Doğayı Görülmemiş Ölçekte Sömüren ve Yok Eden İnsanlar – Patrick Greenfield

El Yazmaları’nın Notu: Ekolojik krizin giderek derinleştiği ve gezegendeki popülasyonun hızla azaldığı günümüzde, güncel araştırmaların bize neler söylediğini gösteren bu yazı El Yazmaları için, Ilgaz Emre tarafından Türkçeye çevrildi. Okuyucularımızın ilgisine sunarız.

İnsanlık, gezegenin yaşam destek sistemlerinin sınırlarını zorlarken, 1970’ten bu yana hayvan popülasyonları ortalama % 68 oranında azaldı.

Dünyadaki doğal zenginliklerle ilgili önemli ve yeni bir değerlendirmeye göre yaban hayat popülâsyonları, insanların aşırı tüketimi, nüfus artışı ve yoğun tarım nedeniyle azalmakta.

WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ve Londra Zooloji Derneği (ZSL) tarafından her iki yılda bir yayımlanan Yaşayan Gezegen Raporu 2020’ye göre, 1970 ile 2016 yılları arasında, memeli, kuş, balık, amfibi ve sürüngenlerin küresel popülâsyonları ortalama yüzde 68 oranında azaldı. İki yıl önce bu oran yüzde 60‘tı.

Bu araştırma, küresel biyoçeşitliliğin en kapsamlı değerlendirmelerinden birisi ve dünyanın dört bir yanından 134 uzman tarafından derlenmiş. Araştırmada, Orta Amerika’nın yağmur ormanlarından Pasifik Okyanusu’na kadar, doğanın insanlar tarafından daha önce hiç kaydedilmemiş bir ölçekte sömürüldüğü ve yok edildiği ortaya konuldu.
Analiz, 4.392 omurgalı türünün 20.811 popülasyonuyla ilgili küresel verileri takip etti. İzlenenler arasında pandalar ve kutup ayıları gibi yüksek tehdit altındaki hayvanların yanı sıra daha az bilinen amfibiler ve balıklar da yer alıyor. Mevcut rakamlar, omurgalı yaban hayat popülasyonlarının dünyanın tüm bölgelerinde büyük oranda azalmakta olduğunu ve 1970’ten bu yana ortalama üçte ikiden fazla düştüğünü gösterdi.

ZSL’de araştırmayı yöneten Robin Freeman şunları söyledi: “Görünüşe göre 10 ila 20 yıldır bu düşüşleri konuşuyoruz ama aslında bunları değiştirecek hiçbir şey yapamadık. Bu beni sinirlendiriyor ve üzüyor. Masalarımıza oturup istatistikleri sıralıyoruz ancak bunların gerçek hayatta etkileri var. Bu düşüşlerden bazılarının ne kadar dramatik olduğunu aktarmak gerçekten çok zor.”

Latin Amerika ve Karayipler’de, omurgalı yaban hayatı popülasyonundaki yüzde 94’lük düşüş, en endişe verici gelişme olarak kaydedildi. Bölgede, ekosistemlerin aşırı sömürüsü, habitatların parçalanması ve hastalıklardan en olumsuz etkilenenler; kertenkeleler, balıklar ve amfibiler oldu.

İyileşme belirtileri gösteren bir tür: Nepal Bardia Ulusal Parkı’nda bir kaplan. Fotoğraf: Emmanuel Rondeau/WWF

Afrika ve Pasifik Asya bölgesi de memeli, kuş, balık, amfibi ve sürüngenlerin zenginliği açısından sırasıyla yüzde 65 ve yüzde 45 oranında büyük düşüşler yaşadı. Kuzey Amerika’daki popülasyonlar ortalama yüzde 33 düşerken Avrupa ve Orta Asya’da yüzde 24’lük bir düşüş kaydedildi. Bir yaban hayatı borsası endeksine benzer şekilde Yaşayan Gezegen Endeksi‘ni (LPI) oluşturmak için, tropikal bölgeler gibi dünyanın daha fazla biyolojik çeşitliliğe sahip bölgelerine daha fazla ağırlık veriliyor.

BM’nin 2019’daki küresel değerlendirme raporuna göre, uzmanlar, LPI’nin dünyadaki yaşamın altıncı kitlesel yok oluşunun bir kanıtı daha olduğunu ve insan faaliyetlerinden dolayı bir milyon türün risk altında olduğunu söyledi. Ormansızlaştırma ve vahşi alanların insan gıda üretimi için dönüştürülmesi, dünyanın yaşam ağının yok edilmesinden büyük ölçüde sorumlu tutuldu.

