Geleceğin Sanatla İnşası

Yeni Konstrüktivist felsefeyi benimseyen sanatçılar, burjuvazinin klasik sanata dayalı olan yaklaşımlarına karşı çıkıyorlardı. Sanatın, küçük, zengin bir kesimin özel bir ilgi alanı olması yerine, her kesime nüfuz etmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bu düşünceler Konstrüktivist grubu yeni Bolşevik hükümete yaklaştırmış; başlangıçta bu desteği kabul etmekten memnun olan Bolşevik hükümeti, eldeki sınırlı kaynaklar çerçevesinde onlara yeni Sovyet toplumunun resmi sanatçıları olarak hayli serbest bir hareket alanı sunmuştur.

Fransız burjuva devriminin zemini üzerine yükselen Avrupa’da hemen her alanda devrimci bir süreç yaşanmış, 19. yüzyıla değin sanatsal alanda da büyük sıçrayışlarla bir yenilikçi sanat ortamı inşa edilmiştir. Empresyonizm’den başlayarak 20. yüzyıla varıncaya değin eskinin verili kurallarını ters yüz eden, deneysel bir sanat ortamı hâkim hale gelmiştir. Avrupa’da 19. yüzyıl, Rusya’da ise 20. yüzyıl ileriye doğru büyük kopuşmaların yaşandığı sanatsal atmosferin etkisi altındadır.

1917 Ekim Devrimi ile birlikte, Rusya yeni bir dünyanın inşasının gerekliliğini yakıcı biçimde hissedecektir. Ki, bu inşa yalnızca siyasal iktidarın değil, topyekûn kültürün de inşası olacaktır.

Çarlık rejiminin geleneksel yaşam biçimini tümüyle reddeden ve yıkan sosyalizm, şüphesiz ki yeni bir inşa sürecine girerken eskinin değerlerini kullanmayacaktır. Eski düzenin estetikçiliği ve formları hem Bolşevik Parti hem de Rusyalı sanatçılar açısından uzunca bir dönemdir reddedilen ve dönüştürmeye çalışılan unsurlardan biriydi.

Başta Avrupa olmak üzere dünyanın dört bir yanında, sermaye kendi burjuva kültürünü inşa ederken, hem sanat hem de üretim onun istekleri ve çıkarlarına göre şekilleniyordu. Şimdi ise Rusya’da Bolşevik devrimle birlikte sosyalizmin üretim ilişkilerinde gerçekleştirdiği devrim, kolektif bilinç ve aktif özne olan proletaryanın ellerinde yükselecekti. Kapitalizmin yaşam biçimine göre örgütlenmiş yaşam alanları ve sanatsal ideolojiler artık sosyalistlerin yaşam biçimini tanımlayamazdı.

Sanat Hayattan Uzaklaştırılamaz

Peki, yeni dünyanın inşasının dinamikleri neler olacaktı? Yeni sosyalist Rusya’yı kimler inşa edeceklerdi?

Tolstoy, Dostoyevski, Gogol gibi büyük Rus yazarları; Çaykovski, Rahmaninov, Skriabin gibi bestecileri yaratan 1850’ler sonrası modernleşme hareketinin mirasçıları olan realist ressamlar, Rusya’daki devrimci harekete kayıtsız kalmışlar, hatta 1917 Devrimi’ne karşı düşmanca bir tavır almışlardı…[1] Buna karşılık “solcu” sanatçılar, sivri deneylerin, empresyonizm sonrası deneylerin temsilcisi olan sanatçılar, devrime hararetli bir tepki vermişlerdi

Şüphe yok ki yüzyıl boyunca sanatı hayattan uzaklaştırmış her şeyle mücadeleye giriştikleri gibi avangard sanatçılar, sürece öncülük edeceklerdi.

Ekim Devrimi’nin hemen ertesinde kültür sanat kurumları avangard sanatçılara devredildi. Bunda en büyük etken Halk Eğitim Komiserliği’ne getirilen Lunaçarski idi. Lunaçarski, Zürih’te felsefe, Paris’te ise tarih okumuş, parti içinde üstlendiği görevlerin dışında tiyatro, sinema, edebiyat ve sanat konularında da eleştiri ve üretimler yapmayı sürdürmüş, gelişkin bir sanat perspektifine sahipti.

Yanı sıra Rus avargardının önemli isimleri Vladimir Tatlin, Aleksandr Rodçenko, El Lissitzky bir yandan yeni kurulmuş olan okullarda ve atölyelerde yeni sanat öğretisini öğrencilerine aktarma çabasındadır, bir yandan da bu öğretiyi geliştirmek için çalışmışlardır. Devrim öncesinde de uzun süre Konstrüktivizm üzerine çalışmış olan bu sanatçılara göre sanat üretimin içine sokulmalı ve topluma yarar sağlamalıydı.

Vladimir Tatlin’in öncülüğünde “üretim olarak sanat” sloganıyla yola çıkan konstrüktivistler nesnelerin, giysilerin, mimarinin yararlı işlevlerini ön plana yerleştirirler. Sade, pratik, hayatın içinde…

Yeni Dünyanın İnşası: Konstrüksiyon

“Yeni toplumun zemini topluma ve kolektif ruha yönelik yaşam alanlarının yaratılmasına katkıda bulunmak ve yeni bir toplumun tümüyle yeni bir “görünüm” kazanmasına çalışmak, Konstrüktivistlerin öncelikli hedefidir.”

