İsviçre’de Feminist Grevin Kazanımı: Feminist Grev Evi (Feministisches Streikhaus)

El Yazmaları’nın notu: Hazırladığımız 8 Mart dosyası kapsamında İsviçre’deki Feminist Grev sonrası açılan Feminist Grev Evi üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. 14 Haziran 2019’da İsviçre’de yarım milyon kadının sokağa çıktığı bir Kadın Grevi/Feminist Grev gerçekleşti. Bu grevin örgütlenme sürecinde açığa çıkan enerji, onun bir misli kadar kalabalığın sokaklara çıkması, grev sonrasında neler yapılabileceği sorusunun yakıcılığı, var olan bu enerjinin dağılmadan kazanılması gerçekliği birçok yeni gelişmeyi peşinden getirdi: Yeni kadın örgütlenmelerinin kurulması ve Feministisches Streikhaus (Feminist Grev Evi) açılışı… Bu çerçevede İsviçre Zürich’te açılan bu evi ziyaret edip, evin kuruluşunda kolektif olarak yer almış aktivistlerden Kardelen ile gerçekleştirdiğimiz röportajı okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.

Merhaba Kardelen, bize biraz kendinden bahsedebilir misin?

İsviçre’de doğdum ve burada okudum. Feminist bir aktivistim.

Çok net, sen bu evin kurucularından birisin.

Yani kurucu doğru bir kelime mi bilmiyorum, çünkü biz bir kolektifiz. Evin boş olduğuna dair ilanı gördüğümüzde buraya otuz kadın başvuru yaptık. Ben de onlardan biriyim.

Peki, bu grupta tam olarak kimler var? Nasıl bir araya geldiniz ve neden böyle bir evi kurma ihtiyacı doğdu?

Çoğunlukla üniversite öğrencileri var. Benim gibi ikinci jenerasyondan olan kadınlar çok. Yani annesi ve babası İsviçre’ye “yabancı” olarak gelmiş kadınlar çok fazla. Öte yandan göçmen kadınlar veya mülteci kadınlar grubumuzda çok yok. Onların katılımını da çok istiyoruz elbette. Bunun için uğraşıyoruz.

14 Haziran’da gerçekleşen greve katılım çok yüksek oldu, beş yüz bin kişilik bir katılımdı ve sadece kadınlar değil queer insanlar da vardı. Onun sonrasında nasıl yapmalı, nasıl bir arada durmalı, bu dayanışmayı nasıl büyütmeli diye düşünürken böyle bir ev ilanı ile karşılaştık. Bir bu yanı var evi tutmamızın, bir diğer yanı ise; Zürich’te beyaz olmayan kadınların, mülteci, queer, LGBTİ bireylerin ayrımcılığa uğramadan gidebilecekleri böyle alanları yok. Bu ev o anlamda da çok iyi oldu.

Anlaşılan Zürich’te bu mekanı bir çekim merkezi haline getirmek istiyorsunuz. Peki, bunun için neler yapılıyor? Yani ev nasıl kullanılıyor? Sadece toplantılar için değil bildiğim kadarıyla

Biz çalışma grupları olarak örgütlüyüz evin içerisinde. O çalışma grupları kendi içerisinde otonom, yani kendi kararlarını kendileri alıyorlar. Kendi çalışmalarını kendileri yapıyorlar. Sabit belirli odalarımız var evde. Spor ya da hareket odası gibi; hatta orada öz savunma kursları da veriliyor. Yani eve geldiğinizde kendinizi ifade eden, orada olmak isteyeceğiniz, var olan odalara, çalışma gruplarına veya atölyelere dahil olabilirsiniz. Eğer başka bir atölye kurmak veya çalışma grubu oluşturmak istersen burada tek temel aldığımız şey, Feminist bir arka planı olması… Bu yüzden birçok çalışma grubu erkeklere kapalı. Dolayısıyla, burada herhangi bir atölye kuracaksanız veya çalışma grubu oluşturulacaksa bunu elbette soruyoruz. Yani herkesin kafasına estiği çalışmalar yapmasını da doğru bulmuyoruz elbette.

O zaman örneğin birisi geldi ve bir çalışma grubu oluşturmak istedi, bunu nereye anlatıyor ve nasıl karar alınıyor?

Haftada bir büyük toplantılar gerçekleşiyor. O toplantılara gelip kendi projen veya çalışma grubun üzerine konuşabilir, onu anlatabilirsin. Orada yirmiye yakın ev içerisinde aktif olan kadın var. Elbette o kadınların imtiyazlı durumu bu kadınların orada aktif olmasını sağlıyor. Çoğunlukla maddi sıkıntısı olmayan, çalışmayan, zaman problemi olmayan beyaz Avrupalı kadınlar. Ama sonuçta o ev kolektif bir alan, temizliğini kendimiz yapıyoruz, ihtiyaçlarını biz gideriyoruz ve bir sürü şeyi organize ediyoruz. Bu kadınlar bu çalışmaları yapıyorlar. Bağışlar üzerinden yürüyen bir kira olayı da var elbette. Orasını bir öz yönetim olarak tarifleyebiliriz. Orada çalışma başlatabilmek için oradaki faaliyetin içerisinde olmak gerekiyor. Kararlar da konsensüs ile alınıyor.

