Üzüntü, Gurur ve Henüz Sonu Yazılmamış Bir Hikaye – Schluwa Sama

Irak devriminin başlamasından bir yıl sonra aktivistler ve protestocular yeniden Bağdat’ın merkezindeki Tahrir Meydanı’nda toplandılar. Birçoğu siyah tişört giyiyordu: Gençlerden biri “Şehitlerimizi ve şehit düşen arkadaşlarımızı anmak için siyah giyiyoruz” diyerek bunu açıklıyor. Aynı zamanda, ezilen sınıfın ve devrimin sembolü haline gelen Tuktuklardan (3 tekerlekli motor taksi – ç.n.) oluşan konvoy, 1 Ekim’de sabahın erken saatlerinde meydandaki merkezi gösteride geçit töreni düzenlediğinde devrimci bir ruh hali ortaya çıkıyor. Bu sadece bir anımsama günü değil, aynı zamanda bir üzüntü, gurur ve devrimci sürecin yenilenmesinin talep edildiği gündür.

Tam olarak bir yıl önce, Irak Devrimi başladı ve hızla Ekim Devrimi olarak adlandırıldı. Gençliğin inanılmaz büyük çapta öz örgütlenmesi, mukavemet gücü ve devrimin hedefleri için tutkusuyla karakterize edildi. Temel amaç, 2003’ten sonra ortaya çıkan tüm sistemin ve onun mezhepçi ve yozlaşmış iktidar aygıtının devrilmesiydi. Bağdat’taki Tahrir Meydanı, bugüne değin işgal edilen merkezi protesto yerlerinden biriydi. Yaklaşık bir yıl önce devrimci sanatçılar, Tahrir Meydanı’nın tünel duvarlarına yaptıkları büyük grafitilerde kadınların ve Tuktuk sürücülerinin rolüne dikkat çekti. Bugün duvarlara birkaç şehit portresi de çizildi. Geçen yıl boyunca çeşitli protesto grupları tarafından kullanılan çadırların birçoğuna şimdi çok sayıda şehidin adı verildi.

Şehitler

Bir çadır artık “Şehit Ebu Ahmed El-Timimi’nin çadırı” olarak adlandırılıyor. Ebu Ahmed bir heykeltıraştı ve heykellerini devrim kültürüne katkı olarak Tahrir Meydanı’nda sergiledi. Ebu Ahmed, polisin kontrgerilla birimleri tarafından öldürüldü.

Şehitler arasında, yüzü devrimin tüm şehitlerinin sembolü haline gelen Saffa El-Saray gibi çok sayıda genç insan var. Geçen yılki protestolarda atılan göz yaşartıcı bomba nedeniyle hayatını kaybeden en tanınmış eylemcilerden biriydi. Aynı zamanda bununla birlikte genç kadınlar da öldürüldü ve aktivistlere yönelik onları kaçırma ve özel olarak hedef alan saldırılar oldu. Kahramane Meydanı’ndan Tahrir Meydanı’na kadın yürüyüşü bugünkü protestosunda onları anıyor. Bu, Basralı aktivist Sara Talib gibi birçok eylemciyi anmak için devletin izin verdiği bir protestodur. Sara Talib barikatlardaki eylemcilere tıbbi yardım sağlayan ilk kadınlardan biriydi.

Gösteri sırasında orada bulunan devlet güvenlik güçleri barışçıl hareket ediyor. Bir güvenlik görevlisinin elinde kamera var ve güvenlik güçleri ile göstericilerin fotoğrafını çekiyor. Kadın yürüyüşünün eylemcilerinden biri olan Zehra (isim değiştirildi), bunun devletin kamuoyundaki imajı üzerinde çalışırken kullandığı yeni taktiklerden sadece birisi olduğunu açıklıyor. İnsanlara yakın görünmek istiyorlar. “Sorumlu oldukları bunca ölümden sonra bunu nasıl kabul edebiliriz?”

Gerçekte 600’den fazla protestocu öldürüldü ve binlercesi yaralandı. Kadın hakları eylemcisi Samia’nın bildirdiğine göre birçok aktivist tehditler nedeniyle ülkeden kaçtı veya Tahrir Meydanı’na gelmedi. Samia meydanda yürüdüğümüz sırada birçok eylemciyi de sürekli selamlıyor.

Bir Tuktuk şoförü olan Ahmed, bütün kayıplara rağmen Tahrir Meydanı’nın öğle saatlerindeki doluluğundan ve çeşitli küçük yürüyüşler ve protestoların olmasından mutlu: “Bu bana umut veriyor.” Şimdi göstericilerle dolu olan Cumhuriyet Köprüsü’ndeki tuktukunda bir arkadaşıyla oturuyor. T-shirtlerinde, Irak bayrağını sallarken şehit düşmüş arkadaşlarının isimleri ve yüzleri yer alıyor ve ek olarak şu yazı var: «Bağdat devrimcileri. Tahrir’in koruyucuları grubu.” Bunu yaparken hükümetin kontrgerilla birimlerine karşı slogan atıyorlar: “Elinizden geleni deneyin, ama halk hala güçlü (Hele ʻAleyhu hele. Al-Shaʻab baʻad bi hela).”

Devrimci bir gelecek için gurur ve umut

Umut ve üzüntünün yanı sıra 1 Ekim’de Tahrir Meydanı’nda büyük bir gurur da var. Bir yıl önce göstericiler arasında gerçekleşen dayanışmayı anlatan Tuktuk sürücüsü Ahmed, göstericilerin her şeye rağmen bir şeyleri değiştirebileceklerini kanıtladığını anlatıyor: “Başbakan Adil Abdul-Mehdi’yi istifaya zorladık. Başbakanın istifası protestoların birincil amacı değildi, ancak bize bir değişiklik yapmak için yeterli güce sahip olduğumuzu gösterdi.” Bu istifa, şu anda geçici bir Başbakan’ın – Mustafa El-Kazemi’nin- olduğu ve 2021 için yeni seçimlerin planlandığı anlamına geliyor. Sadece ülkenin siyasi liderliği protestolara yanıt vermek zorunda kalmadı, aynı zamanda özgürlük hissi devrimin meyvelerinden biri oldu.

Kadın hakları aktivisti Samia (isim değiştirildi) önceki protesto dalgalarının her zaman dini ve siyasi otoritelere saygılı olan çok erkeksi protestolar olduğunu açıklıyor. Ekim Devrimi bunu değiştirdi: Iraklı kadınlar bu devrimde de aynı derecede görünürdüler ve otoritenin etrafındaki kutsal aurayı kırılabildiler.

Benzer şekilde inşaat sektöründe gündelikçi olarak çalışan Kasım (isim değiştirildi), dini otoritelerin ve siyasi liderlerin büyüsünün artık ortadan kalktığını açıklıyor. Sadr hareketinin bugün Tahrir Meydanı’na çeşitli girişleri ve “Türk Lokantası”nı kontrol ettiğini de ayrıca belirtiyor. Aynı zamanda şöyle diyor: “Devrimden önce, Sadr [dini ve siyasi otorite ve Barış Tugayları milislerinin lideri] hakkında şaka yapmaya kim cüret edebilirdi? Bugün, onun ideolojisinden artık etkilenmediğimizi gösterdiğimiz düzinelerce siyasi slogan attık.” Kasım’ın ekonomik durumu düzelmemiş olsa da, Tahrir Meydanı ile sınırlı olmayan yeni bir özgürlük duygusunu anlatıyor: “Önceleri mahalleme girip çıkmak için başka yolları kullanırdım. Bugün normal bir şekilde girip çıkıyorum. Mahallemdeki milislerden bazıları bugün bana farklı bakıyor çünkü güçlerinin azaldığını biliyorlar. Ekonomik durum düzelmemiş olsa bile, bu devrimden umudum var çünkü artık korkmuyorum.”

Kendi tarihini yarat

1 Ekim şimdi Irak’ta bir anma ve protesto günü. Çok sayıda yürüyüş ve miting sadece göstericilerin eylemlere başladığı günü hatırlatmıyor, aynı zamanda devam ettiğini gösteriyor. Iraklılar savaş, ölüm ve ızdırap dolu tarihlerinde aşağıdan gelen insanların gurur duyabilecekleri bir tarih yaratıyorlar. Aynı zamanda, devrim kapanmış bir hikayenin parçası değil henüz. Samia şöyle açıklıyor: “Burada başlattığımız şey uzun bir süreç olacak. Bunu çocuklarımız için yapıyoruz ve onurlu bir yaşam sürebilmelerini umuyoruz.”

Kasım 25 Ekim 2020’de, bundan bir yıl önce protestoların tüm ülkeyi ve birçok sosyal sınıfı etkisi altına alan bir ayaklanmaya dönüştüğü, devrim tarihinin devam etmesini bekliyor.

Onun için bugün bir kurtuluş günü. “İnsanların Tahrir’e gelmesini istiyoruz. Burası bizim ülkemiz ve bu devrimi başarılı kılmak gibi bir sorumluluğumuz var.” “Başarılı olmak” sadece yeni seçimlerin uygulanması anlamına gelmez, aynı zamanda ayaklanmanın temel talebine geri dönüş anlamına gelir: Sistemin devrilmesi.

 

(Bu yazı Türkçeye El Yazmaları için Caner Malatya tarafından çevrilmiştir. Yazının orijinali için: https://www.rosalux.de/news/id/43117/trauer-stolz-und-eine-geschichte-die-noch-nicht-zu-ende-geschrieben-ist?fbclid=IwAR0OnoV9WM8Wzlj5gB-Lk7pyvCF8rB7EF24AlYxsvGboAGnn1TJbYGRabiU )