İyi”ye mi Alamet?

Halk güçlerini önceki dönemlere nazaran “sert” güçle değil de meclis kürsüsüne çıkarma vb. yöntemlerle “iyilikle” dizginlemeye veya yönlendirme yeteneğini de kazanırsa hem sermayenin tercih sırasında hızlıca yükselmesi hem de restorasyon sürecinin öncülüğünü yapması işten bile değil. Ayrıca İYİP’in bu hamlesinin, Cumhur ve Millet ittifakları arasında bir tercihe zorlanan halk güçlerinin sistem içinde kalmalarını güçlendirme ihtimalini barındırdığı da bir gerçek. Tabii halk güçleri izin verirse.

İktidarın bütün söylemlerine ve çabalarına rağmen pandeminin, ekonominin, devlet krizinin ve siyasal ortamın “yerli yerinde olmadığı”, tam tersine her nesne ve öznenin daha da dinamik bir “hareketlilik” içinde olduğu bir hâl içerisindeyiz. Son dönemde bu “hareketlilik” hâlinden en çok pay alanlardan biri de İyi Parti.

İlk başlardaki “kaotik” durumu görece belli bir statükoya erişmiş olan İyi Parti’de (İYİP) son zamanlarda yaşanan “hareketlilik”, partinin anketlerdeki yükselişiyle bağlantılı olduğu kadar sınıfsal tabanındaki “genişlemeyle” de bağlantılı.

“Hareketliliğin” ilki 19-20 Eylül tarihinde gerçekleşen İYİP’in 2. Olağan Kongresi’nin ikinci gününde yaşandı. Genel İdare Kurulu (GİK) yani parti yönetimi için kurulan sandıklardan çıkan sonuçlarda partinin “ağır toplarının” önemli bir bölümü (özellikle MHP’ye daha yakın isimlerin) liste dışında kaldı. Akşener’in delegelerin “demokratik” seçimi olarak tanımladığı bu sonuç, bir başka hareketi tetikledi. GİK dışında kalan Ümit Özdağ’ın İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’yu FETÖ’cü olmakla suçlaması, bunun sonucunda Kavuncu’nun parti mekanizmalarını işletmekten çok “mahkemelere” başvurması ve Akşener’in bütün bunları adaletin tecellisine havale etmesi “hareketliliğin” şimdilik zirvesine ulaşmasına neden olmuştu.

“Merkeze” Hamle 

Bu hareketliliğin, özellikle MHP’den gelmesi ve orayla yakın ideolojik ve siyasal bağı sürdüren kesim üzerinden gerçekleşmesi önemli bir gösterge. Daha önce Bahçeli’nin daveti vb. süreçlerinde de görüldüğü üzere İYİP MHP’den gelen saldırılara karşı daha çok savunma çizgisi izlemişti. Bu savunma sürecinde hem partinin kuruluş süreci atlatılmaya çalışılmış hem de AKP ile ittifaktan istediğince pay alamamış MHP kesimlerinin partiye peyderpey katılmalarını sağlayacak esnekliğin kazanılması hedeflenmişti.

Partinin kuruluşunun 3. yılına girildiği bugünlerde partinin bu hedeflere önemli oranda ulaştığı görülüyor. Öte yandan bu hedefler partinin üzerinde durup yeni hamleler yapmasını sağlayacak bir temeli de oluşturmakta. Nitekim 31 Mart’taki yerel seçimlerde ittifakına önemli belediyeler kazandırsa da kendisi bir il belediyesi bile kazanamayan İYİP, seçimin hasarını da bir ölçüde gidererek hamlelerine başladı.

Halkın dinamik kesimleri olan gençlerin ve kadınların ekonomik, yaşamsal vb. sorunlarına değinerek, onlara meclis kürsüsünde yer vererek bu hamlelerine başlamıştı İYİP. Böylece hem “MHP’li” görüntüsünden de uzak bir “merkez” partisi olduğu izlenimi veriliyor hem de AKP-MHP iktidarına karşı direnişin başını çeken halk güçleri, partinin yeni alanlara sızması için kullanılmaya çalışılıyor. Nitekim anketlerdeki yükseliş de çabaların karşılığının alındığını gösteriyor.

“Sermayenin” Arayışı 

Bu “siyasal” hamlelerin yanı sıra İYİP’i “merkeze” yönelten bir diğer önemli etken de “ekonomik”. Kapitalizmin dünyada yaşadığı krizden daha da hızlı derinleşen bir krize sahip olan Türkiye’de, özellikle küçük ve orta büyüklükteki sermayenin arayışları da hızlanmış durumda. AKP iktidarının önemli bir bölümünde sağlanan talan ve yağmadan beslenerek yağlanan, etlenen tefeci-bezirgân kökenli küçük-orta büyüklükteki “Anadolu sermayesi”, 15 Temmuz sonrasında “devlet sınıflarında” da bir miktar yer kazanan MHP’ye yanlamış ve bunu 2018 ile 2019’daki seçimlerde özellikle İç Anadolu ve Karadeniz’deki oy geçişiyle işaret etmişti.

Fakat krizle birlikte ekonomi pastasının oldukça küçülmesi, tarikatlar vb. yerel öznelerle yaşanılan çatışmalar arayışı hızlandırmakta. Ve bu arayışın kısmen cevabını İYİP’te bulduğu görülüyor. Bunda Millet İttifakı ile “kıyı kentlerde” önemli bir etki alanı kazanan İYİP’in başta ticaret burjuvazisi olmak üzere uluslararası sermayeyle kurduğu özenli ilişki yatıyor. Bu ilişki sadece “Anadolu sermayesi”nin bir bölümünü çekmekle kalmıyor, “İstanbul sermayesinin” bakışına da haiz olmasını sağlıyor. Ve bunları sağlama ve sürdürmede “merkez” parti olmayı başarabilmek oldukça elzem. Aynı zamanda bu “merkezilik”, yaşanmakta olan devlet krizini yumuşatacak ve devlet bekasını bir süre daha mümkün kılacak zinde kuvvetlerin ortaya çıkmasını da sağlama imkânını taşıyor.

Dolayısıyla İYİP’te yaşanan bu “hareketlilik”, partinin var olan kaotik ortamın açtığı çatlaklardan yararlanabilmek için kimi “bavullardan” kurtulması anlamına geliyor. Bu bavullardan kurtulma, İYİP’i (şimdilik) “büyük sermayenin” birinci tercihi yapmasa da ana yedek oyunculardan biri yapması için önemli. Üstelik halk güçlerini önceki dönemlere nazaran “sert” güçle değil de meclis kürsüsüne çıkarma vb. yöntemlerle “iyilikle” dizginlemeye veya yönlendirme yeteneğini de kazanırsa hem sermayenin tercih sırasında hızlıca yükselmesi hem de restorasyon sürecinin öncülüğünü yapması işten bile değil. Ayrıca İYİP’in bu hamlesinin, Cumhur ve Millet ittifakları arasında bir tercihe zorlanan halk güçlerinin sistem içinde kalmalarını güçlendirme ihtimalini barındırdığı da bir gerçek. Tabii halk güçleri izin verirse.