Bakü’nün “Kurtuluşu” mu, “İşgali” mi? – Tural Hemid

“1917 yazından itibaren Rus ordusu aşamalı şekilde parçalanıyor, askerler geçici hükümetin emrine uymayıp silah bırakarak dönüyorlardı. Bu süreç “Ekim Devrimi” ile daha da hızlandı ve yılın sonuna doğru Kafkasya Cephesi neredeyse çöktü. Bolşevikler 1917 yılında hükümeti ele geçirdikten sonra savaşı emperyalist olarak tanımlayıp kınadı ve barışı savundu. Müzakerelere başlama çağrısı, 8 Kasım tarihindeki 2. Tüm-Rusya Sovyetler Kongresi’nde kabul edilen “Barış hakkında ferman”da kendine yer buldu.”

1917 yılının başlarında Osmanlı Devleti acınacak durumdaydı. Savaş ve hastalıklar sonucunda, Kafkasya cephesinde kayıplar 100 bin kişiyi geçmişti. Anadolu’da, hatta başkent Konstantinopolis’te açlık hüküm sürüyordu. Genel olarak, savaşa yapılan harcamalar imparatorluğu iflas durumuna getirmişti. Rus ordusu stratejik olarak önemli büyük şehirleri; Erzurum, Van, Trabzon, Erzincan ve Muş’u ele geçirerek iç bölgelere doğru ilerlemekteydi. 1917 “Şubat Devrimi”, Türk ordusunu tam bir yenilgiden kurtardı diyebiliriz.

1917 yazından itibaren Rus ordusu aşamalı şekilde parçalanıyor, askerler geçici hükümetin emrine uymayıp silah bırakarak dönüyorlardı. Bu süreç “Ekim Devrimi” ile daha da hızlandı ve yılın sonuna doğru Kafkasya Cephesi neredeyse çöktü. Bolşevikler 1917 yılında hükümeti ele geçirdikten sonra savaşı emperyalist olarak tanımlayıp kınadı ve barışı savundu. Müzakerelere başlama çağrısı, 8 Kasım tarihindeki 2. Tüm-Rusya Sovyetler Kongresi’nde kabul edilen “Barış hakkında ferman”da kendine yer buldu. 3 Aralık’ta Osmanlı Dışişleri Bakanı Ahmet Nesimi Bey Meclis’e Rusya ile müzakerelere başlanmasıyla ilgili bilgi verdi. Aynı gün, Alman ordusunun Brest-Litovsk karargâhındaki “Üçlü İttifak” [Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan-çn.] temsilcileri Bolşevikler’in temsilcileriyle görüştü.

18 Aralık’ta Osmanlı diplomatları Erzincan’da Kafkasya ordusunun temsilcileriyle görüştü ve barış antlaşması imzaladı. Anlaşmanın şartlarına göre, Karadeniz’den Mervane-Çarçal hattına kadar sınır çizgisi kuruldu, stratejik operasyonlar yürütülmesi yasaklandı. 20 Aralık’ta tüm cephelerde, aynı zamanda Kafkasya’da askeri operasyonlar durduruldu. Rusya, Almanya ve Avusturya’nın işgal ettiği bölgelerin geri verilmesini umut etse de, Türkler Bolşeviklerin “ilhak olmadan barış” vaadinden faydalandı. Osmanlı, 1914’teki sınırlarının dışında, Rusya’nın 1878 senesinde kendi topraklarına kattığı 3 vilayeti de – Kars, Ardahan ve Batum- geri almak için masaya oturdu. Görüşmelerin ilk iki aşamasından sonra Alman ordusu yeniden askeri operasyonlara başladı ve başkent Petrograd şehrine yaklaştı. Bu durumda Lenin, görüşmelere liderlik eden Troçki’ye “Üçlü İttifak” temsilcileriyle istedikleri şartlarda barış yapılması konusunda anlaşmasını emretti. Bu, Türklerin 1914 sınırlarını yeniden oluşturmasını ve Rusya ordusunun üç vilayetten de tamamen çıkmasını sağladı. Böylece, 3 Mart tarihinde imzalanan Brest-Litovsk antlaşmasından Osmanlı Devleti en çok faydalanan taraf oldu.