Rapor, dünyadaki buzsuz alanların yüzde 75’inin insan faaliyetleri tarafından önemli ölçüde değiştirildiğini ve 1700’den beri dünyadaki sulak alanların neredeyse yüzde 90’ının kaybolduğunu vurguluyor.
WWF koruma ve bilim yetkili müdürü Mike Barret şunları söyledi: ”Gıda ve tarım sektöründe acil ve doğrudan harekete geçilmesi gerek. Biyoçeşitlilik kaybıyla ilgili bütün rakamlar yanlış yönde hızla ilerliyor. Başlangıç olarak, tedarik zincirimizden bir an önce ormansızlaştırmayı çıkaracak bir düzenleme olmalı. Bu kesinlikle hayati bir mesele.”

Yaban hayat popülasyonları küresel çapta düşüşte, özellikle tropikal bölgelerde.

 

Tatlı su alanları, en büyük zararı gören yaşam alanları arasında. Rapora göre, bu alanlardaki türlerin üçte biri yok olma tehlikesi altında ve popülasyondaki düşüş ortalama yüzde 84 oranında. Yüzde 97 azalmayla nesli tükenmekte olan Yangtze Nehri’ndeki Çin mersin balığı da etkilenen türler arasında yer alıyor.

Rapor ayrıca uydu analizini kullanarak, yaban yaşam alanlarının –insan eli değmemiş alanların- dünyanın karasal alanının yalnızca yüzde 25’ini oluşturduğunu ve büyük ölçüde Rusya, Kanada, Brezilya ve Avustralya ile sınırlı olduğunu tespit etti.

French Guiana’da Matécho Ormanı. Dünyadaki yağmur ormanları aşırı sömürüye maruz kalıyor. Fotoğraf: Roger Leguen / WWF

WWF baş yöneticisi Tanya Steele şunları söyledi: ”Gezegenin üzerinden yaban hayatı siliyoruz, ormanlarımızı yakıyoruz, denizlerimizi kirletiyor ve aşırı balık avlıyoruz ve vahşi alanları yok ediyoruz. Dünyamıza – ev dediğimiz tek yere – zarar veriyoruz; sağlığımızı, güvenliğimizi dünyadaki varlığımızı riske atıyoruz. ”

Sör David Attenborough, insanlığın dünyaya hükmettiği yeni bir jeolojik çağa – antroposen’e girdiğini söyledi, ancak bu anın gezegenimizin hizmetkârları olmayı öğrenmemizi sağlayabileceğini belirtti.

Attenborough, rapora eşlik eden bir makale dizisinde: “Bunu yapmak, nasıl gıda ürettiğimize, enerji yarattığımıza, okyanuslarımızı yönettiğimize ve materyallerimizi kullandığımıza dair sistematik değişiklikler gerektirecek. Ancak her şeyden önce perspektif değişikliği gerektirecek.” ifadelerine yer verdi.

“Saf ulusal çıkarlar zamanı geçti, bizim yaklaşımımız enternasyonalizm olmak zorunda ve bunu yaparken ulusların dünyadan aldıklarıyla dünyaya geri verdikleri arasında daha iyi bir denge sağlanmalı. Zengin uluslar çok şey aldı ve şimdi geri verme zamanı geldi.”

Dakar’daki Hann sahilinde çöplerle çevrili ölü bir köpekbalığı. Fotoğraf: Seyllou / AFP / Getty Images

Verilere dünyadaki yaban hayatı popülasyonundaki düşüş hâkim olsa da, endeks bazı türlerin koruma çabalarıyla kurtarabileceğini gösterdi. Avustralya’daki siyah kuyruklu resif köpekbalığı ve Nepal kaplanı popülasyonlarının her ikisi de kurtulma belirtileri gösteriyor.

Son 14 yıldır LPI’nın derlenmesine yardımcı olan ZSL araştırma görevlisi Louise McRae şunları söyledi: “İç karartıcı istatistikleri gösteriyorsak da, tüm umutlar yitirilmiş değil. Doğrusu, popülasyonların kurtulmasına yardımcı olabiliriz.”

“Kesin ve umutsuz mesaj vermek zorunda kaldığım için çok üzgünüm ama bunda pozitif bir yan olduğunu da düşünüyorum.”

Newcastle Üniversitesi ve BirdLife International tarafından bugün yayımlanan başka bir araştırma, BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi‘nin 1993’te yürürlüğe girmesinden bu yana en az 28 kuş ve memeli neslinin koruma çabalarıyla tükenmesinin önlendiğini söylüyor.

(Bu yazı Türkçeye El Yazmaları için Ilgaz Emre tarafından çevrilmiştir. Yazının orijinali için: https://www.theguardian.com/environment/2020/sep/10/humans-exploiting-and-destroying-nature-on-unprecedented-scale-report-aoe?CMP=share_btn_fb )