Rus Konstrüktivistleri, kendilerinden önceki soyut estetik yaklaşımların tümünden beslenmiş fakat bu yaklaşımların da dışında yer almışlardır. Sanatçıların tamamen soyutlanmış, bireysel estetik anlayışı yerine toplumun fiziksel ve entelektüel ihtiyaçlarına cevap üretecek olan düşünce sistemini var etmeyi amaçlarlar. Kendilerinden önceki yaklaşımlar birer akım olarak kalır ama konstrüktivizm bir akım olmanın ötesinde, topluma yön veren bilincin sanatla birlikte inşasıdır.

Konstrüktivizm akımı, söz konusu atölyelerin kuramsal kanadı olan Sanatsal Kültür Enstitüsü’nün öncülüğünde resmiyet kazanmıştır. Yeni Konstrüktivist felsefeyi benimseyen sanatçılar, burjuvazinin klasik sanata dayalı olan yaklaşımlarına karşı çıkıyorlardı. Sanatın, küçük, zengin bir kesimin özel bir ilgi alanı olması yerine, her kesime nüfuz etmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Bu düşünceler Konstrüktivist grubu yeni Bolşevik hükümete yaklaştırmış; başlangıçta bu desteği kabul etmekten memnun olan Bolşevik hükümeti, eldeki sınırlı kaynaklar çerçevesinde onlara yeni Sovyet toplumunun resmi sanatçıları olarak hayli serbest bir hareket alanı sunmuştur.[2]

Üretim Olarak Sanat

Vladimir Tatlin’in öncülüğünde “üretim olarak sanat” sloganıyla yola çıkan konstrüktivistler nesnelerin, giysilerin, mimarinin yararlı işlevlerini ön plana yerleştirirler. Sade, pratik, hayatın içinde…

Tatlin kolektif yaratıcılık sürecine dair tezlerini bu şekilde sıralar:

1- Bireysel inisiyatif, bilgiye ve keşfe yönelen kolektif enerjiyi toplamaktır.

2- Bireysel inisiyatif, kolektifin keşfedilmesi ve yaratılması arasındaki bağlantıdır.

3- Kolektifin oluşabilmesi, onu oluşturan bireysel ünitelerin sayısına bağlıdır.

4- Bireysel inisiyatif, kolektif yaratıcılığın yansıma noktasıdır ve düşüncenin gerçekleştirilmesini sağlar.

5- Politik sistemin (Kolektif tüketicinin değişimi) değişim anlarında her zaman yaşama bağlanan sanat, sanatçının kişiliğinde kolektifin bir parçası olarak keskin bir devrimden geçecektir. Devrim, keşfin dürtüsünü besler. Bu yüzdendir ki devrim sonrasında sanat üretiminde bir patlama olur, bireysel inisiyatif ile kolektifliğin birliği açıkça tanımlanabilir hale gelir.

6- Keşif bireyin değil, kolektif dürtülerinin arzularının sonucudur.[3]

Birçok sanatçı, St. Petersburg’daki Devlet Porselen Fabrikası’nda çalışıyor, Sovyet evlerinde kullanılabilecek sofra takımları tasarlıyordu.


 

Zemlianitsin ve Rogojin konforlu ve işlevli mobilya üretimleri, Rodçenko ve Morozov masa ve kapı tasarımları yapıyorlardı.


“İlk Sovyet Modası” olarak bilinen tasarımları üreten Popova ve Stepanova Konstrüktivist yaklaşımlarını tekstil tasarımlarına uygulayarak, Sovyet tekstil tasarımlarında önemli bir dönüm noktası oluşturmakla kalmamış baskı desen tarihine ideolojik yaklaşımla üretilmiş tekstil baskı tasarımları kazandırmışlardır. Popova, Stepanova ve Udaltsova’nın tasarladıkları cinsiyetsiz, konforlu kıyafetler, tiyatro kostümleri, işçi kıyafetleri Birinci Devlet Tekstil Basma Fabrikası’nda üretiliyordu.

Birçok sanatçı tiyatro prodüksiyonlarında çalışıyor. Yeni sahne tasarımları, anlatım üslubu, kostümler geliştiriyordu. Birçok sanatçı da yeni gelişen sinema sanatı için çalışıyordu.

Vladimir Tatlin bir bisiklet kadar işlevli olabilecek Letatlin’in tasarımını yapmaya başlamıştı. Amacı uçan bir aracın yaratacağı rahatlık ve insanlığın en büyük hayallerinden biri olan uçmak fiilini gerçekleştirebilmekti.

Bir Dönemin Sonu

Rus avangardı 1917 Devrimi’ni izleyen dört yıl boyunca sürdü. 1917-1921 yılları arasındaki bu döneme “heroik komünizm” deniyor. Bir yandan büyük bir çağın esasları kurulurken bir yandan da görkemli bir çağın sonuna sessizce geliniyordu. Lunaçarski önderliğindeki Halk Eğitim Komiserliği tümüyle bağımsız sanatın önünü açarken Stalinizm’in gücünü iyiden iyiye pekiştirdiği dönemde sanatçıların üretimleri sekteye uğrar. 1928’deki kültür devrimiyle birlikte avangard karalanmaya başlanır, 1932’de bütün kültür-sanat kolektifleri dağıtılır ve sanat yönetimi merkezîleştirilir. Avangardın yaratmak istediği özerklik tümüyle yıkılacaktır. 1929’da Lunaçarski’nin yerine geçen Jdanov, Sovyetler’in ve Enternasyonal’in resmî estetiğinin sosyalist realizm olduğu ilan eder.

1936’da avangard yasaklanır. Müzelerden ve diğer sergilerden kaldırılır.

 

[1] Ali Artun, Sanatın İktidarı

[2] Edward Luice-Smith, 20.Yüzyılda Görsel Sanatlar

[3] Ahu Antmen, 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar