Jacques Chastaing: 5 Aralık Grevi Mayıs 68’den On Kat Daha Güçlü Bir Hareketin Habercisi

Fransa 5 Aralık’ta ilan edilen ve ülke geneline yayılan genel grevle sarsılıyor. Geleneksel işçi sınıfının yanı sıra yeni işçi sınıfı bölükleri, Sarı Yelekliler ve kamu çalışanları da grevde. Ülkede hayatı adeta durduran Fransız proletaryasının güncel durumunu ve Fransız solunu Fransa Yeni Antikapitalist Parti’den Jacques Chastaing ile konuştuk.

5 Aralık grevi sürüyor. Greve katılan ve grev çağrısı yapan Fransız işçi sınıfının genel bir tablosunu çıkartabilir misiniz? Sınıfın hangi kesimleri hangi taleplerle greve çıktılar? Farklı sınıf fraksiyonları arasında birlikte bir mücadele mümkün mü?

Mücadele, 2016 yılının Şubat ayı sonunda başladı ve o zamandan beri aralıksız bir biçimde Fransız işçi sınıfının tüm parçaları ve bileşenlerini birbiri ardına sürükledi. Bu mücadelenin, 14 Haziran 2016’da olduğu gibi yaklaşık bir milyon işçi ile yapılan gösteriler ya da 2017’nin ilk yarısında, günde ortalama 270 ekonomik grevin gerçekleşmesi gibi, çok sayıda evresi oldu. Uluslararası çapta en çok bilinen son aşama ise medyaya göre 17 Kasım 2018’de başlayan, milyonlarca işçinin dahil olduğu ve bugün de devam eden “Sarı Yelekliler” hareketiydi.

Fransız işçilerinin en yoksul ve sendikal ya da politik olarak en az örgütlü kesimlerinden oluşan “Sarı Yelekliler” son yılların alışılagelmiş basit hareketlerinden değildi. Aksine, Fransız devrimci geleneklerine yeniden bağlanan gerçek bir halk ayaklanmasıydı. Kurumlara ve geleneksel siyasi oyuna saygı duymamaları, hükümeti devirme kararlılıkları, baskının hoyratlığı karşısında gösterdikleri cesaret ve mücadeleleri sonucunda; Paris metro işçileri ve demir yolu işçilerinin tabanı başta olmak üzere (ki Fransa’nın en organize profesyonel sektörlerinden biri olan demiryolu işçileri) 5 Aralık 2019 tarihinden itibaren kendi sektörlerinde emekli aylıkları için sınırsız grev çağrısında bulunmalarına ön ayak oldular.

Bu genel patlamaya hazır iklimde, yapılan çağrı etrafında profesyonel sektörlerin büyük çoğunluğu ve çok sayıda taban sendika yapısı toplandı. İlk başta “Sarı Yelekliler”i faşist olarak niteleyen ve Fransız proletaryasının tüm kesimleri arasında ortak bir cephenin inşasını yavaşlatmak için her şeyi yapan (sisteme tamamen entegre olan) sendika yöneticilerine rağmen, ülkenin birçok yerinde “Sarı Yelekliler” ile taban sendikaları arasında bir ittifak kuruldu.

Bu sendika yönetimleri, genel grev taleplerini emekli maaşları ile sınırlandırmaya çalışıyorlardı (emekli maaşı konusu önemli olsa bile). İşçiler ve gençler ise; ücretler, çalışma koşulları, istihdam, hastalık ve işsizliğe karşı korunma, parasız ve kaliteli kamu hizmetleri, kadın-erkek eşitliği, ırkçılık karşıtlığı, doğanın korunması, ekonominin ana sektörlerinin kamulaştırılması gibi her şey için mücadele ediyorlardı.

Öte yandan, bu sendikaların yönetimleri gerçek bir genel grev çağrısı yapmayı reddetti. Ancak, (grev yaygınlaştıkça) iki günde bir ulusal eylem günleri önerdiler.

“Sarı Yelekliler Mevcut Genel Grevin Kalbindedir”

Neoliberalizm hakkında her zaman vurguladığımız bir nokta var: 1970’li yıllarla beraber devletin dönüşümü. Bu dönüşüm süreci sonunda ortaya çıkan yapı bugün salt bir neoliberal otoriterizm olarak okunabilir mi? Dünya genelinde yükselen sağ/faşist/faşizan/sağ popülist akımları düşündüğümüzde neoliberal otoriterizm var olan tabloyu tanımlamaya yetiyor mu? Örneğin Macron Fransa’sına bakalım. Sağ popülizm, var olan durumu açıklamaya yeterli mi sizce?

Uzun zamandan beri Fransız işçilerinin direnişiyle karşı karşıya kalan Fransız burjuvazisi, sosyal kazanımları sorgulayan Batılı meslektaşlarının çok gerisindedir. Burjuvazi, Sarkozy (geleneksel sağ), Hollande (sol) ve Macron (sol ve sağ popülizm) aracılığı ile sosyal güvencelerin yok edilmesini hızlandırmaya çalıştı: İş hukukunda, kamu hizmetlerinde, ücretlerin düşürülmesinde…

Ancak halkın direnişi çok daha güçlüydü. Ve siyasi düzeyde dahi Macron’un politik bir temeli yoktu. Sadece kendini faşizme karşı bir siper olarak gösterip çok kötü bir şekilde seçildi. Ancak seçilmesinden bir gün sonra, 2017 ilkbaharında istifasını talep eden önemli g österiler ve cumhurbaşkanlığı sarayı Elysée’ye bir yürüyüş yapıldı.

Bununla birlikte burjuvazinin kendisi de ona fazla güvenmiyordu ve sürekli olarak onun aleyhindeki skandalları basında çoğaltarak çarkına çomak sokuyordu. Faşizan aşırı sağa gelince, Ulusal Cephe’den Ulusal Birleşme ismine geçildiğinde sağ, pohpohlanan seçim sonuçlarına rağmen halkın büyük güveninden faydalanamadı. Seçmenler, Macron’a “karşı” oy kullanırken, Ulusal Birleşme Partisi (RN) “için” oy vermediler. Pek çok kişi, Ulusal Birleşme Partisinin (RN) Macron’un sağ veya sol selefleriyle aynı kapitalist sistemi savunduğunu ve hatta Fransa’da aşırı sağ ve geleneksel partiler arasında 1983’ten beri var olan kalıcı oyunda, Macron’un da suç ortağı olduğunu anlıyor.
Bugün seçim yanılsamaları en düşük seviyededir. Doğrudan demokrasi, sokakta demokrasiyi sağlamak için ve gizli bir diktatörlük olan kapitalist sistemin temsili demokrasisine karşı yapılan grevler “Sarı Yelekliler”le birlikte güçlü bir halk akımını ortaya çıkarmıştır.

Bir yıl önce tüm dünya Sarı Yeleklilerin eylemini konuşuyordu. Bugünkü genel grev sürecinde Sarı Yeleklilerin durumu ve konumu nedir?

Genel grev süreci, tüm profesyonel alanlarda “Sarı Yelekliler” ayaklanmasının bir uzantısıdır. “Sarı Yelekliler” Fransız proletaryasının geleneksel eyleminin devrimci mayasıdır. Mevcut sistemi ve hükümetini devirme amacı ve başka bir toplum inşa etme planı olmadan gerçek bir genel grev olamaz. “Sarı Yeleklilerin” getirdiği şey, bu yıkıcı irade; daha dayanışmacı daha adil, daha eşitlikçi ve kardeşçe başka bir toplumun projesidir. “Sarı Yelekliler” mevcut genel grevin kalbindedir.

