Latife Fegan: Marksist Araştırmacıların Yolu Kıvılcımlı’dan Geçecek

11 Ekim 1971’de yaşamını yitiren Doktor Hikmet Kıvılcımlı’nın 48. ölüm yıl dönümü vesilesiyle Stockholm’de yaşayan, Kıvılcımlı’nın yoldaşı ve yakın çalışma arkadaşı Latife Fegan’la bir röportaj gerçekleştirdik. Hikmet Kıvılcımlı’yı anma yazıları çerçevesinde ilk olarak Latife Fegan ile yapılan bu röportajı siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz.

Hikmet Kıvılcımlı ile tanışmanızı ve yoldaş olmanızı anlatır mısınız?

Bir arkadaşımız, 1966 yılının sonlarına doğru bizi İsmet Demir’le tanıştırdı ve böylece, bundan sonra yalnızca politik yaşamımızı değil özel hayatımızı bile etkileyecek olan Kıvılcımlı’ya giden yol açılmış oldu. İsmet Demir o yıllarda, Kıvılcımlı çevresinin Pipe Line Boru Hattı grevini gerçekleştirmiş efsanevi sendikacısı idi. Hiç unutmam, bizi Kıvılcımlı’nın Cağaloğlu’ndaki küçük muayenesine götürmüş ve “size altın gibi iki genç getirdim” demişti. Kıvılcımlı ile tanışmamız böyle oldu ve onun ölümüne kadar sürecek olan kader birliğimiz böyle başladı.

Fuat Fegan derhal onun sekreterliğini üstlendi. Fuat, Kıbrıslı oluşundan ötürü İngiliz uyrukluydu. Aktif politika yapması zordu. Bu görev onun durumuna da uyuyordu. Ben geri planda çalışacaktım. Ayrıca sol harekette genellikle kadınların üstlendiği klasik rol bana da düşmüştü. Ben evimizin ekonomik sorumluluğunu da taşıyordum. Bildiğiniz gibi, Kıvılcımlı’nın evinde de ekonomik sorumluluğu yüklenmiş, ona çalışma olanağı sunmuş bir kadın vardı: Eşi Emine Hanım.

O yıllar Kıvılcımlı’nın arka arkaya yayınlanmış tüm kitaplarının, yazıların ve Sosyalist Gazetesinin çıkmasında bu ortak çalışmanın katkısı önemlidir. Ben daha sonra, bildiğiniz gibi 1968 yılında kurulan İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneğinin ilk başkanı oldum ve benim görev alanım Kazlıçeşme ya da Gaziosmanpaşa’da işçi çalışmaları oldu. 1970 yılı ortalarında, zamandan kazanmak ve daha pratik olur düşüncesiyle Kıvılcımlı’nın yazıhanesiyle bizim meskenimizi birleştirmiş ve Kadıköy Caddebostan’da Kıvılcımlı’nın evine yakın bir daireye taşınmış ve 12 Mart’a kadar 7-8 ay bu daireyi paylaşmıştık. Kıvılcımlı’nın arşivini oluşturan o meşhur iki çuval bu dairede bize
teslim edilmiştir.

Hikmet Kıvılcımlı’nın “Kadın Sosyal Sınıfımız” eserinin oluşumundaki rolünüzü anlatır mısınız? 

“Kadın Sosyal Sınıfımız”ın oluşmasında değil de gün ışığına çıkmasında bir rolümden bahsedilebilir belki. Kıvılcımlı benim kadın hareketine ilgimi keşfetmişti. Bazı sohbetlerimiz olmuştu bu konuda. Kadınları devrimin önemli bir gücü olarak görüyordu. Yalnız onun gözündeki kadın kırsal alanın yoksul, kaç katlı ezilen köylü kadınlar ile şehirlerin işçi kadınlarıydı. Aydın ve “küçük burjuva” kadınlara pek sempatisi yoktu. Yazının baskıya girmemiş bölümlerinde bu kadınları seks objesi olmayı kabullenmekle suçluyor.

Uzun bir Halide Edip Adıvar eleştirisi de var. Amerikan mandası önerdiği için onu emperyalizmin uşağı olmakla suçluyor. Ben itiraz edip devrimci gençlik hareketindeki genç kızların varlığını savundukça biraz düşündüğünü hatırlıyorum. Bana özel sohbetlerimizde “proleter kızım” diye hitap etmesi ilginçtir. Ben proleter falan değildim hiç. Düpedüz aydın, şehirli bir genç kadındım. Beni takdir ediyordu. Devrimciydim, inançlıydım, yetenekliydim, fedakardım ama “proleter kızı” olmadan takdir edilemiyordum!

1968’de İPSD’in başkanlığına onun önerisiyle gelmiştim. Bu sohbetlerimizden birinde böyle bir yazısı olduğundan bahsetmişti. Yazının 1968’de yazıldığına dair bazı ipuçları var. Kısmen eski yazıyla yazılmış olduğunu ve baskıya hazır olmadığını biliyordum. Çok meraklanmıştım. Baskıya hazırlansın diye sürekli ısrar ediyordum. 1971’in o çok yoğun günlerinde, arka arkaya kitapların basıldığı ve Kıvılcımlı’nın konferanstan konferansa koştuğu o dönemde yazının yeni Türkçeye aktarılmasında ve kısmen yayına hazır hale gelmesinde rolüm olduğunu iddia edebilirim. Üstelik o yıllarda “kadın sorunu” diye bir gündemi de yoktu sol hareketin. Benim ısrarımla yazı yeni Türkçeye aktarılmıştır. Fuat Fegan yurtdışında, İsveç’de baskıya hazırlamış ve ilk kez 1978 yılında Kıvılcım Dergisinde yayımlanmıştır. Daha fazla bilgiyi, sözü geçen yazımın başında bulabilirsiniz.

Kıvılcımlı arşivinin yurt dışına sağlıklı bir şekilde çıkarılmasındaki payınız oldukça büyük. Sizin ve Fuat Fegan’ın oynadığı rolü kısaca anlatır mısınız?

Daha sonra bizim “Kıvılcımlı Yurtdışı Arşivi” adını verdiğimiz o “iki çuval”ın yurt dışına çıkışını kurye görevi gören birkaç arkadaşın yardımıyla İstanbul’da ben örgütlemiştim. O tarihlerde Fuat yurt dışında Kıbrıs’tadır. Yugoslavya’da ölüm döşeğinde görüştüklerinde Kıvılcımlı’nın ilk sorusu Arşiv’in akıbeti olmuş. Evet 12 Mart’ın ev baskınlarından Arşivi kurtaran benim. “Kıvılcımlı’nın yurt dışı arşivinin hikayesi” adlı yazıda da anlattım. Anılarımda da anlatıyorum. Sayısız ev baskınlarında çeşitli çözüm yolları kullanmış ve Arşiv’i sağ salim kurtarmıştım.Kıvılcımlı, Arşiv’in yurt dışına çıkarılmasını istemiş.

O Arşiv’i korumak, düzenlemek ve yeni yazıya aktarmak bizim sürgün yıllarımızın en önemli görevi olmuştur. Bugün basılmış bir çok kitabın alt yapısını, Fuat Fegan’ın yeni yazıya aktardığı ve baskıya hazırladığı kitaplar oluşturur. Kıvılcımlı öldükten sonra, Fuat Kıbrıs’a döndü ve Arşiv’i kaçırmayı planlamaya başladık şifreli mektuplarla. O yıllarda Türkiye üniversitelerinde okuyan epey Kıbrıslı öğrenci vardı. Bunların çoğu bilerek ya da bilmeyerek, baklava kutularında, çocuk maması kutularında Kıvılcımlı’nın el yazmalarını taşıdı Kıbrıs’a. Daha detaylı bilgiyi sözü geçen yazıda okuyabilirsiniz. Paketler Fuat’a teslim edildi. Aylar sürdü bu harekat. Sanıyorum 1972’nin baharında proje tamamlanmıştı. O yılın sonunda ben de yurt dışına çıktım. Fuat, şimdi iki bavula dönüşen Arşiv ile birlikte daha önce Kıbrıs’ı terk etmişti. Ondan sonraki yıllardaki Avrupa serüvenimizde o iki bavulu korumak en önemli ve hayatımızı belirleyen görev oldu.

Türkiye sosyalist hareketinin Kıvılcımlı arşivinden yeterince yararlandığını düşünüyor musunuz?

Türkiye sosyalist hareketinin Arşivinden yararlanması için Kııvılcımlı’ya ilgi duyması gerekir her şeyden önce. Bu ilgi, 12 Mart öncesi kısa dönemi saymazsak her zaman oldukça zayıf olmuştur. Arşiv Amsterdam’da en son teknikle ve sosyalizm tarihinin büyük ustalarıyla yan yana koruma altındadır ve araştırmacılara açıktır. Sosyalistlerin olmasa bile üniversitelerde tez çalışmaları yapan genç araştırmacıların ilgi duyduğunun haberlerini alıyorum. Ben devrimci hareketin yüzünü yeniden Kıvılcımlı’ya döndüreceğinin belirtilerini görmüyorum. Günümüz sorunları epey çetrefilleşti. Bizim vaktiyle her sorunun cevabını Kıvılcımlı’da bulacağımız iddialarımızın bugün çok geçerliliği yok. Ama, Marksist araştırmacıların Tarih Tezi konusunda bir gün mutlaka yollarının Kıvılcımlı’ya düşeceğinden eminim.

11 Ekim 2019, Stockholm