“Bu Yüzyıl Kadınların Yüzyılı”

“Sudanlı kadın hareketi Noon’un bir mensubu olan Ounaysa Abbas Arabi ile Mayıs ayında bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Ne yazık ki teknik sebeplerden ötürü söyleşiyi yayına ancak hazırlayabildik. Yine de Sudan halk hareketinin içerisinden, bir kadın aktivistin Sudan’daki halk hareketine ve devrime bakışının önemli olduğunu düşünüyoruz ve söyleşinin okuyucuların ilgisini çekeceğini umuyoruz.”

Merhaba, öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz? Nerede yaşıyorsunuz? Neler yapıyorsunuz?

Merhaba. Adım Ounaysa 22 yaşındayım. Hartum Üniversitesi’nde İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesinde okuyorum. Aynı zamanda aktivistim, kadın hakları aktivistiyim. Ayrıca kesişimsel (intersectional) feministim.

Sudan’da Aralık ayında başlayan ve bugüne değin süren, hayat pahalılığına karşı olan ve 30 yıllık başkan Ömer el-Beşir’in istifasını talep eden protestolarda kadınlar en ön saflarda yer aldılar. Siz protestolara katıldınız mı? Protestolar nasıl gelişti? Bunlardan bize bahseder misiniz?

Evet, protestolara aktif bir şekilde katıldım, seyirci kalmadım. İlk aylarda bir tedavi sürecinde bulunduğum için fiziksel olarak protestolara katılmak mümkün değildi.  Fakat tedavi biter bitmez, aslında tam 17 Ocak itibariyle, düzenli olarak katılım sağladım. Protestolarda kadınların rolü oldukça önemli.

Birincisi, biz kadınlar protestocuların çoğunluğunu oluşturuyoruz. Ve ikincisi; her bir eylemi biz özel ses çıkararak başlatıyoruz, İngilizcesini bilmiyorum ama bence siz Türkiye’de de benzer bir şey yapıyorsunuzdur (slogan atmayı başlatan bir ses çıkarıyor ve gülüyor). Bu şekilde her bir eylemi başlatıyoruz. Kadınlar inisiyatif alıyor ve Sudan’ın birçok yerinde sayısız kadın tek başına eylem taktiği uyguluyor. Herhangi bir kadın sokağa çıkıyor, herhangi bir eylem başlatabiliyor ya da devrimsel bir anlam taşıyan, hükümete karşı çıkan bir eylem başlatıyor.

Protestolarda kadınların rolüne dair biraz daha konuşabilir misiniz? Hangi talepler için kadınlar sokağa döküldü? Hangi olumlu ve olumsuz tepkilerle karşı karşıya kaldılar?

İlk olarak, biz kadınlar sadece Ömer el Beşir’in istifası için sokaklara çıkmadık. Tüm sistemin düşmesi için çıktık, erkekler gibi yani (erkeklerin çıkış gerekçesi gibi/Çev. Notu) . Ve bunu sıradan kadınlar yaptı. Protestolara katıldık ve erkeklerle beraber hükümet karşıtı sloganlar attık. Fakat biz feministler olarak, kadınlara karşı birçok ayrımcılığın olduğunu fark ettik. Sudan Meslek Odaları (Sudan Professionals Association, SPA), yani devrimin önderlerinden olan oluşumlar bile, açıklamaların bir tanesinde kadınların sokakları temizlemesi gerektiğini söyleyerek kadınları belli cinsiyet rollerine sokmak istiyor. Fakat biz feministler olarak sokaklara “Eşitlik ve sosyal adalet istiyoruz” vb. diyerek, kendi taleplerimizi dillendirmek için çıktık.