“Fransa, Devrimci İşçi Mücadelelerinin Ülkesidir”

Engels Fransız proletaryası için şu vurguyu yapıyordu: Fransa, sınıf savaşımlarının, her seferinde, herhangi başka bir yerde olduğundan daha fazla, kesin karara kadar sürdürüldüğü ve bu bakımdan sınıf savaşımlarının içinde geçtikleri bu savaşımların sonuçlarının özetlendikleri değişken siyasal biçimlerin en belirgin sınırlarıyla belirdikleri ülkedir. Sizce bu tespit halen geçerli mi? Fransa bugün Güney Avrupa kitle hareketinin merkezi olabilir mi?

Fransa, devrimci işçi mücadelelerinin ülkesidir; çünkü aynı zamanda Orta Çağ’dan bu yana güçlü feodalizmiyle birlikte en kötü gericiliğin, en kötü sömürgeci ve banker burjuvazisinin, vahşi sömürge savaşları ordusunun; 1848’de ve 1871’de işçi katliamlarının ve bugün “Sarı Yelekliler”e yönelen polis şiddetinin ülkesidir. Çok güçlü bir geleneksel aşırı sağ, batı dünyasında Hıristiyan dini gericiliğinin kalbi ve aynı zamanda çok merkezci ve çok otoriter bir ülke; karşı-devrimin geleneksel ülkesi ve tam da bundan dolayı 1789, 1830, 1848, 1871, 1906, 1936, 1948, 1953, 1968’den beri ve bugün, kararlı devrimin geleneksel ülkesidir.

5 Aralık ve sonrası için ne düşünüyorsunuz? Fransız solunun 5 Aralık grevine dair genel olarak nasıl bir projeksiyonu var?

5 Aralık grevi Mayıs 68’den on kat daha güçlü bir hareketin habercisidir. Dört yıldır hiçbir şeyin durduramadığı sosyal ve politik bir tsunami sürüyor. Yavaş gerçekleşiyor evet. Çünkü Fransız solu ortadan kayboldu ve mevcut olaylarda hiçbir rolü yok. Geleneksel işçi sınıfı partileri artık mevcut değil ya da Sosyalist Parti (PS) gibi (mevcut hükümet eski Sosyalist Parti ve sağ bakanlardan oluşuyor) gerici bir rol oynadılar ya da kurumsallaştılar ve sendika yönetimleri kapitalist düzene bağlandı. Bugün olan olaylarda önemli bir rol oynayan radikal solun, sendikaların ve politik solun çok güçlü bir militan zemini var, ancak örgütlerin kendileri mevcut ayaklanmanın dışında.

“Küresel Çapta Devrim Öncesi bir Durumdayız”

2019 yılında Irak, İran, Lübnan, Şili, Ekvador başta olmak üzere dünya genelinde kitlesel eylemler ve isyanlara tanık olduk. Fransız genel grevi bu tablonun neresine oturuyor?

Küresel çapta devrim öncesi bir durumdayız. Fransız genel grevi, işçi sınıfının tarihteki geleneksel rolüne ve bunun sonunda sınıfın sosyalist bir topluma doğru yürüyüşü gerçeğini yeniden canlandırabilir.

Şili veya Cezayir’de, gelişen birkaç günlük genel grevler, hatta Irak’ta ve başka yerlerde halk ayaklanmaları da işçi sınıfının ilerleyişindeki rolüne yönelik aynı eğilimi gösteriyor. Fransız işçi sınıfının niceliksel önemi, tarihi geçmişi ve dünya genelinde altıncı büyük güçte bir konumu var. Bu yüzden mevcut genel grevin bizim üzerimizde kapitalizmin her yerde yarattığı sömürü ve baskılardan kurtaracak bir dünya devrimi umudunun yeniden canlanması için güçlü, cesaretlendirici bir etkisi olabilir. Bununla birlikte, proleter enternasyonalizminin, partilerin ve ismine layık yeni bir Enternasyonal’in canlanmasına aynı etki vesile olabilir.

Fransızca dilinde yapılan bu röportaj, Serhad Kanat tarafından El Yazmaları için Türkçeye çevrildi.

Pour lire en français clique içi s’il vous plaît.