“Paraside” Parazit midir?

Finalinde liberal bir mesaj veren Parazit filmini, sol söylemi olan bir film gibi gösterme çabası da filmin tanıtım lobisinin dünyadaki sol camia içinde bir parazit olmasından öte bir şey değildir.

Geçtiğimiz günlerde sinemanın en prestijli ödüllerinden biri olan Akademi Ödülleri (nam-ı diğer Oscar ödülleri) sahiplerini buldu.  Ödül alanlar arasında şüphesiz ki en çok konuşulan yapım Parazit filmi oldu. Film, hem en iyi yabancı film hem de en iyi film kategorisinde ödül aldı. Filmin çok konuşulmasındaki bir diğer etken de, filmin katıldığı Cannes Film Festivali’nde de en iyi film seçilmesi oldu. Parazit filmi birçok eleştirmen tarafından da olumlu eleştiri aldı.

Filmin sınıf çatışmasını ortaya koyan en başarılı eserlerden biri olduğunu iddia eden yazılar yayınlandı. Ancak çok az sayıda sinemacı ya da eleştirmen film hakkında oldukça sert olumsuz eleştiride bulundu. Bazı eleştirmenler filmin tamamen balon olduğunu söylerken, sinema yönetmeni İlker Canikligil film için “solcular için Recep İvedik” tanımını kullandı. Peki, Parazit filmi gerçekten sol sinema açısından önemli bir başyapıt mı? Yoksa “solcular için Recep İvedik” yakıştırmasına uyan başarısız bir yapım mı?

Teknik anlamda başarılı bir film

Öncelikle filmin hem sinematografik anlamda hem sinema estetiği hem de sinema entelektüelitesi anlamında Recep İvedik’le kıyaslanamayacak derecede başarılı olduğunu kabul etmek gerek. Filmde kullanılan renklerin, açıların, mekânların vs. çok ince ve detaylı bir şekilde işlenmiş olduğunu görmekteyiz. Teknik anlamda hem hikâyenin hem de görüntünün oldukça başarılı işlendiğini söylemek mümkün.

Hikâye önce kara komedi tarzında başlıyor, sonra bir aksiyon havasına bürünüyor, eski hizmetçinin gece ev sahipleri evde yokken eve girdiği sahneden sonra Hitchcock tarzı gerilim sahneleri başlıyor. Bahçede parti verildiği sırada seyirciyi bir Tarantino filminin vahşet sahnelerinden birine sokuyor ve son kertede seyirciye bunun bir aile dramı olduğu izlenimini veriyor. Bu kurgunun seyirci filmin içine alma açısından oldukça başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Bu olay örgüsü seyircinin filmden kopmasını da engelliyor.

Ancak Canikligil, Parazit’e Recep İvedik yakıştırmasını yaparken filmin bu noktalarına itiraz etmiyor, filmin bir sözünün olmadığını ve filmin hiçbir şey söylemediğini söylüyor. Gerçekten de Parazit filminin bir sözü yahut söylediği hiçbir şey yok mu?

Filmin sözü

Bu soruyu cevaplayabilmek için filmin tamamının ne anlattığına bakmak gerek. Film genel olarak sınıf çelişkilerini ortaya koyuyor. Filmde her şeyi uç noktada görüyoruz. Yoksullar çok yoksul, zenginler çok zengin. Filmin ortalarına kadar zengin aile ve yoksul aile arasında yaşanan yaşam standardı farkını görüyoruz.

Yoksul aile kötü bir parazit gibi eve yerleşiyor. Açgözlü ve sahtekârlar. Zenginleşebilmek için kendileriyle aynı sınıfta olanları ezmekten onların üstüne basmaktan imtina etmiyorlar. Daha sonra asıl parazitin zenginler olduğu mesajı veriliyor. Bahçedeki vahşete kadar çeşitli metaforlarla filmde sınıf çelişkilerini ortaya koyan sol bir hava hâkim. Ancak sona yaklaşınca filmin söylemi bir anda dönüyor. Baba ile oğlu arasındaki mektuplaşmalardan bunun sınıf mücadelesinden çıkıp Amerikan rüyasına dönüştüğünü görüyoruz.