Eninde sonunda kendimizi yine aynı kalıplara sokulmuş buluyoruz. Çocuk büyütmek, temizlik yapmak gibi toplumsal rollerin olduğu kalıplara sokulduğumuz dört duvar içerisinde. Hareketimiz tam bu şekilde başladı, Noon adlı bir hareket. Gündemimizde; kadınların daha yoğun katılımını, aktif olarak çalışmasını ve politik görünürlüklerinin arttırmayı hedefleyen çalışmalarımız var. Süren devrim sürecinde kadınların yüzde yüz katılımını istiyoruz. Ayrıca geçiş sürecindeki geçici sivil hükümetin yüzde ellisinin kadınlarından oluşmasını istiyor ve bunun için çabalıyoruz.

Feminist eylemlerimizi ilk başlattığımızda her şey yolundaydı. Ta ki güvenliğimizi sağlamak, tutuklanmamızı ya da dayak yememizi önlemek ve bizleri polisin baskısından ve NISS’ten (Ulusal Istihbarat ve Güvenlik Servisi) korumak için kurulan komite ile karşı karşıya kalıncaya kadar. Buna maruz kaldık çünkü aslında komite gerekçelerimizin önemli olmadığını, öncelikleri olmadığını, taleplerimizin devrim zamanında sadece anlaşmazlığa ve şu anda birliğimiz içerisinde sadece birçok probleme sebep olacağını düşündü.  Çünkü (onlara göre) bizim baş hedefimiz rejimi devirmekti. Evet, bu yüzden ilk eylemlerimiz çok başarılı olmadı. Ve evet, hâlâ da tepkilerin oldukça negatif olduğunu söyleyebilirim.

Sudan’da kadın hareketinin durumu nedir? Protestolardan önce kadınların ve kadın hareketinin durumu neydi?

İlk olarak, Sudan’daki feminist hareket, tüm kıtayla ve tüm bölgeyle kıyaslandığında, onun tarihsel açıdan kendini kanıtlamış ilerici bir hareket olduğu görülebilir. Fatma İbrahim[1] bütün Afrika ve Orta Doğu’da mecliste yer alan ilk kadındır. Protestolardan yıllar önce, 1956 yılında Fatma İbrahim ve feminist yoldaşları ilk kadın birliğini kurdular. Fatma İbrahim meclise girdi ve bu tek başına bir başarıydı. 1980’lerin ortasına kadar Sudan’da kadınların durumu oldukça ilericiydi ve bölgedeki kadınlar sıkıntılar yaşıyorken Sudan’da kadınlar çoğu konuda sıkıntı yaşamıyorlardı. Ta ki İslamcılar gelip de yönetimi ele geçirene kadar.

Ondan sonra feminist hareket bu otuz yıllık süre içerisinde farklı dönemlerden geçti. Benim de parçası olduğum ihtiyaçlarımız ve haklarımız konusunda oldukça öfkeli, oldukça radikal olduğumuz yeni kuşak bir feminist hareket yükseldi. Baby Boom (64 kuşağı Feministleri) kuşağı feministleri, y kuşağı ve biz x kuşağı feministleri arasında bir iletişim ve diyaloglara sahibiz. Ben x kuşak feministiyim mesela. (Gülüyor) Biz her zaman Baby Boom kuşağı feministlerini suçlamaya meyilliyizdir, çünkü onların da kabul ettiği bir gerçeklik olarak, diktatörlük döneminde epey taviz verdiler.

Fakat biz şimdi yeniden yükselişteyiz ve deneyimli feministlerle, tüm kuşak feminizmlerle ve zamanında sorumluluk üstlenen tüm feminizm dalgalarına ait kadınlarla el ele çalışıyoruz. Biz buna Mensa adını verdik.  Feminizmi ve kadınların güçlenmesini önemseyen politik ve sivil kuruluşların ve devrim sürecinde amaçlarımızın gerçekleşmesi için hep beraber çalışan, feminizm hareketini canlandıran ve yüreklendiren farklı kuşaklardan ve toplumlardan gelen kadınlardan oluşan bir birliktir.

