Amerikan Demokrasisinin Boynunu Ezen Bir Çizme Var – Cornel West

İşte başlıyoruz yine. Bir siyahi daha ABD polisi tarafından öldürüldü. Çok ırklı bir direniş dalgası daha. Büyük şirketlerin medyasında bir ırk muhabbeti devri daha. Neoliberal liderlerle bir başka çeşitlilik gösterisi ve bir beyaz geri tepme daha kapıda. Fakat bu defa bir dönüm noktasına ulaşmış olabiliriz.

George Floyd’un inkâr edilemez bir biçimde vahşice ölümü, koronavirüsün eşitsiz sefaletinin kaçınılmaz korkunç gerçekleri, Büyük Buhran seviyesindeki kitlesel işsizlik ve – her iki partinin – siyasi liderliğinin meşruiyetinin toptan çöküşü Amerika İmparatorluğu’nun perdesini indiriyor.

ABD toplumunun militarize edilmesi, onun emperyalist politikasından ayrı değil(ABD ordusu 1945’ten beri 67 ülkede 211 yere konuşlandırıldı). Floyd’un katledilmesine yönelik militarist cevap kendisini abartılmış polis varlığı, nedensiz saldırılar ve aşırı güç kullanımında gösteriyor. İronik bir şekilde, protestocuya karşı yağmacı, dışarıdan gelen kışkırtıcılara karşı meşru yerel yurttaş ikilemlerinde yürütülen yanıltıcı tartışma, dikkatimizi polisin yoğun varlığının, polise yönelik saygıyı azaltması konusundan başka yöne çekiyor. Polisin eyalet hükümet binalarının içinde ve dışında mühimmat yüklü silahlarla varlık gösteren sağ provokatörlere cevabı ile bu tartışma arasındaki katı zıtlık göze batıyor.

Virginia eyaletinin Charlottesville kentinde maskeli ve mühimmat yüklü silahlı yüzlerce Nazi’ye karşı protestodaki kendi tecrübemi hatırlıyorum. Polisin geri durduğunu ve bize acımasızca saldırılırken sessiz ve hareketsiz bir şekilde izlediğini hatırlıyorum. Antifa müdahale etmeseydi bizlerden kimileri ölecekti. Heather Heyer kardeşimiz öldü. Kanımca, her masum şahsa yönelik saldırı yanlıştır, fakat protestocuların kimi şahıslara ve mülkiyetine yönelik hücumlara odaklanılması dikkatleri polisin yüzlerce siyahî, yoksul işçi sınıfı insanları öldürmesinden başka yöne çekiyor.

Ayrıca baskı aygıtının adaletsiz ve zalim düzeni korumasındaki rolünü de örtbas ediyor. Siyahîlere karşı polis şiddeti ve cinayetiyle ilgilenirken; büyük sermayenin iktidarı, sınıf ve cinsiyet hiyerarşileri ve küresel militarizmin altının da çizilmesi gerekiyor.

Martin Luther KingJr. hakkında bizi uyardığı şu dört felaket, ülkedeki organize nefreti, açgözlülüğü ve yolsuzluğu açığa çıkardı: Militarizm (Asya, Afrika ve Orta Doğu’da), yoksulluk (şu an rekor seviyelerinde), materyalizm (para, şöhret ve gösterişe yönelik narsisist bağımlılık) ve ırkçılık (siyahîlere, yerli halklara, Müslümanlara, Yahudilere ve beyaz olmayan göçmenlere karşı). İçte ve dışta etrafa ölüm saçan ABD ordusu otoritesini kaybetti. Kâr odaklı kapitalist ekonomi parıltısını kaybetti. Piyasanın sürüklediği kültürün (medya ve eğitim dâhil) şatafatı git gide daha koflaşıyor.

Mevcut andaki temel soru şu: Başarısız olan bu toplumsal deney düzeltilebilir mi? Her ikisi, aynı şekilde olmasa da, Wall Street ve Pentagon’a minnettar olan ve ortalığı kızıştıran neo-faşist Donald Trump tarafından yönetilen Cumhuriyetçi Parti ve yorulmuş Joe Biden tarafından yönetilen neoliberal Demokrat Parti’nin tekelindeki siyasi ikili yapı, çürümüş siyasi önderliğin belirtisidir. İşçi hareketinin zayıflığı ve radikal solun iktidarın, servetin ve saygının demokratik paylaşımı ve yeniden dağıtılmasına dair şiddetsiz devrimci projesi etrafında birleşme konusundaki mevcut sorunları, geçmiş ve bugünün en iyisini yeniden hayata geçiremeyen bir toplumun işaretleridir. Harap edilmiş konutları, yıpranıp-çökmüş eğitim sistemleri, kitlesel hapsoluş, kitlesel işsizlik ve eksik istihdam, yetersiz sağlık hizmetleri ve hakların ve özgürlüklerin ihlallerini ortadan kaldırmayı veya azaltmayı reddeden bir toplum istenilmeyen ve sürdürülemez olandır.

Fakat şu an Wall Street’in açgözlülüğünün yasallaşmış yağmacılığına, gezegenin talan edilmesine, kadınların ve LGBT bireylerin aşağılanmasına karşın George Floyd’un polisçe katledilmesinin ardından siyasi direnişe dönüşen muhteşem çok ırklı cevabın cesareti ve manevi duyarlılığı her şeye rağmen hâlâ mücadele ettiğimizi gösteriyor.

Amerika’da radikal demokrasi ölürse, hakkımızda, Amerikan faşizminin çizmeleri boyunlarımızı ezerken elimizden gelen her şeyi yaptığımız söylensin.

 

(Bu yazı El Yazmaları için The Guardian sitesinden Türkçeye Max Zirngast tarafından çevrildi. Orijinali için: https://www.theguardian.com/commentisfree/2020/jun/01/george-floyd-protests-cornel-west-american-democracy)