Özetle final seyircisine bu sistemde zenginleşmenin yolu dürüstçe çalışıp zengin olmaktan geçtiğini söylüyor. Bu açıdan baktığımızda Canikligil’in söylediği gibi filmin hiçbir şey söylemediğini söyleyemeyiz. Fakat filmin sol bir söylemi olmadığını, aksine oldukça liberal bir mesaj verdiğini rahatça söyleyebiliriz.

Metafor bolluğu

Filmin en çok dikkat çeken özelliklerinden biri de filmde bolca kullanılan metaforlardır. Aslına bakılırsa sanat eserlerinde metafor kullanımı eserin anlatımını ve yapıyı güçlendirmeye hizmet eder. Parazit filmi de metaforların yoğun kullanıldığı filmlerden biri. Yalnız metaforlar o kadar yoğun kullanılmış ve bu metaforlar seyircinin gözüne o kadar sokulmuş ki bir yerden sonra seyirciyi asıl öyküden koparabilmekteler.

Ayrıca yoğun metafor bombardımanı yetmezmiş gibi, genellikle Güney Kore filmlerinde yapılan bir hata yapılmış, görsel metaforlar bir de sözel olarak ifade edilmiş. Neredeyse her sahneye serpiştirilen merdiven metaforu bir de “seyirci belki anlamaz” denilerek, son sahnede oyuncunun babasına yazdığı mektupta da merdivenin sınıflar arasındaki basamaklar olduğunu söyletme gereği duyulmuş. Tam “telefonun gönder tuşu bir silahın tetiği ya da bir bombanın pimini simgeliyor” diye düşüneceğimiz anda oyuncu bu metaforu da açıklayarak gönder tuşunun Kuzey Kore’deki bir füzeyi ateşleyen düğmeye benzediğini açıklama gereği duyuyor.

”Kapıcılar Kralı”

Okuyucumuz dikkat ettiyse çok fazla “metafor” kelimesini kullandık. Bunun sebebi bizim bu kelimeyi çok sevmemiz değil, filmin baştan sona bununla donatılmasından kaynaklıdır. Çoğu zaman yabancı bir film seyrettiğimizde “bizde neden böyle iyi filmler yapılmaz?” diye düşünürüz. Bu sözün bu film için geçerli olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü bu filmle neredeyse aynı sorunları anlatan, sınıf çelişkilerini, sınıflar arası çatışmaları, hiyerarşik düzeni anlatan çok daha iyi bir film yapıldı Türkiye’de. Hatta buradaki merdiven metaforu, açgözlülük, yoksul kurnazlığı gibi birçok kavramı dahi Parazit’le neredeyse aynıydı. Bu film “Kapıcılar Kralı” filmiydi.

Bodrum katta yaşayan kapıcı (İşçi), onun üstünde memur, onun üstünde yönetici (Bürokrasi), onun üstünde tüccar (Burjuva), onun üstünde Albay (Ordu), en üstte de tefeci (Sermaye) bulunur. Albay seçim olmadan baskıyla yönetimi devralır ve sıkıyönetim başlar. Tüm apartmanın korktuğu kişi tüccardır. Apartmanın dışından apartmana gizli polis kılığında gelip apartmanın sermayesine göz koyanlar Batı emperyalizminin ajanlarını temsil eder. Filmin finalinde ise kapıcı, emperyalizm ajanlarının sahtekârlığını ortaya çıkarır, sermayeye ortak olur ve yönetimi ele geçirir. Ama sınıfı değişmez. Kapıcılığa devam eder. Parazit’in finalinde ise Kapıcılar Kralı’nın aksine kurtuluş sınıf atlamada görülür. Parazit filminde yoksul sınıf ancak, “zenginliğe giden basamakları dürüstçe çıkarak kurtuluşa erebilir” mesajı direkt olarak verilir. Ancak bu mesajın bile hayal olarak verilmesi, filmin liberal söylemini havada bırakabiliyor.

Yani, Canikligil’in bu anlamda film hakkında yaptığı Recep İvedik benzetmesinin çok da yanlış olmadığını söylemek mümkün. Finalinde liberal bir mesaj veren Parazit filmini, sol söylemi olan bir film gibi gösterme çabası da filmin tanıtım lobisinin dünyadaki sol camia içinde bir parazit olmasından öte bir şey değildir.