Ordu yönetime el koydu. Eylemcilerin talepleri yerine getirildi mi? Ordunun yönetimine el koymasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ordu tekrar yönetimi ele geçirdi ve taleplerimizin hiçbiri yerine getirilmedi. Çünkü hâlâ askeri yönetim altındayız ve halen eski rejimle yönetiliyoruz. Tek bir farkla,  Ömer el Beşir artık cumhurbaşkanımız değil. Artık cumhurbaşkanımız olmamasına rağmen, şu anda devam eden yönetimde önceden onunla çalışan insanlar var. Temel olarak askeri yönetim her şeyi kontrol ediyor ve bizim hiçbir şey üzerinde söz hakkımız yok. Bu yüzden hiçbir talebimiz yerine getirilmedi ve evet, halen geçici sivil hükümetin kurulması için çabalıyoruz. Henüz kurulmadı.

Dünya çapında ve Türkiye’de de kadın hareketi yükselişte. Kadınlar başka, özgür ve eşit bir hayatı istiyor. Bunun için sokağa çıkmaya da hazırlar. Sudan’dan baktığınız zaman, bu yüzyılda kadınların durumunu ve bu isyanları nasıl görüyorsunuz?

Noon başladığı zaman yapılan ilk eylemdi. (Dürüst olmak gerekirse ben kurucularından biri değildim ve arkadaşım aracılığıyla öyle oldum. Zamanla bir tane daha, bir tane daha öncü çıktı. Birkaç ay sonra ben de kurucularından biri oldum.) Eylemler esnasında haklarımız ve taleplerimiz için görüşmeler yapmaya başladığımızda, diğer feministler tarafından tutumumuzun devrim zamanında uzlaşmazlık yaratacağı söylendi ve baskıya maruz kaldık. Ayrıca devrime katılan bütün bileşenlerin zarar göreceğini ve etkileneceğini düşünüyorlardı.

Batı Sahra’dan arkadaşım Suhad ile iletişime girdim ve bu konu hakkında yardım aldım. Bölgeden kadınlar bize çok fazla yardım ettiler ve cesaret verdiler. Bu bölgeden kadınlardan yardım aldığımız için hiç pişman değilim ve bize nasıl destek verdiklerini asla inkâr edemem. Özellikle Cezayirli ve Batı Sahralı kadınlar. Onlar bize gerçekten çok yardımcı, destekleyici oldular.

Dünyadaki tüm kadınların dünyanın her yerinde olan patriyarkayı yenmek için ele ele vermesini destekliyorum. Çünkü Cezayir’de, Venezüella’da, Sudan’da olduğu gibi her yerde isyan eden kadınlar olarak özellikle bizlerin hem topluma hem de diktatörlük rejimlerine karşı çifte savaş verdiğimizi inanıyorum. Bu yüzden birleşmeliyiz ve birbirimizi desteklemeliyiz.

Cezayir’deki, Batı Sahra’daki, Suudi Arabistan’daki bizi destekleyen feministlerle ve tüm kadınlarla, özellikle Orta Doğu’daki kadınlarla, özellikle Doğu topluluklarında yaşayan kadınlarla gurur duyuyorum. Kadınların gerçekten harekete geçmesi için onlara destek veriyorum.

Şimdi zamanı. Bu yüzyıl bizim yüzyılımız, bu on yıl, bu yıl bizim yılımız. Dünyanın her yerinde feminist hareketler tekrar yükseliyor ve bizim el ele vermemiz, birbirimizi desteklememiz gerekiyor. Birbirimiz için mücadele eder, mücadele etmeye devam eder, nasıl mücadele edeceğimizi bilir ve birbirimiz için dik durursak geleceğimizin çok parlak olduğunu görüyorum. Fark yaratacağız, İnşallah.

[1] Fatima Ahmed İbrahim: Sudanlı feminist ve politik aktivist. (1928-2017) Askeri yönetimi deviren demokratik hareketin üyesi olarak 1965 yılında parlamentoya giren Fatima, ülkenin ilk kadın milletvekili oldu. (Çevirmenin notu)

 

El Yazmaları için İngilizce yapılan bu röportaj İrem Kayıkçı tarafından Türkçeye çevrilmiştir.