“Trotzfaze” diye bir grup var mesela. Anaokullarında, kreşlerde çalışan kadınların kurduğu bir oluşum. Onların uzun zamandır, grev zamanında da kendi kötü çalışma koşullarına dair devam ettirdikleri bir mücadeleleri vardı. Devletin kemer sıkma politikalarıyla birlikte çalışma koşulları giderek kötüleşti. O grupla ortak çalışmalara başladık. Aynı zamanda burada geçen sene kurulmuş olan FİST (Birçok mülteci ve göçmen kadının bir araya gelerek oluşturduğu bir yapı) ile birlikte ortak çalışmalar yapmaya başladık. FİZ yine bir başka grup, çoğunlukla seks işçilerinin danışmanlığını yapan bir grup. Onların danışma mekanları çok küçük ve resmi olduğu için bunu Streikhaus’a taşımayı düşünüyorlar.

Çalışma grupları ve atölyeler üzerine birkaç ayrıntılı örnek verebilir misin?

Ev zaten çok büyük. Çok fazla odası var. Evin en alt katında bisiklet tamir atölyesi var. (Bisiklet İsviçre’de önemli ve çok fazla kullanılan bir ulaşım aracı) Orada bisiklet tamirinden anlayan kadınlar diğer kadınlara bisiklet tamir etmeyi öğretiyor. En üst katta sanat atölyesi var, pankart, döviz ve bütün yaratıcı çalışmalarımızı orada gerçekleştiriyoruz. Mesela bu 8 Mart için çok güzel maskeler yaptık.

Başka grupların da katılımı var. “Trotzfaze” diye bir grup var mesela. Anaokullarında, kreşlerde çalışan kadınların kurduğu bir oluşum. Onların uzun zamandır, grev zamanında da kendi kötü çalışma koşullarına dair devam ettirdikleri bir mücadeleleri vardı. Devletin kemer sıkma politikalarıyla birlikte çalışma koşulları giderek kötüleşti. O grupla ortak çalışmalara başladık. Aynı zamanda burada geçen sene kurulmuş olan FİST (Birçok mülteci ve göçmen kadının bir araya gelerek oluşturduğu bir yapı) ile birlikte ortak çalışmalar yapmaya başladık. FİZ yine bir başka grup, çoğunlukla seks işçilerinin danışmanlığını yapan bir grup. Onların danışma mekanları çok küçük ve resmi olduğu için bunu Streikhaus’a taşımayı düşünüyorlar.

2016’dan bu yana dünyanın birçok yerinde kadın grevleri gerçekleşti. Kadın dayanışması da giderek enternasyonal bir zeminde yükseliyor. Sen yükselen bu kadın hareketi hakkında ne düşünüyorsun? İsviçre’de bunun nasıl bir karşılığı oldu?

Grev evinde bir sürü farklı kadın var. Mesela otuz yıl önce İsviçre’de bir grev gerçekleşmişti, birçok kadının ilham kaynağı olmuştur, zaten o greve katılan kadınlar da aramızda… Ama benim ilham kaynağım İspanya’daki grev olmuştu.

2019’daki greve baktığımızda o bir yıl boyunca çok büyük bir örgütlenmenin sonucu olmuştu. Ama oradan bize kalan şey ciddi bir bilinçlenme oldu. Benim için artık her gün bir grev günü gibi. Örneğin daha önce çok kolayca yaptığım şeylere daha kolay “hayır” diyebilmeyi öğrendim. Mesela iş yerinde kadın olduğum için yapmam gerektiği düşünülen şeyleri yapmamayı öğrendim. Birçok kadın queer ve LGBTİ bireyi için de bunun olduğunu düşünüyorum. Bu yıl 8 Mart’ta ve 14 Haziran’da geçen seneki grevin daha küçüğü organizasyonlar olacak ama 2021 Haziran’da 2019 Haziran’ında yaptığımız grevin çok daha büyüğünü örgütlemeyi düşünüyoruz. Hazırlıklara da başladık.

O zaman hem bu deneyimlerin Türkiye’ye yansımasına vesile olduğun için çok teşekkür ederiz. Hem de belki senin Türkiye’ye dair söylemek istediklerin vardır. Bu şekilde sonlandırabiliriz.

İstanbul’daki tüm kadınları feminist dayanışmayla selamlıyorum.

Buradan sizlere güç ve dayanışma yolluyoruz. Geçen sene Feminist Gece yürüyüşünde yaşanan devlet polis baskısını gördük ve hissettik. Zaten biz de geçen sene aynı basıyla karşı karşıya kaldık. Biz de dünyadaki diğer kadınlarla görüşüp 8 Mart’ın nasıl geçtiğine dair değerlendirmeler almayı düşünüyoruz. Ben de çok teşekkür ederim.