Kafkasya’da Ekim Devrimi’nden sonra Bolşevik hükümetini tanımayan Transkafkasya Komiserliği kurulmuştu. 1918 yılının Ocak ayı ortalarında Osmanlı, Transkafkasya Komiserliğine barış görüşmelerine başlamak için teklif gönderdi. 23 Şubat’ta Transkafkasya’dan Rusya Kongre Meclisi’ne seçilen milletvekilleri “Transkafkasya Seymi”ni kurdular. Uzun tartışmalar sonrasında Seym[Meclis-ç.n.], Osmanlı İmparatorluğu ile barış görüşmelerine başlamaya karar verdi. Seym, 14 Mart’tan 14 Nisan’a kadar Trabzon’da devam eden görüşmelerde 1914 yılında Rusya-Osmanlı sınırlarının restore edilmesi ve Türkiye’nin Ermenistan’a özerklik vermesi durumunda barış anlaşmasını imzalayacağını bildirdi. Seymin Müslüman temsilcileri ise Osmanlı ordusunun Transkafkasya’ya girmesini istiyorlardı.

6 Nisan’da Osmanlı tarafı Transkafkasya’nın bağımsızlık ilan etmesini ve Brest-Litovsk antlaşmasının şartlarının kabulünü talep eden bir ültimatom gönderdi. Bu ültimatom gönderildikten sonra Osmanlı ordusu Kars ve Batum bölgelerine girdi. 22 Nisan’da anlaşma şartlarına uymak zorunda kalan Transkafkasya hükümeti Osmanlı İmparatorluğunun esas talebini uygulayarak Transkafkasya Demokratik Federal Cumhuriyeti’nin (TDFC) bağımsızlığını ilan etti. Ancak yine de, Türk ordusunun Transkafkasya’nın doğusuna doğru hareket etmesi Tiflis’in işgali tehlikesiyle yüz yüze bıraktı. 27 Nisan’da Osmanlı İmparatorluğu ile Almanya arasında Transkafkasya’da iki ülkenin etki alanlarını belirleyen gizli bir anlaşma imzalandı. 14 Mayıs’ta Gürcistan Ulusal Konseyi Almanya ile ayrıca görüşmelere başladı. Batum’da yürütülen görüşmelerde TDFC’nin feshedilmesini kararlaştıran anlaşmayı iki taraf da imzaladı. 26 Mayıs’ta TDFC feshedildiğini ilan etti ve aynı gün Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilan edildi. 28 Mayıs’ta ise Azerbaycan ve Ermenistan bağımsızlığını ilan etti.

4 Haziran’da Gürcistan ve Ermenistan Osmanlı İmparatorluğu ile daha çok teslim olmaya benzeyen barış anlaşması imzalamak zorunda kaldı. Türk-Ermeni anlaşmasına göre, bütün demiryolları, aynı zamanda Ermenistan’ın en önemli arazileri Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolü altına geçti. Osmanlı İmparatorluğu Gürcü ve Ermeni ordularının sayısını azaltma hakkını saklı tuttu. Aynı gün, Azerbaycan ve Türkler arasında ittifak ve dostluk anlaşması yapıldı. Bakü’de hükümeti zorla ele geçirmek isteyenlere karşı Osmanlı’dan askeri destek istendi. Enver Paşa, İngilizlerin ve Almanların da sahip olmak istediği Hazar denizi petrol bölgesi ile ilgili meseleyi hızlıca halletmeye karar veriyor. Bu amaçla, Kafkas gönüllülerinden oluşan “Kafkas İslam Ordusu” oluşturuluyor ve komutanlık Nuri Paşa’ya veriliyor.

Enver Paşa “Kafkas İslam Ordusu” aracılığıyla sadece Azerbaycan’a değil, aynı zamanda Dağıstan’da kurulan Dağlı Cumhuriyeti arazisine de girmeyi düşünüyordu. Amerikalı profesör Edward Erickson, bu ordunun Kafkasya ve İran’ı ele geçirdikten sonra Irak’a da gönderileceğini bildiriyor (Erickson, 2001:189). Kafkas İslam Ordusu’nun 20 binlik askerinin 4 bini Türk, 4 bini Dağıstanlı, 12 bini ise Azerbaycanlılardan oluşuyordu. Gence’de oluşturulan Kafkas İslam Ordusu Haziran sonu Temmuz başlarında, önce Göyçay, daha sonra Ağsu, Kürdemir ve Şamahı bölgelerini ele geçirerek Ağustos ayının başında Bakü’ye yaklaştı. Bu döneme kadar Bakü’de hükümet değişmiş, Menşevik ve Taşnaklardan oluşan Sentrokaspi diktatörlüğü kurulmuştu. Sentrokaspi diktatörlüğü İngilizleri davet etse de, cephede kayda değer bir değişiklik oluşmadı. 15 Eylül’de Bakü, Kafkas İslam Ordusu tarafından ele geçirildi.

Bakü alındıktan sonra Kafkas İslam Ordusu kuzeye doğru hareket etti. 1918 yılının Ağustos-Eylül aylarında Dağıstan’daki Sovyet hükümeti, Albay Biçerahov’un ordusu tarafından lağvedilmişti. Bu Osmanlı ordusunun kuzeye doğru ilerlemesini kolaylaştırdı. Bakü alındıktan sonra Nuri Paşa tarafından Azerbaycan’da seferberlik ilan edildi. Dağıstan’da orduya katılım mecburiydi, asker kaçakları ölümle cezalandırılıyordu. Biçerahov o dönemde Kizlyar cephesindeki Bolşeviklerle savaşmaktaydı ve Türklere karşı yeteri kadar asker gönderemedi. Kafkas İslam Ordusu, Yusuf İzzet Paşa’nın komutasında 6 Ekim’de Derbent şehrini ele geçirdi (Kadishev, 1960:155). 12 Ekim’de Dağ hükümetinin lideri Çermoyev Dağıstan’da Dağlı Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan ederek Derbent şehrine geldi. Kafkas İslam Ordusunun karşısında Biçerahov’un ordusu sayıca aciz kaldı. 23 Ekim’de İzzet Paşa Temirhan-Şuranı ele geçirdi ve bundan sonra da Petrovsk’a doğru ilerlemeye başladı.

30 Ekim’de Türkiye ile İtilaf Devletleri arasında Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Osmanlı kendi ordusunu Kafkasya’dan çıkarmak zorundaydı. Bunu bilen Ruslar 2 Kasım’da İzzet Paşa’yı ordusunu savaş hattından çekmeye davet etti. Bu haberi duyan Nuri Paşa ve Yusuf İzzet Paşa resmi olarak Osmanlı ordusundan istifa ederek Azerbaycan ve Kuzey Kafkas ordusunun kumandanı görevine geçtiler. İzzet Paşa 4 Kasım tarihinde bütün cephe boyunca Petrovsk’a hücuma geçti. Savaşın en kızgın anında, İngiltere Hazar filosunun silahlı tekneleri Petrovsk’a geldi. Rus, İngiliz ve Fransız askerlerinden oluşan ekip ateşkes ilan edildiğini hatırlatarak Osmanlı’nın neden askeri operasyonlara devam ettiğini açıklamasını talep etti. Türk kumandan kendi ordusunun Azerbaycan ve Dağlı hükümetinin hizmetinde olduğunu ve Osmanlı’yla bir alakası olmadığını bildirdi. 8 Kasım’da İzzet Paşa’nın ordusu Petrovsk’a giriş yaptı. 17 Kasım’da Dağlı hükümeti ile İzzet Paşa arasında anlaşma imzalanıyor ve bu anlaşmaya göre Türk ordusu Dağıstan’da kalıyordu. 17 Kasım’da İngiliz ordusu Bakü’ye giriyor ve aynı zamanda İzzet Paşa’nın Dağıstan’dan çıkmasını talep ediyor. Dağlı hükümeti, ordunun ulusal statüsünü değiştirerek Türklerin bir bölümünün ülkede kalması için çalışsa da, İngiliz komutanlar izin vermiyor. Kasım sonunda Türkler Dağıstan’ı terk ediyorlar. Böylece, Kafkas İslam Ordusunun Kafkas harekâtı son buluyor.

Azerbaycan tarihinde bu ordu Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin daveti ile Azerbaycan’ı Bakü Komünü, Sentrokaspi diktatörlüğü ve Taşnak katliamından kurtaran ordu olarak gösterilmektedir. Azerbaycan’da özellikle 4 Haziran 1918’de imzalanan Batum Antlaşması esas gösterilerek Osmanlı’nın Azerbaycan’ı bağımsız devlet olarak tanıdığı, buraya gönderilen ordunun Azerbaycan’ı kurtarmaya geldiği ve hiçbir şekilde işgal niyetinin olmadığı düşüncesi hâkim. Ancak durum tamamen farklı;

Azerbaycan ile Osmanlı arasında Batum antlaşması imzalanmadan önce, 25 Mayıs 1918’de Nuri Paşa Gence’ye gelmiştir(Yüceer, 2017:10). Daha Azerbaycan bağımsızlığını ilan etmeden ve Batum Antlaşması imzalanmadan önce Nuri Paşa’nın Tebriz’den Gence’ye gelerek ordu kurması, bu anlaşmanın formalite olduğunu göstermektedir.

Batum Antlaşması, Osmanlı’nın Brest-Litovsk anlaşmasını hukuki olarak bozması için gerekliydi. Brest-Litovsk antlaşmasına göre, Kars, Ardahan ve Batum Osmanlı tarafına geçmeliydi. Osmanlı’nın Batum Antlaşmasını imzalama sebebi, Kafkasya’ya orada kurulan resmi devletlerin yasal dayanağı ile girebilmesidir. Diğer durumda müdahale edilmesi hem anlaşmanın bozulması, hem de müttefik olduğu Almanya ile ilişkilerin bozulmasına sebep olacaktı.

Enver Paşa Azerbaycan, Dağıstan ve Orta Asya halklarının yaşadığı bölgede ‘Büyük Turan İmparatorluğu’ kurmayı düşünüyordu. Bu düşüncesini 16 Eylül’de Bakü ele geçirildikten sonra yazdığı mektupta da göstermektedir: “Büyük Turan İmparatorluğunun Hazar kenarındaki zengin bir yerleşim yeri olan Bakü’nün ele geçirilmesini büyük mutlulukla karşıladım. Türk ve İslam tarihi bu hizmetinizi unutmayacaktır. Gazilerimizin gözlerinden öper, şehitlerimizin ruhuna Fatiha ithaf ederim.”(Görüryılmaz, 2008:234). Bu İmparatorluk orada yaşayan halkların federal şekilde birleşmesinden daha çok eyalet prensibiyle düşünülmüştü. Bu, Nuri Paşa’nın Azerbaycan arazileri ile ilgili Azerbaycan sancağı ifadesini kullanmasından da anlaşılmaktadır.

1918 Mayıs’ından Kasım’a kadar Osmanlı ile ADC arasında diplomatik temsilcilik yoktu. O dönemde Osmanlı Azerbaycan’ı hiçbir zaman resmi olarak bağımsız bir devlet olarak tanımadı. Osmanlı, Azerbaycan’ı Kasım 1918’de ordularını Kafkasya’dan geri çektikten sonra bağımsız bir devlet olarak tanıdı(Hasanlı, 2015: 138).

Azerbaycan hükümeti Haziran ayında Tiflis’ten Gence’ye taşınmasının ardından Nuri Paşa, 16 Haziran’da Azerbaycan Ulusal Konseyi’ne güvenmediğini ifade etti. Osmanlı ile birleşmenin taraftarlarından biri olan Nuri Paşa’nın siyasi danışmanı Ahmed Bey Ağaoğlu, Azerbaycan hükümetine Ulusal Konsey’i sonlandırmayı önerdi(Swietochowski, 2004: 131). Çaresiz Azerbaycan hükümeti 17 Haziran’da Ulusal Konsey’i sonlandırdı. Memmed Yusif Jafarov, Ulusal Konsey’in feshi hakkında şunları söyledi: “Kazandığımız özgürlüğü, çok kolay bir şekilde teslim ediyoruz. Yardım beklediğimiz Osmanlı kardeşlerimiz kalbimize oklar saplıyor ve duygularımızı zehirliyor.” Bu gerçek, Osmanlı’nın Azerbaycan’ı bağımsız bir devlet olarak tanımadığının açık bir göstergesidir. Alahid`de Azerbaycan varlığı da 13 Ağustos 1918’de Nuri Paşa tarafından kaldırılıyor.

Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti bayrağı, Haziran 1918’den Kasım 1918’e kadar küçük değişikliklerle (sekiz yıldızlı) Osmanlı bayrağıydı. Bu bayrak, 21 Haziran 1918’de Nuri Paşa ve ilhak sahipleri tarafından devlet bayrağı olarak kabul edildi (Balayev, 1998: 218). Hâlihazırda mevcut üç renkli bayrak, Osmanlı birlikleri ülkeyi terk ettikten sonra 9 Kasım’da kabul edildi.

Birçok Batılı tarihçi, Osmanlıların Azerbaycan’ı bağımsız bir devlet olarak tanımadığını belirtmiştir. Ada Holland Schissler şunları yazdı: “1918 yazının sonuna kadar Osmanlı, Azerbaycan’ı bağımsız bir devlet olarak tanımıyordu. Muhtemelen, Osmanlı Rusya Azerbaycan’ını, İran Azerbaycan`ını ve Dağıstan’ı kullanarak kendi yönetimi ile tam entegre olmayan bir tür tampon bölge oluşturmak istemiştir.”(Shissler, 2003: 267-268). Polonyalı tarihçi Tadeusz Świętochowski ise şöyle yazdı: “4 Haziran’da Batum’da üç ülke Türkiye ile ayrı ayrı ‘barış ve dostluk’ anlaşmaları imzaladı. Azerbaycan sadece tüm topraklarını korumakla kalmadı, aynı zamanda Osmanlılardan anlaşmanın 4. maddesine göre temelde güvenliği ve düzeni sağlamak için askeri yardım sözü aldı. Ancak Osmanlılar Azerbaycan’ı bağımsız bir devlet olarak tanımamaya devam etti. Osmanlı, Doğu Kafkasya, Kuzey Kafkasya, Kuzey İran ve Türkistan’ı kapsayacak şekilde Turan İmparatorluğu’nun yapısının bir parçası olarak görüyorlardı”(Świętochowski, 2004: 130). Azerbaycan taraflı yazıları ile tanınan Svante Cornell, şu görüşü paylaşıyor: “Osmanlı İmparatorluğu Gürcistan’ı 1918 Batum Antlaşması ile tanısa da, Azerbaycan’ı bağımsız bir devlet olarak tanımıyordu. Bu durum, kendi ülkelerini Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olarak değil, Türkiye ile yakın ilişkileri olan, bağımsız bir devlet olarak gören Azerbaycan liderlerini rahatsız etmiştir.’’

 

(Bu yazı Türkçeye El Yazmaları için Turan Veliyeva tarafından çevrilmiştir. Yazının orijinali için: https://azlogos.eu/bakinin-qurtulusu-yoxsa-isgali/)

 

Kaynak:

Tadeusz Świętochowski, (2004), Russian Azerbaijan, 1905-1920, TheShaping of a National Identity in a MuslimCommunity

Jamil Hasanli, (2015), ForeignPolicy of theRepublic of Azerbaijan: TheDifficult Road to Western Integration, 1918-1920

Svante E. Cornell, (2015), Azerbaijan Since Independence

Ada HollandShissler, (2003), BetweenTwo Empires: Ahmet Agaogluandthe New Turkey

АйдынБалаев, (1998), Азербайджанскоенациональноедвижение в 1917-1918 гг

Mustafa Görüryılmaz, (2008), Türk Qafqaz İslam Ordusu vəermənilər: 1918

Nasır Yüceer, (2017), I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Azerbaycan ve Dağıstana Askeri ve Siyasi Yardımı.

Edward J. Erickson, (2001), OrderedtoDie: A History of theOttomanArmy in the First World War

Арнольд Кадишев, (1960), Интервенция и гражданскаявойна в Закавказье.